ÇOCUĞUM BENİ SEVİYOR MU?

Aynur TUTKUN aytutkun@gmail.com

Diğer canlılarla kıyaslandığında, insan yavrusunun dünyaya gelişi ve büyümesi pek zordur. Doğduğu gibi dikilen, yürüyen ve kısa sürede anneden bağımsız yaşayabilecek duruma gelen hayvan yavrularını düşündüğümüzde; insan yavrusunun epey uzunca bir süre bakıma muhtaç olmasına rağmen sabırla korunup gözetiliyor olması, çok düşündürücüdür. Hamileliğe, doğum sancısına, iki de bir emzirme işine, altını temizlemeye, uykusuz gecelere nasıl katlanılır?

Bunun tek bir cevabı vardır; Yaratan’ın insan yüreğine bahşettiği evlât sevgisi!

Herkes evlâdını sever, hem de canından da çok sever. Ya peki evlâtlar ebeveynlerini sever mi? Çocuğunuzun sizi sevdiğini nereden anlarsınız?

Çok küçük çocukların anne-babasını sevdiği, şüphe götürmez bir hakikat. Yaratılıştan kalplere yerleştirilmiş sevgi, her durumda kendini gösterir. Çocuğun anne-babasının arkasından ağlaması, bacaklarına dolanması, sürekli kucakta taşınmayı istemesi, göz göze gelince gülücükler dağıtması hep küçüğün ebeveynini sevdiğinin işaretleridir. Lâkin zamanla ebeveyn-çocuk etkileşimine, iletişimine bağlı olarak gelişen/gelişmeyen sevgi; incelenmeye değerdir. Zira bebeklik döneminden sonraki dönemlerde hissedil(mey)en sevginin mimarları, ebeveynlerin bizzat kendileridir.

Çocuğun; ebeveynini sevdiğini gösteren en önemli şey, onların sevgisini ve güvenini kaybetme korkusudur. Bu korku, çocuk yanlış yaptığında bakışlarına yansır. Ne ceza alma ne de dayak yemek korkusuna benzer bu korku. Bakışlarında bir tedirginlik vardır;

“Evet yanlış yaptım, ama şimdi sizin sevginize ve güveninize daha çok ihtiyacım var. Bana bir daha şans verin, göreceksiniz hatamı nasıl düzelteceğim. Yeter ki beni şimdi kabul edin.” der gibi bakarlar. Çocuklar; sevgiye en çok onu en az hak ettikleri zaman ihtiyaç duyarlar ya, işte o sevgiyi ve her şeye rağmen kabulü ebeveynlerinin gözlerinde görmek isterler. Eğer çocuğunuz yanlış yaptığında bunu gözlerinde hissedebiliyorsanız emin olun ki sizi seviyordur.

Çocuklar; ebeveynlerini seviyorlarsa onlara sık sık sarılırlar, öperler, -hangi yaşta olursa olsun- yanına sokulmak isterler. Bu, özellikle sevgi dili «vücutla dokunuş» olan çocukların çok sık kullandığı bir sevgi gösterme yolu olsa da her çocuk ebeveyninden göreceği ilgi ve alâkaya bağlı olarak ebeveynine sokulmak, dokunmak ister. Samimî fakat saygı sınırını aşmayan el-kol hareketleri de sevginin bir başka tezâhürüdür.

Bakışların çok şey ifade ettiğini söylemeye herhâlde gerek yoktur. Umarız her ebeveynin «duygusal zekâ»sı, evlâdının kendisine hangi duygularla baktığını anlayacak kadar gelişmiştir. Sevgi, öfke, nefret, kızgınlık, kıskançlık, muhabbet gibi duyguları bakışlardan anlamak çok zor olmasa gerektir!

Belki de çocukların ebeveynlerini sevdiğini gösteren en önemli şey, kafalarına takılan her türlü soruyu özgürce onlara sorabilmeleridir! Îmandan özel cinsî konulara kadar her soruyu çocuğunuz size soruyor ve sizden öğrenmeye çalışıyorsa emin olun ki en çok size güveniyor ve en çok sizi seviyordur.

Yakında ya da uzakta da olsa kederini, sevincini, başarısını, başarısızlığını sizinle paylaşıyor, mutlu olduğunda boynunuza sarılıyor, kederlendiğinde omzunuza yaslanıyor;

“Anne/baba! Ne oldu biliyor musun?” gibi cümleleri sık sık kullanıyor, okulda, sokakta, arkadaşları arasında, rüyasında olanları rahatça sizinle paylaşıyorsa bu durum da çocuğunuzun sizi sevdiğinin bir işaretidir.

Size kızdığında sizi yine size şikâyet ediyorsa, saygı çerçevesinde sizi eleştirebiliyorsa, kızdığında odasına çekilip size kin beslemiyor bunun yerine sizinle konuşup kızgınlığını halletmeye çalışıyorsa emin olun ki çocuğunuz sizi seviyordur.

Özür dilemek, teşekkür etmek, «Seni seviyorum!» demek ise bir sevgi ifadesinden çok alışkanlıktır. Özellikle klâsik ailelerde bu alışkanlıklara çok rastlanmasa da çocuklar ebeveynlerini hâlâ severler. Fakat bu alışkanlıkları öğretebilmiş ebeveynler önce kendileri bu alışkanlığın tadına varırlar.

Söz dinlemeyen çocuklara gelince… Onlara;

“Sen benim sözümü dinlemiyorsun, o hâlde beni sevmiyorsun!” demek kadar yanlış bir şey olamaz. Söz dinlememe durumu da sevgiyle alâkalı değildir. Her çocuk bir miktar söz dinlemez, çünkü deneme-yanılma yoluyla öğrenmek çocukların en çok kullandıkları metottur. Aşırı bir durum söz konusuysa ya çocukla iletişimimizde bir problem vardır ya da çocukta «dürtüsellik» veya «hiperaktiflik» gibi bir durum söz konusudur ki uzmandan yardım almak gerekir.

Unutmamak gerekir ki ebeveynin evlâdına duyduğu sevgi daha çok içgüdülerden kaynaklanırken, evlâdın ana-babasına duyduğu sevgi biraz da onlardan gördüğü etkileşim ve iletişime bağlıdır. Her ne yanlış yaparsa yapsın ebeveynin evlâdını affetmesi sürekli mümkün iken, evlâdın ebeveynine karşı bu kadar merhametli olmaması çok da şaşırtıcı değildir.

“Babası oğluna bir bağ vermiş, oğlu babasına bir salkım üzüm vermemiş!” atasözü bu durumu dramatize etmekten ziyade bu gerçeği ifade etmek için söylenmiştir. Her evlât kendi evlâdını şartsız sever, sevgi aşağıya doğru akar. Çocuklarımızla olan etkileşim ve iletişimimiz dikkatli ve etkili olursa, onların bize duyacağı sevgiyi en yüksek seviyeye çıkarabiliriz. Aksi takdirde emek sarf etmeden, bizim onları sevdiğimiz gibi onların da bizi sevmelerini beklemek yanlış olur.