GELİNCİK…

Sadettin KAPLAN

Kanlı bir dudakta tutuşmuş gibi;
Kırlara bin bûse saçan gelincik…
Bengisu taşıyan bir kuşmuş gibi;
O dağdan bu dağa uçan gelincik…

Derilmiş bir hece yiğit sözünden,
Bir damlacık vuslat sevda özünden,
Kan emiyor gibi göğün gözünden;
Vadiden vadiye kaçan gelincik…

Baharı besleyen ana kış gibi,
Cümle mevsimleri sınamış gibi,
Dağların dudağı kanamış gibi;
Yayla yanağında açan gelincik…

Gizli sevdasına kıymışçasına,
Gönül rehberine uymuşçasına,
Birden ezan sesi duymuşçasına;
Utançtan kızaran bir çan gelincik…

Bulmak için o bozkırda dengini,
Sığlıklara aratmakta engini,
Eritip güneşin yedi rengini;
Bir damlacık kanda içen gelincik…

Leylâ’nın zülfünü gerip geceye,
Aşkı çözmüş doksan dokuz heceye,
Dalıp Mecnun gibi o bilmeceye;
Her an hâlden hâle geçen gelincik…

Bir gece gökteki sessiz şelâle,
Dökerken yıldızdan binlerce lâle,
Kaptırıp gönlünü nazlı «hilâl»e;
Bayrağın rengini seçen gelincik…

Sen ey kan çiçeği, ey nazlı çile,
Gönlündeki sevda gelir mi dile?
Gönülsüz bir gelin edâsı ile
Yayladan yaylaya göçen gelincik…