SOHBET VE DOSTLUK ÜZERİNE

Doç. Dr. Selahattin YILDIRIM

Arapçada; arkadaşlık yapmak, karşılıklı konuşmak ilh. anlamları olan «sohbet», Hazret-i Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in eğitim metotlarının en önemlisidir. «Sohbet» ve «hizmet» kelimesi tasavvuf okullarının her birinin dayanağı olan iki temel kavramdır. Bu iki kavram; Allâh’a yakın olmayı arzu eden sâliki, mâneviyat yüceliklerine ulaştıran bir vasıtadır. Sohbette mürşid-i kâmilin rûhundaki kabiliyetlerin mürîde yansıması (in‘ikâs), diğer bir ifade ile kabiliyet aktarımı vardır. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in, ashâb-ı kirâmı sohbet yoluyla yetiştirmesi, ulemâ ve mutasavvıflar tarafından göz ardı edilmemesi gereken bir metot olarak kabul edilmiştir.

Hikmet ehli bir zâtın çocuğuna yaptığı;

“İlmi, büyük şahsiyetlerin ağzından alın. Çünkü onlar, duyduklarının en güzellerini yazarlar, yazdıklarının en güzellerini ezberlerler ve ezberlediklerinin en güzelini söylerler.” nasihatinin de ifade ettiği gibi şifâhî ilim ve irfan talimi, direk kitaplardan kuru bilgi tahsilinden daha önemlidir. Kitaplardan sadece bilgi elde edilirken, şahıslardan hem bilgi hem de kişilik elde edilir. İlmi sadece kitaplardan elde edenlerde bazı kişilik sapmaları olabilir. Bunun içindir ki, bir âlimi ziyaret edip sohbet etmek, ciltler dolusu kitap okumaktan daha faydalı görülmüştür.

Bazı kaynaklarda Hasan Basrî’nin vasiyeti olarak yer alan şu ifadeler de bunu göstermektedir:

“Ey oğulcağızım! Şu notları al, onlar senin için bin tane kitap okumaktan daha faydalıdır:

Kendini şerefli bir mekâna nisbet ederek mağrur olup aldanma. Cennetten daha üstün bir mekân olamaz. Buna rağmen cennette Hazret-i Âdem’in başına nelerin geldiğini bir düşün.

İbâdetinin çokluğuyla da gurura kapılıp aldanma. Uzun yıllar ibâdet hayatı yaşadıktan sonra İblis’in ne hâllere düştüğünü düşün.

Ulemâ ve sulehâ ile hasbıhâl etmekle de mağrur olma. Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- insanların en şereflisi ve en üstünü olmasına rağmen kâfirlerle münafıklar kendisinden istifade edemediler.

İlminin çokluğu ile de mağrur olma. Bel‘âm’ın Levh-i Mahfûz’u görebilecek seviyeye yükselmişken ne hâllere düştüğünü düşün.”

İnsanın yetişmesi ve olgunlaşması açısından sohbet ne kadar önemli ise sohbetin iyi insanlarla olması da o kadar önemlidir. Rasûlullah Efendimiz’e;

“–Sohbet edeceğimiz insanların en hayırlıları kimlerdir?” diye soruldu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“–Yüzüne baktığınızda size Allâh’ı hatırlatanlar, konuştuklarında ilminizi artıranlar ve amelleri âhireti hatırlatanlardır.”

Bu vasıfta insanları bulmanın ne kadar zor olduğunu da şu hadisten öğrenmekteyiz:

“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, üç şeyden daha kıymetli bir şey olmayacak: Helâl kazanç, kendisiyle ünsiyet edilecek bir dost ve takip edilecek yol.”

Günümüz dünyasında helâl rızık elde etmek gibi dost bulmak da zorlaşmıştır. Çoğu zaman ya; «Bir dost bulamadım gün akşam oldu» türkü sözünü, ya da şu şiiri terennüm etmek zorunda kalıyoruz:

Hüsün bahçesinin gülün dererken,
Îş ü işret edip demler sürerken,
Âlemde sâdık bir yâri ararken,
Ağuya karıştı balımız bizim.

İbn-i Semmâk’e;

“–Dostlukları devam ettirilecek insanlar kimlerdir?” diye sorulunca şu cevabı vermiştir:

“–Dîni bütün ve aklı kâmil olanlardır. Bu özelliklere sahip olanlar sana yakın olmayı menfaatine âlet etmez, senden uzaklarda olsa seni unutmaz, ona yaklaştığında sana yakın olur, uzakta olduğunda seni görüp gözetir, kendisinden yardım istediğinde yardımına koşar, muhtaç olduğunda ise yardım eder ve fiilî yardımı sözle yardımından daha çok olur.”

“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” atasözü, iyi insanlarla beraber olmanın önemini vurguladığı gibi zararlı insanlarla hem dem olup sohbet etmenin tehlikelerine de işaret etmektedir. Hazret-i Peygamber Efendimiz de hadislerinde;

“Kişi, arkadaşının dîni üzeredir. O hâlde sizden biri kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat etsin.” buyurmuştur.

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, dost bulmanın ne kadar önemli ve ne kadar zor olduğuna şu sözü ile işaret etmiştir:

“Sizden birine kardeşi tarafından dostluk eli uzatılırsa ona sağlamca tutunsun, çünkü her zaman bu dost elini bulamaz.”

Diğer bir sözünde ise şöyle der:

“Dostların birbirleriyle karşılaşmaları zihinler için cilâdır.”

Ziya Paşa’nın bu konudaki bir beyti şöyledir:

Nâdanlar eder sohbet-i nâdanla telezzüz;
Dîvânelerin hemdemi dîvâne gerektir!

Başka bir şair de şöyle der:

Hakk’a ermek ister isen sohbet et merdân ile;

Cân u ten kaydını ko zevk üzre ol cânân ile!

Âlimlerle sohbetin cana can, ilme irfan kattığı konusunu başka bir şairimiz şu mısralarıyla dile getirmiştir:

Âlimin her bir kelâmı lâl ü mercan incidir;
Câhilin her bir kelâmı günde bin cân incidir!

Yûnus Emre ise dertsizlerin, gamsızların ve nâdanların sohbet meclislerine alınmaması gerektiğini dile getirir ve şöyle der:

Erenlerin sohbeti artırır mârifeti;
Bî-dertleri sohbetten her dem süresim gelir!

Bir filozof şöyle demiştir:

“Şaşarım şu insanların hâline! Servet sahibi olmak için sağlıklarını tehlikeye atıyorlar, sonra kazandıkları serveti harcayıp kaybettikleri sağlıklarını geri almaya çalışıyorlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlar, hiç yaşamamış gibi ölüp gidiyorlar.” Aslında insanın dünyalık adına sahip olduğu en kıymetli şeyi dostlarıdır. Dost edinme hususunda gayreti olmayan insan en zavallı insandır.

Hâlid bin Safvan bu konuda şöyle demiştir:

“En zavallı insan, dost edinme hususunda gayret göstermeyendir. Bundan daha zavallısı ise kazandığı dostlarını elinde tutamayıp kaybedenlerdir.”

Bir düşman az sayılmaz. Bin dost ise çok sayılmaz. Hakîmlerden biri oğluna nasihat ederken şunları söylemiştir:

“Yavrucuğum! Bir düşmanı az görme, bin dostu da çok görme. Eski dostun sana sâdık olduğu sürece onu kazandığın yeni dostunla değiştirme.”

Dostlar dünya malından ve hükümdarlıktan daha değerli ve önemlidir. Abdülmelik bin Tâhir bu konuda şöyle demiştir:

“Mal elden çıkıp gider, hükümdarlık kaybolan gölge gibidir, dost ise tükenmeyen bir hazinedir.”

Dost güzeldir, ama dostun akıllısı daha güzeldir. Bunun içindir ki atalarımız:

“Ahmak dostun olacağına akıllı düşmanın olsun.” demişlerdir.

Hakîmlerden biri bu konuda şöyle demiştir:

“Asil bir insana ihânet etmekten, alçak ve karaktersize ikram etmekten, akıllı insana karşı hata etmekten ve ahmakla şakalaşmaktan sakın.”

Şeyh Sâdî ise ahmaklarla arkadaşlık hakkında bakın ne diyor:

Sohbet-i bâ nâdân alâmet-i nâdânist

(Câhil ve ahmaklarla düşüp kalkmak ahmaklık alâmetidir.)

Abdullah bin Câfer ise sohbet edilecek insanlarda bulunması gereken özelliklerle ilgili olarak şunları söylemiştir:

“Arkadaşlık ettiğin kişi şerefini artıracak biri olmalı. Öyle ki, yanında olmadığı zamanlarda, gıyâbında seni savunmalı, muhtaç olduğun zaman ihtiyacını gidermeli, bir kusurunu gördüğü zaman onu düzeltmeli, bir iyiliğini gördüğünde ise onu unutmamalıdır.”

Dost odur ki sana doğrusun diye,
Dost değildir sana «doğrusun» diye.