ANADOLU YÛNUS’TUR

Gakgoş’un Köşesi

Hadi ÖNAL hadional@mynet.com

Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz

Biz de uyduk Yûnus’un buram buram sevgi kokan bu çağrısına, düştük yollara. Vesile olmuştu Yûnus gönüllü Sandıklı Kaymakamı Samet ERCOŞKUN bu çağrıya. Bir biz değildik yollarda. Azerbaycan’dan, Tataristan’dan, Anadolu’nun dört bir yanından sevgi akını vardı âdeta Yûnus’un adımladığı, soluduğu, Yûnus kokan topraklara… Yûnus gönüllü, Yûnus erleri bir sevgi seli gibi akmıştı Sandıklı’ya.

Sandıklı, İç Batı Anadolu’da bir şirin ilçe; sessiz, sakin. Etrafı dağlarla çevrili… Bakmayın öyle sessiz ve sakin durduğuna. Türk coğrafyasında bir büyük yürektir Sandıklı. Yûnus gibi bir canı siz de barındırsanız bağrınızda, elbette mütevâzılığın kalesi olurdunuz.

Beni bende demen; ben, ben değilim.
Bir ben vardır bende benden içeru

diyen, sözü mayalayarak öze yönelen, odunun dahî düzgününü yıllar yılı Taptuk’una taşıyan Yûnus’un diyarı Sandıklı, Anadolu Türk birliğinin kuruluşunda olduğu kadar kurtuluşunda da anahtar rol oynamış; 1176 tarihinde yapılan Miryakefalon Savaşı bu topraklarda yapılmış ve bu savaş sonunda Anadolu’nun tapusu alınmıştı. İstiklâl Savaşı’nın en önemli bölümü olan Çiğiltepe, Kocatepe ve Tınaztepe muharebeleri bu topraklarda gerçekleştirilerek Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu.

Yüz yıllardır Türk-İslâm coğrafyasını süsleyen minarelerin alemlerinin bu şirin ilçede imal edilir olması dahî başlı başına bir güzellikti. Sandıklı’nın özellikleri bütün bunlarla da sınırlı değildi. Allâh’ın bir lutfu, termal suları hattâ çamuru ile de şifâ dağıtır olmuş hasta bedenlere. İşte yine misyonuna uygun olarak sandığında özenle sakladığı iki büyük ilâcını günümüz insanının rûhuna ve bedenine;

«Şifa olur inşâallah.» diyerek sunan Sandıklı, kollarını kocaman açarak insana, insanlığa;

«Gel!» demişti. Ve biz de gelmiştik; sevginin deniz, güzelliğin umman olduğu, kelimelerin billûrlaşarak kalplere dolduğu, sözün kıyama durduğu, Yûnus’un şiir olup sindiği bu şirin ilçeye.

Tarih; 14 Mayıs 2010… Gönül dünyamızın pınarı Yûnus Emre’nin izinden yürüyen Anadolu’muzun ve Türk dünyasının Yûnus gönüllü erlerinin katılımları ile; «Anadolu Yûnus’tur» şiir şöleni vali, kaymakam, belediye başkanı, şairler ve misafirlerin katıldığı sevgi yürüyüşü ile başladı.

Şiir okumaları ve konferanslar yanında; okullarda seminerler, ziyaret ve geziler, ilâhi ve türkü konserleri ile görkemli bir etkinlik oldu.

Cuma namazı Hüdâî Kaplıcaları’ndaki câmide kılındı. Burada her yer şifâ, yer yer kaplıca idi. Cuma’dan sonra Yûnus Emre’nin mezarı ziyaret edildi.

Yûnus Emre’nin ülkemizin pek çok yerinde mezarı var. 13. yüzyılın ortalarında dünyaya gelen 14. yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı İmparatorluğu’nun filizlenmeye yüz tuttuğu yıllarda yaşayan bu sevgi ereninin Eskişehir’in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy’de; Karaman’da Yûnus Emre Câmii avlusunda; Bursa’da; Aksaray ile Kırşehir arasında; Ünye-Kula ile Salihli arasında Emre Sultan köyünde; Erzurum, Duzcu köyünde; Isparta’nın Gönen ilçesinde; Sivas yakınında bir yol üstünde. Ayrıca Tokat’ın Niksar ilçesinde mezarları var. Ancak önemli olan Yûnus’un mezarının bulunması değil; önemli olan Sandıklı Belediye başkanı İsmail ELİBOL’un’da ifade ettiği gibi,

“Yûnus Emre’nin asıl nerede olduğu değil, bizlerin Yûnus’un neresinde olduğumuzdur. Eğer bizler Yûnus gibi düşünebiliyorsak Yûnus bizim içimizdedir.” dediği idi.

Evet, eğer biz Yûnus gibi nefsimizi irademizin potasında eğitmiş kire, kine kötülüğe set çekmiş; kavgayı, hamlığı, riyâyı düşman bellemiş; gösterişi, şekilciliği kendimizden uzak tutmuşsak; gerçeğe, Hakk’a yönelmişsek;

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır.

diyerek kendimizi bilmişsek Yûnus bizim içimizdedir.

Yûnus’un yaşadığı ve türbesinin bulunduğu Çay Köyü, Sandıklı’nın bir mahallesi olmuş. Çay Köyü mahalle olunca adını da değiştirmiş Yûnus Emre Mahallesi koymuşlar. Keşke Çay kalsaymış…

Yûnus Emre’nin mezarı ziyaret edilir de şeyhi, hocası Taptuk’un mezarı ziyaret edilmez mi? Taptuk Emre’nin kabri Yûnus’un kabrine uzak değildi.

Ne demişti Cemil MERİÇ:

“Gül; ıtriyle selâmlar sabahı, şair yaratır. Pınar, hangi susuzlukları giderdiğinin farkında mı? Güneş; sarayları da aydınlatır, kulübeleri de. Öyle seveceksin ki kelimeleri, yalnız senin için raks edecekler. Kelimeler de bütün sevgiler gibi kıskanç. Senin olmalarını istiyorsan, onların olacaksın, yalnız onların.” demişti ya şimdi sırada duygu yoğunluğunun pişirdiği, sevgi yağmurunun tatlandırdığı şiir vardı. Yûnus’u okudular yurtdışından ve ülkemizin dört bir yanından «Anadolu Yûnus’tur» şiir şölenine katılan şairler.