SEN GELDİN EFENDİM
TÂLÎ (Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI)
Geldin yücelerden bize ey Rahmet-i Rahman,
İnsanlığa insanlığı bildirmeye geldin…
Fetretle bunalmış ve cehâletle perîşan
Dünyânın ağır derdini dindirmeye geldin…
Kalmıştı karanlıkta cihan, cerbezelerle…
Dünyâya ziyâ verdin o nur mûcizelerle…
Kur’ân ile Sünnet ile hak mev‘izelerle…
En kutlu aziz mesleği sürdürmeye geldin…
Vaslından uzaklar, ne bozuk hükmediyorlar!..
Gitmiş sanarak nûrunu, mâtem ediyorlar…
Hâlâ sana ey Bedr-i Münir; «Gel» mi diyorlar?!.
Nur mührünü son zulmete indirmeye geldin…
Dillerde salat varsa, hayatlarda da Sünnet…
Ukbâya dek ümmetlesin ey Şâh-ı Muhabbet,
Kalbindeki Sen’sin diye Ravza’n bize cennet,
Dünyâmızı firdevse dönüştürmeye geldin…
Geldin başımın tâcı, gönül tahtı Sen’indir,
Cennette maiyyet, Sen’i gerçek sevenindir
Geldim nice hicranla, kabûlünle sevindir…
Hasretle yanan dostu sevindirmeye geldin…
Sen merhametin zirvesi, tüm varlığa rahmet…
Gölgen bile düşmez yere vermem diye zahmet…
Vuslatta niyâzın; «Ne olur yanmasın ümmet!..»
Rahmetle gazab nârını söndürmeye geldin…
Hak aşkı, Sen’in emrine tâat ile mümkün,
Allâh’a, Habîbi’yle mürâcat ile mümkün.
Gufrân-ı ilâhî de şefâat ile mümkün.
Sen ümmetinin bahtını güldürmeye geldin…
Gösterdin, Efendim, bize göklerde hilâli,
Mîrâc ile sundun bize Mevlâ’ya visâli…
Tâli’yle diler, ümmetin, ister, O Cemâli;
Hiç «Lâ» demedin, lutfuna erdirmeye geldin!
Vezni: mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün
Ağustos 2008 Medine – 27 Mart 2010 Toygar Hamza