ADLARIN ARDINDAKİ

H. Kübra ERGİN hkubraergin@hotmail.com

Bir süre önce televizyonlarda bir reklâm filmi vardı, hatırlar mısınız? Reklâm asıl olarak «cep telefonundan internete bağlanma imkânını» tanıtıyordu. Bunun için çekilen reklâm filminde köylü bir çift internete girerek, «çocuklarına ne isim koyacaklarına» karar veriyordu.

Devir internet devri ya; artık çocuklarımızın ismini de bize güzel tavsiyelerde bulunabilecek büyüklerimize değil, ona danışarak veriyoruz demek ki!..

Gerçekten de internette isim koymak veya isminin mânâsını öğrenmek isteyenler için, bilgi verme maksadıyla hazırlanmış siteler var. Bu sitelerde isimlerin mânâsı, kökeni, tarihte kimin ismi olduğu bilgileri veriliyor. Hattâ her ismin altındaki anketlerle; «tavsiye ederim», «tavsiye etmem» mânâsında oylama yapabiliyorsunuz. Bahis mevzuu ismi taşıyanlar kendi isimleri hakkındaki his ve tecrübelerini paylaşıyorlar.

Bahsettiğim bu sitelerde «rastgele isim» diye bir bağlantı da bulunuyor. Bastığınızda rastgele bir isim çıkıyor. Herhâlde karar vermekte güçlük çeken, tercih yaparken göz önünde bulundurduğu hiçbir kıstası bulunmayan veya tâlihe, tesadüfe aşırı derecede mânâ yükleyen kişiler için hazırlanmış olmalı. Yoksa kim çocuğuna rastgele isim koyar, bilemiyorum…

Öte yandan günümüzde çocuklara konulan bazı isimlere bakınca da herhâlde böyle rastgele isim linkine tıklanarak konulmuş dedirtiyor insana… Meselâ; Gökşen, Tansu, Günsel gibi günümüzde yaygın olan bir sürü isim var ki, Türkçe kelime ve isim türetme döneminde rastgele uydurulmuş oldukları besbelli.

Hattâ bahsettiğim isim sitelerinde bu gibi isimlere mânâ vermek için çok çaba sarf etmiş olan site yazarı bile ne diyeceğini şaşırmış. En sonunda çareyi matematik formülü gibi formülleştirmekte bulmuş: Gök+şen, Tan+su, Gün+sel…

Bu arada bahsettiğim sitede, günümüzde çok yaygın olarak konulan bazı isimlerin mânâsının pek çirkin olduğunu da öğrendim. Meselâ son zamanlarda erkek çocuklara sıkça konulan «Berke» adı; «kamçı, değnek gibi hayvan veya adam dövmeye yarayan şey» mânâsına geliyormuş.

Anlaşılan bu ismi torununa koyan Cengiz Han; onun eli kamçılı, gaddar biri olmasını istiyormuş. Kendisinin de acımasız bir kan dökücü olduğunu nazarı dikkate alırsak onun böyle bir tercih yapmasını yadırgamayız. Ama Peygamber Efendimiz’in Harp gibi isimleri hoş bulmadığını, hattâ değiştirdiğini bile bile böyle isimleri nasıl koyabiliriz?

Ne yazık ki Türkçe kökenli erkek isimlerinin pek çoğu; sertlik, savaş, saldırganlık, aşırılık mânâları taşıyor. Mesela; Cenk, Barlas, Alptekin gibi bir sürü isim savaş, savaşçı demek. Tayfun, bir çeşit fırtına mânâsı taşıyor. Timur, Bolat, Çetin, Kaya, Demir ve Çelik «sert maddeler» mânâsına geliyor. Bunların yeni Türkçedeki karşılığı da yalın veya ekli olarak kullanılıyor. Anlaşılan İslâm’dan önceki Türk toplumunun kullandığı isimler, eski Türklerin değerlerine göre konulmuş. Bunlardan bazıları İslâm dîninin hoş karşılamadığı mânâlara geliyor; meselâ Babür, hem kaplan hem de kibirli demek. Bars, Tiğin gibi isimler de hayvan adları ve bu hayvanların huyunu anlatıyor. Hıncal, Öcal, Taşkın gibi birçok isim de bunun gibi hoş sayılmayan huy ve hareketlere teşvik ediyor gibi.

Hâlbuki Efendimiz, çocukların veya büyüklerin; Harp (savaş), Hazn (sert kişi), Atele (şiddet, sertlik), Ğurab (karga), Şihab (alev) olan isimlerini değiştirdi. Kendini övmeye, üstün görmeye sebep olabilecek; Aziz, Berre gibi isimleri de mânâları güzel olmakla birlikte değiştirmişti.1

Rasûlullah Efendimiz çocuklara isim verirken mânâsı kadar, taşıdığı hâtırasına da önem veriyor, bâtıl inançları hatırlatmamasına dikkat ediyordu. Mesela Abdüşşems, Abdülkâbe gibi isimleri Abdullah olarak değiştirmesinde bu gaye açık. Günümüzde kız çocuklarına put mânâsına gelen Sanem isminin konulmasına ne demeli?..

Günümüzde isim koyma konusunda yeni bir moda da, mânâsı olmayan bir isim uydurup buna zoraki mânâ yakıştırmak. Meselâ Tuana isminin hangi dilden, hangi kökten geldiği meçhul. Ama bu isme; «cennete düşen ilk yağmur damlası» gibi iddialı bir mânâ yakıştırılmış. Kim vermiş, kim bulmuş, bilen yok.

Yine bir isim değil, «harf ve zamir» yani tek başına mânâsı olmayan bir edat olan «Aleynâ» da böyle son zaman modası isimlerden biri.

Muhakkak ki anne-babanın çocuğuna koyduğu isim, onun hakkındaki niyetini, temennisini ve ona takip etmesi için sunduğu gayeyi gösteren en mühim işarettir. Bu yüzden çocuğumuza her seslenişinizde zikretmiş olacağınız o ismi özensizce, rastgele veya sırf; «değişik, kulağa hoş geliyor» gibi basit maksatlarla seçemeyiz.

Anadolu geleneğimizde mânâsı ve hâtırası gayet güzel olan o kadar çok isim varken ne diye mânâsız isimler koyalım ki? Ne gariptir ki bazılarımız Ahmet, Mehmet, Mahmut gibi isimleri eski, modası geçmiş gibi görürken; onlardan çok daha eski devirlerden kalma, hattâ mânâsı bile unutulmuş isimler koyabiliyor. Meselâ; Tanju, Bartu, Hülâgû, Tarkan gibi birçok isim o kadar eski zamanlara ait ki kökeni bile bilinmiyor. Üstelik bunların Cengiz, Tanju gibi bazıları Türkçe bile değil, Çinlilerin taktığı isimler.

Hâlbuki biz çocuğumuza bir isim koyarken çocuğumuzun o el değmemiş tabiî fıtratına ilk müdahaleyi yapmış olmaktayız. Bu sebeple de bunun büyük bir sorumluluk olduğunun şuurunda olarak tercihimizi yapmalıyız. Nitekim Efendimiz şöyle buyuruyor:

“Çocuğun, babası üzerindeki hakkı, ismini ve edebini güzel yapmasıdır.”2

Bazı anneler çocuklarına sanki hep çocuk kalacakmış gibi bebeksi isimler veriyorlar. Kocaman adam olduğu zaman insanların ona; Emrecan, Efe, Su diye sesleneceklerini düşünmüyorlar. Hâlbuki çocukları; isimlerini sadece büyüdüklerinde de değil, ebediyete kadar taşıyacaklar. İsim verirken bunu da dikkate almak gerekiyor. Efendimiz;

“Sizler; kıyâmet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız, öyleyse isimlerinizi güzel yapın.”3 buyuruyor.

İslâm geleneği «kelâm»ın çok büyük bir ehemmiyeti hâiz olduğu anlayışına sahiptir. İnsanı diğer yaratılmışlardan üstün kılan özellik «isimleri bilmesidir». Gerçekten de insan, bir varlığı öncelikle «ismiyle» bir düşünce nesnesi yapar. Bir şeyi düşünürken onun adını aklımızdan geçiririz. Öyleyse çocuğumuza verdiğimiz isim de; hem onun kendi kendisine, hem de başkalarının onu nasıl gördüğüne çok fazla tesir edecektir.

Meselâ şöyle düşünün, çocuğunuzun ismi Abdullah, Fatıma gibi bir isim olsa mı, arkadaşları onu uygunsuz işlere ayartma cesaretini daha kolay gösterir; yoksa Ege, Melisa gibi bir isim olsa mı?

Aynı şekilde çocuğumuz da kimliğini inşa ederken, kendisine nasıl bir insan olmayı yakıştıracağını belirleyeceğinde isminden çok fazla etkilenecektir. İsmi Salih olan bir çocuk, sâlih olmayan bir amel işlemeyi kendisine kolayca yakıştırır mı? Eğer kötü bir fiil üzere yakalansa insanların ona;

“Bak üstelik adı da Salih’miş. Annesi-babası ona bu adı, böyle yapsın diye mi koydu?” diyeceğini düşünmez mi?

Çocuklar şahsiyetlerini inşa ederlerken kendilerine bir rol modeli seçme temâyülü gösterirler. Bu sırada kendilerini kime yakın hissedecekleri çok önemlidir. Efendimiz bu gerçeğe işaretle;

“Peygamberlerin isimleriyle isimlenin.”4 buyurmaktadır.

Efendimiz, kendi çocuk ve torunları başta olmak üzere sahâbenin çocuklarına isim verirken bu yönde tercihte bulunmuştur. Hattâ Hazret-i Hasan’ın adını koyuş hikâyesi şöyle anlatılır:

Hazret-i Ali buyurur ki:

“Oğlum Hasan dünyaya geldiğinde ona Harp ismini koymak istedim. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Hayır, o Hasan’dır.” buyurdu. Sonraki oğullarıma da Hüseyin ve Muhsin isimlerini koydu. Bunun sebebini şöyle açıkladı:

“Ben onlara Harun’un Şebber, Şebbir ve Müşebbir isimli çocuklarının adını verdim.” 5

Büyük ihtimalle; «Şebber, Şebbir ve Müşebbir» isimleri Hasan, Hüseyin ve Muhsin isimlerinin İbrânîce karşılıklarıydı. Efendimiz’in geçmiş milletlerdeki mübârek kimselerin isimlerine yakın ve benzer isimler koymayı seçmesi, çocuklara bir örnek göstermekte muhakkak ki etkili olmalıdır.

İsmin insan psikolojisindeki önemi dışında, ismin müsemmâya tesiri konusunda da bazı işaretler vardır. Meselâ Efendimiz; arabulucu olarak gönderilen kişinin ismini, kabile isimlerini; onların uğuruna ve iyi durumlarına yorumlamıştır:

“Gıfar kabilesine Allah mağfiret etsin. Eslem kabilesine Allah selâmet versin. Useyye Allâh’a ve Rasûlü’ne isyan etmiştir.”6

Yine Efendimiz, bir gün bol süt veren bir deveyi sağacak bir kişi seçerken isimlerini sormuş; ismini beğenmediği kişilere bu görevi vermeyip, isminin mânâsını güzel bulduğu kişiyi görevlendirmiştir.

Her ne kadar günümüzde ismin müsemmâya ait tesirini tam bilmiyor olsak da, tekrar tekrar söyleneceği için, tasavvufta isimlerin o ismi taşıyan varlığa müsbet-menfî tesiri olacağına inanılmaktadır.

Modern psikoloji ilmi, firmaların kendilerine veya mamullerine isim seçerken dikkat etmesi gerektiğini vurgular. Çünkü bir ismin müşteriye hatırlattığı kavramlar veya hisler, ona bakışı etkileyecektir.

Eğer bir çikolataya, bir gofrete verilen isim bile önemliyse, bir insana verilecek ismin ne kadar ehemmiyetli olduğu düşünülmelidir.

_______________

1 Buhârî, Edeb 107-108; Ebû Dâvûd, Edeb 70, (4956).
2 el-Câmiu’s-Sağîr, 2:538.
3 Ebû Dâvûd, Edeb, 69, (4948).
4 Ebû Dâvûd, Edeb, 69, (4950).
5 Ahmed bin Hanbel, 1/118.
6 Müslim, Mescid, 308, (679).