VATAN

Hadi ÖNAL hadional@mynet.com

Fertlerin ve milletlerin vazgeçilmezleri, olmazsa olmaz değerleri vardır. Bunların başında gelenlerden biri de vatandır. Vatan, her şeyden önce bir milletin üzerinde yaşadığı toprak parçası; sınırları belli olan hâkimiyet alanıdır. Ülkedir, yurttur.

Huzurun, güvenin, emniyetin kısaca var olmanın ve varlığını devam ettirmenin olmazsa olmazıdır vatan. Fert için ev ne ise millet için vatan odur. Vatan; bir milletin millî kültürü ile yoğrulan geçmişi, ânı, aynı kültür ile bütünleşen geleceğidir. Korunması için üzerinde yaşayanların uğrunda kan akıttıkları, canlarını seve seve verdikleri bu toprağın kıymeti; üzerinde yaşayanların mallarının, canlarının toplamının çok çok üzerindedir.

Biz Türklerin en büyük sevgilisidir vatan. O yüzdendir ki millet olarak ay yıldızlı bayrağımızı ebediyen göklerde dalgalandırmak, semâlarımızı süsleyen ezan seslerinin devamını sağlamak için canımızı vermek dâhil hiçbir fedâkârlıktan kaçınmayız. Biz biliriz ki bu topraklar için toprağa düşen şehidlerimizin huzur içerisinde yatmaları, toprağın üstünde yaşayanların esârete ve zillete düşmeden maddî ve mânevî varlıklarını devam ettirebilmeleri vatan ile mümkündür. Onun içindir ki vatanın sevilmesi, korunması ve yüceltilmesi her Türk insanının en önemli görevidir.

Ziya GÖKALP vatanı tanımlarken;

“Coğrafî sahadan çok, millî kültürün oluştuğu yerdir. Burada coğrafya ile millî kültür iç içedir. Buna göre her coğrafya vatan olmadığı gibi; her millî kültür de coğrafya olmadan tam olarak vatan olamaz. Ancak her iki unsur arasından birine öncelik vermek gerekirse, elbette «millî kültür»e öncelik vermek daha tutarlı olacaktır. O hâlde vatan fikri, fertlerin bir bütünleşmesidir. Daha doğrusu, toplumun toprağa anlam kazandırdığı yerdir.” der.

Yahya Kemal’e göre;

“Vatan, evlerden, caddelerden, çarşılardan, âbidelerden ziyade; misli hiçbir yerde bulunmayan bazı tatlardan, bazı kokulardan, bazı renklerden, bazı seslerden yapılmış mücerret bir mefhumdur. Toprağın îmana gelmesi sürecidir.”

Vatan, insana;

“Başka ilin padişahı olmaktansa kendi ilinin kulu ol.” dedirten mukaddes bir değer; bülbüle altın kafeste dahi; «Ah vatanım!» dediren bir yüce duygudur.

Millet bir aile ise, vatan da onun yuvasıdır-evidir. Ailelerin olduğu gibi milletlerin de kendilerine mahsus mahremiyetleri ve dokunulmazları, kutsalları vardır. Türk milleti için ailenin kutsiyeti, mahremiyeti ve dokunulmazlığı ne kadar önemli ise vatanı da o kadar önemli, mahrem ve mukaddestir. O sebepledir ki vatan söz konusu olunca; her Türk insanı devleşir, engel tanımaz, canını seve seve bu uğurda vermekten çekinmez.

Vatan, basit bir toprak parçası olmanın çok ötesinde bir anlam taşır. Bu duygu; vatandan ayrı kalmanın, ayrı yaşama zorunluluğunun ortaya çıktığı durumlarda kendini daha çok belli eder. Böyle durumlarda vatan; sevda olur. Ona kavuşmak onun mânevî ve maddî şemsiyesi altında yaşamak için her türlü cefaya ve eziyete katlanılır. Tarih böylesi hasretlerin örnekleri ile doludur. Gün olur, vatanından uzakta yaşamanın ıstırabını damla damla yüreğinde hisseden Azerbaycanlı Şair Almas Yıldırım’a:

Ağlama, ağlama ey gözleri bulutlu yâr,
Bari uzaktan olsa kadanı alabilsem!
Bir terlen gibi konsam o kartallı dağlara,
Bir avcı vursa düşsem, sînende kalabilsem,
Kurbanın olabilsem!

dedirerek şiire düşer. Gün olur, en acı hasret hâtıralarına konu olur.

Tarih 18 Mayıs 1944… Stalin’in emri ile Kırım Türkleri topyekûn vatanlarından çıkarılarak uzak diyarlara sürgün edilirler. Şairin;

Ölmek kaderde var bize ürküntü vermiyor
Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor.

dediği vatanlarından koparılan Kırım Türklerinin maruz kaldığı bu sürgün hayatı yıllarca sürer.

Karasubazar’da orta yaşlı bir Kırım Türk’ü doktor kadın, anneannesinin vatan hasretini dile getiren şu hikâyeyi anlatır:

“Benim ailem Kırım’dan Özbekistan’a sürülmüş. Kart anam sürgün edilirken yanına aldığı Kur’ân’ından hiç ayrılmazdı. Yaşlandı ve hastalandı. Ölüm döşeğinde iken bütün çocuklarını yanına çağırdı ve Kur’ân’ını istedi. İçinde bir küçük torbada Kırım toprağı vardı. Meğer sürgün edilirken Kur’ân’ın içine bir torba da Kırım toprağı koymuş, aileden her ölenin mezarına biraz serpermiş:

«Beni gömünce Kur’ân’ı da yanıma gömün, toprağı da mezarıma serpin ama bakın çok az toprak kaldı, demek ki vatana dönme zamanı geldi artık.» dedi ve elinde Kur’ân ve Kırım toprağı ile rahmetli oldu.”

“Bizi, Sen; sevgisiz, susuz, havasız / Ve vatansız bırakma Allâh’ım” diyen Arif Nihat ASYA, acaba gönül gözü ile Kırım Türkü’nün acısını yüreğinde hissetti de mi bu satırları yazdı dersiniz.

Vatan; toprak mı? Bayrak mı? Namus mu? Sevda mı? Sevgili mi? Kültür mü? Tarih mi? Gelecek mi? Yoksa bütün bunların toplamı mı? Evet, vatanı sadece bir toprak parçası olarak görmek, değerlendirmek de yanlıştır.

Biz Türkler için vatan:

Mehmet’imin sınır boylarında tutuğu nöbettir.

Tarihe saygı, uğruna toprağa düşenlere hürmettir.

Vatan; ırzdır, namustur, şereftir, haysiyettir.

Vatan sevgisi sevgilerin en yücesidir. Bu yüce sevginin karşılığı maldır, candır. O sebeple vatan, bütün kutsalların toplamı en büyük servettir.

Sevgilerin sevgilisi, yücelerin yücesi, kıymetlerin en kıymetlisi vatanı veciz bir biçimde değerlendiren sözü özlü, vatan yürekli Mehmed Âkif ERSOY’a:

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ
Cânı, cânânı, bütün vârımı alsın da Hudâ
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

dedirten her karış toprağı şehid kanı ile sulanmış bir yüce kıymettir.

Nihayetinde Kâinatın Efendisi Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in;

“Vatan sevgisi îmandandır.”

“Hudut ve vatan muhafazası için; bir gün-bir gece nöbet beklemek, bir ay Allah rızâsı için gündüz oruç tutup, gece namaz kılmaktan daha hayırlıdır.” buyurduğu bir büyük değerler manzûmesidir.