KUL GÖNLÜM…

NİYAZKÂR (Köksal CENGİZ)

Bunca mâtem, bunca zulüm var iken,
Gülmek sana yaraşırsa; «gül!» gönlüm!..
Başucunda her an ölüm dururken,
Ömür tıpkı bir lâhzacık «yel» gönlüm…

Aşktan darlanmışsan seni neyleyim,
Biraz eğlen, yâre selâm söyleyim,
Hicrinden bîzârım ezel böyleyim,
Gerçek dost kadrini dâim; «Bil!» gönlüm!..

Sakın gam yükünün hamalı olma!
Öfkene kapılıp belânı bulma!
Gazeller misâli sararıp solma!
Hakikat nûrunu ara; «Bul!» gönlüm!..

Hikmetle nazar et her bir varlığa,
Sabırla göğüs ger bin bir zorluğa,
Vârına şükreyle, düşme darlığa,
Ateşe düşenin sonu «kül» gönlüm…

Çok kısadır hayat-ölüm arası,
İkinci duraktır dünya harası,
Bir tek iyi olmaz gönül yarası,
Nice sînelere zarar «dil» gönlüm.

Fânî olan şeye bağlanıp kanma!
Çok sevdiğin neyse ebedî sanma!
Nur gölü dururken nârda yıkanma!
Tevbe ile zikir cana «bal» gönlüm…

Afv-ı ilâhîye koşmak istersen,
Seyr-i ilâhiyle coşmak istersen,
Rabbin rahmetiyle taşmak istersen,
«Türk-İslâm ülküsü» sana «yol» gönlüm…

Gör ki, âlem fırka fırka ayrılmış,
Kimi dinli, kimi dinden sıyrılmış,
Niyazkâr’ım Kur’ân’da ne buyrulmuş?
«Ölene dek kulluk üzre kal!» gönlüm…

(el-Hicr, 99)