İbn-i Arabî’den Vasiyetler

Dr. Âdem AKIN 

Muhammed YETİM 

ALLÂH’IN DÎNİNE YARDIM EDENLER

VASİYET 38

Ensâr-ı kiramdan bir erkek veya kadınla karşılaştığında -o senin düşmanın olsa bile- ona karşı kuvvetli bir muhabbet besle. O kişiye karşı kin beslemekten şiddetle sakın. Aksi takdirde îmandan çıkma tehlikesiyle karşı karşıya kalırsın.

Bir gün Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ensâr-ı kiramdan bir kadınla karşılaşmış ve ona hitâben şöyle buyurmuşlardır:

“Muhakkak ki siz, Allâh’ın yarattıkları arasında benim en ziyade muhabbet duyduğum bir cemaatsiniz.” (Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe, 175)

Bir başka hadîs-i şeriflerinde de şu mânâyı ifade etmişlerdir:

“Îmânın alâmeti, ensârı sevmektir. Münafıklığın alâmeti de ensâra kin duymaktır.” (Müslim, Îman, 175)

İmdi, şunu da bil ki:

Herhangi bir zamanda, Allâh’ın dînine yardımcı olmuş olan herkes, ensâr-ı kiramdan sayılır ve bu hadîs-i şerîfin hükmü o kişiler için de pekâlâ geçerlidir.

Allâh’ın dînine yardımcı olan kişiler (ensar) iki kısımdır. Bunlardan bir kısmı bu işin dînen zarurî olduğunu bilmeksizin kendiliklerinden Allâh’ın dînine yardım ederler, diğer bir kısmı da bu işin kendilerine vâcip olduğunu bilerek bu amelde bulunurlar. Nitekim âyet-i kerîmede;

“Ey îman edenler, Allâh’ın yardımcıları olunuz.” (es-Saff, 14) sûretinde emir buyurulmaktadır.

Bu vazifenin şuurunda olarak yardım gayretinde bulunan kişi, gayretinin ecrini aldığı gibi ilâhî emre tâbî olup hâlisâne bir niyetle onu edâ etmenin ecrine de nâil olur. Başkalarının yerine getirmesi sebebiyle ona ihtiyaç yok gibi görünse de, bu böyledir. Bu hâlde sen de Allâh’ın emrine tâbî olup O’nun dînine yardım etme hususunda asla ayak sürüme. Sana bahşedilmiş olan ilimle hakkı izhar edip bâtılı izâle etmeye çalış. Bu gayret, hem mânevî anlamda hem de maddî anlamda cihad sayılır. Mânevîdir, çünkü ilim, bâtınla idrâk edilen bir keyfiyettir ve ilmin alâkası bedenle değil, nefs (ruh) iledir. Maddîdir, çünkü söz ve yazı gibi maddî vasıtalarla yapılır ve bazısı işiterek bazısı da okuyarak bunu tahsil eder.

Cephede düşmana karşı verilen cihad, mânevî değil maddî bir cihaddır. Savaş ortamında karşındaki düşman, kendi bâtıl itikadını terk ederek hakikati kalbiyle teslim edip hidâyete nâil olmaktan uzaktır.

Fakat o düşman, savaş meydanı dışında bir âlimle karşılaştığı zaman onun sözlerini dinleyip Allâh’ın da yardımıyla basîret gözünü açarsa, bâtını yani iç dünyası bu durumdan istifade etmeye açık bir hâle gelir. İşte Allâh’ın dînine en büyük yardım budur ve bunu yapan kişi de dînin en büyük yardımcısıdır. Nitekim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

“Allah Teâlâ’nın, senin vasıtanla birine hidâyet nasip etmesi; senin için, şu âlemde üzerine güneş doğan ne kadar varlık varsa, hepsinden daha hayırlıdır.” (Buhârî, Megāzî, 38; Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe, 35)

Varlıklar içinde üzerine güneşin doğduğu en hayırlı varlık, ilmiyle amel eden âlimdir. Ancak sen, Allâh’ın dînini öğrenip, ilmin vasıtasıyla Allâh’ın dînine yardım ederek başkalarının hidâyetine vesile olursan, ilmiyle amel eden âlimden daha üstün bir mertebeye nâil olursun.