Akdeniz’de Bir Osmanlı Kartalı BARBAROS HAYREDDİN PAŞA

Destanlaşan Hayatlar

Can ALPGÜVENÇ alpguvenc@gmail.com

“GAZÂ YOLUNDA CAN VERELİM!”

Kaptan-ı Deryâlığı zamanında Osmanlı denizciliğini gücünün zirvesine ulaştıran Barbaros Hayreddin Paşa’nın asıl adı Hızır’dır. Fatih zamanında Midilli Adası’nın fethedilip, Türklerin oraya yerleştirilmesi sırasında babası Yâkub Ağa’ya, geniş araziler verilerek, Vardar Yenice’sinden buraya gönderilmişti. Hızır Reis, tahminlere göre, 1478 yılı civarında doğdu, kardeşlerinin en küçüğüydü.

Hızır Reis, Preveze’den satın aldığı basit bir gemiyle Akdeniz’i kuzeyden güneye geçip Cerbe Adası’na gelerek, kardeşi Oruç’la buluştu. İki gemilik küçük filoları için emin bir liman arayan iki kardeş, Tunus’a gitmeye karar verdiler.

“Ömrün âhiri mademki ölümdür, bari gazâ yolunda can verelim!” diyerek, Tunus Hafsî Sultanı’na başvurdular. Hediyelerini takdim edip şöyle dediler:

“Bize ülkenizde yer gösterin, gemilerimizi orada barındıralım, Hak yolunda gazâ edelim. Aldığımız ganimeti Tunus pazarlarında satarız, ticaret gelişir, bundan müslümanlar faydalanır. Ganimet malından size de sekizde bir hisse veririz!”

Tunus Sultanı tekliflerini kabul edip, Halku’l-Va‘d limanını onlara verdi. Barbaros kardeşler, kışı limanda geçirdikten sonra, baharda Akdeniz’e açıldılar. Yakaladıkları İspanyol ve Venedik gemilerini zaptediyor, Tunus’a bol ganimetle dönüyorlardı. Gemilerinin sayısı artınca Cerbe Adası’nı üs edinerek, akınlarını İtalya kıyılarına kadar genişlettiler. Sicilya sahillerini sıkça vuran Barbarosların ünü, giderek bütün Avrupa’ya yayılıyordu; hıristiyan gemilerinin korkulu rüyası olmuşlardı. 1513’te bağımsız bir şehir olan Cicelli’yi ele geçiren Oruç ve Hızır kardeşler, halk tarafından sevgiyle karşılandı. Öyle ki, şehir halkı bir süre sonra Oruç Reis’i sultan ilân ettiler. Böylece, Barbarosların Kuzey Afrika’da kuracakları devletin temelleri de atılmış oluyordu.

DAİMA MUZAFFER
OLALAR!

Yıl 1515’ti. Oruç ve Hızır kardeşler, Muhiddin Reis’i altı parça gemiyle İstanbul’a gönderdiler. Amaçları, Yavuz Sultan Selim’in himayesine girmekti. Sarayburnu önlerinde demirleyen gemiler, toplarını ateşleyerek sultanı selamladılar. Selim Han; Muhiddin Reis’i huzura kabul ettikten sonra, Hızır Reis’in mektubunu okudu. Ardından ellerini kaldırıp Barbaros ve leventlerine şöyle dua etti:

“Hak Teâlâ, dünya ve âhirette Oruç ve Hayreddin kullarımın yüzünü ak eylesin! Kılıçları keskin, düşmanları makhur, denizde ve karada gazâları mansur olsun! Daima muzaffer olalar!”

Hünkâr, Barbaroslara gönderilmek üzere 27’şer oturaklı iki kadırga inşa edilmesini emretti. Bir müddet sonra yeniden huzura kabul edilen, Muhiddin Reis’e elmas kabzalı iki kılıç, hil’at ve sorguçlar hediye edildi. Osmanlı Sultanı duâlarını tekrarladı:

“Baka Reis, verdiğim kadırgalardan birine Hayreddin, diğerine Oruç Bey binecek! Sorguçlarımdan birini Hayreddin, öbürünü Oruç Bey sokunacak! Kılıçlarımdan birini Hayreddin, diğerini Oruç Bey kuşanacak! Cümle peşkeşleri (hediyeleri) makbulüm olmuştur. Sizleri Allâh’a ısmarladım. Mansur ve muzaffer olasınız. Duam bereketi sizinledir. Her neye ihtiyacınız varsa, eşiğime arz edesiniz.”

Böylece, Barbaroslar Osmanlı Devleti’nin desteğini sağlamış oldular.

HIZIR REİS «HAYRÜDDİN»DİR

Ağabeyinin şehâdeti üzerine yalnız kalan Barbaros; 1519 Ekim’inde, Osmanlı’nın desteğini güçlendirmek amacıyla, adamlarından Hacı Hüseyin’i İstanbul’a gönderdi. Sultan Selim Han, Hüseyin Ağa’yı Yalı Köşkü’nde kabul ederek, Barbaros’un Afrika’daki faaliyetlerini dinledi. “Hızır Reis Nasrüddindir, Hayrüddindir!” diyerek, memnuniyetini belirtti. Dersaâdet’te 41 gün kaldıktan sonra, veda için tekrar sultanın huzuruna çıkan Hüseyin Ağa, büyük iltifat gördü. Sultan, kendi el yazısıyla, Barbaros’u Cezayir Beylerbeyi olarak kabul ettiğini bildiriyor, kendisine Anadolu’dan gönüllü asker toplama imtiyazı tanınıyor, ayrıca Cezayir’e yeniçeri ve topçulardan meydana gelen 2000 kişilik bir yardımcı birlik gönderilmesi kararlaştırılıyordu. Bundan böyle Hızır Reis, artık «Hayreddin Paşa» olarak anılacaktı!

TEZ VAKİTTE
İSTANBUL’A GELESİN!

Barbaros, ağabeyi Oruç Reis’in Cezayir’de kurduğu Türk devletinde ona halef olup Cezayir tahtına çıkarak sultan unvanını almıştı. Şahsî donanması ile zamanın en kudretli hıristiyan devleti olan İspanya’ya karşı; birçok deniz, hattâ kara savaşı kazanmış, dünyanın en büyük denizcisi unvanına sahip olmuştu. Bu kudretli denizciyi, Osmanlı donanmasına kazandırmak zamanının geldiğine karar veren Kanunî Sultan Süleyman, yâverlerinden Sinan Çavuş’u Cezayir’e gönderdi. Hatt-ı Hümâyûn’unda şöyle hitap ediyordu:

“Sen ki Cezâyir-i Arap eyâletim Beylerbeyi Gazi Hayreddin Paşasın, şöyle bilesin ki İspanya kralı üzerine sefer muradımdır. Buyurdum ki, bir münasip âdemi yerine koyup İstanbul’a gelesin! Eğer muhafazaya kādir âdemin yoksa bildiresin!”

Barbaros, Sinan Çavuş’a döndü:

“Ferman efendimizindir, tez vakitte İstanbul’a gelip mübârek eteklerine yüzümü süreceğim!”

KAPTAN-I DERYÂ
YAPMAK İSTERİM

Yerine evlâtlığı Hasan Ağa’yı bırakarak, 26 parça gemiyle İstanbul’a hareket eden Hayreddin Paşa, yolda 18 düşman gemisi zapt ederek şehre 44 gemiyle ulaştı. 27 Aralık 1533’te, soğuk bir kış günü Dersaâdet’e geldiğinde, dondurucu soğuğa rağmen on binlerce İstanbullu kıyılara hücum etti. Halk, bir masal kahramanı hâline gelen Barbaros’u görmeye can atıyordu. Koca Kaptan; toplarını dakikalarca ateşleyerek hem cihan hakanını, hem de kendisine çılgınca tezâhürat yapan İstanbul halkını selâmladı, ardından muhteşem bir zafer alayı düzenledi.

Ertesi sabah, Barbaros’la 18 seçme reisini huzura kabul eden Kanunî, onlara büyük iltifatta bulunarak her birine teker teker el öptürdü. Dâhî bir denizci ile karşı karşıya bulunduğunun farkındaydı. Aynı tarihlerde, Avrupa krallarının sadece Osmanlı sadrazamını eteklediği düşünülürse, sultanın gösterdiği büyük ilgi daha kolay anlaşılır. Sultan Süleyman, Barbaros’a şöyle hitap etti:

“Baka Paşa, Seni Kaptan-ı Deryâ yapmak isterim. Göreyim, Donanma-yı Hümâyun’umu nasıl idare eder, bize ne zaferler kazandırırsın! Cezayir Beylerbeyliğini de senden almıyorum. Dilediğin kimseyi vekil yap, Cezayir’i senin adına idare etsin. Ancak, bütün bu işleri Halep’te bulunan Vezîr-i Âzam’ım İbrahim Paşa ile görüşmen gerek. Tez atına atla, Halep’e git, avdetinde yine görüşeceğiz!”

Barbaros, İstanbul’da birkaç gün kaldıktan sonra, asil bir ata binerek, kış şartlarına rağmen on gün gibi kısa bir sürede Irakeyn seferi için Halep’te bulunan Vezîr-i Âzam İbrahim Paşa’nın yanına ulaştı. Kendisiyle görüşüp, Kaptan-ı Deryâlık fermanını aldıktan sonra, yine süratle İstanbul’a döndü. Böylece Hayreddin Paşa, Kaptan-ı Deryâ sıfatıyla Osmanlı Deniz Kuvvetlerinin başına getiriliyor, Cezayir Beylerbeyliği de uhdesinde bırakılıyordu.

***

Kaptan-ı Deryâ Hayreddin Paşa, tarih 22 Eylül 1538’i gösterdiğinde, dünya tarihine geçen ünlü deniz savaşı Preveze’yi yaptı. 122 parçalık Osmanlı donanmasıyla, meşhur Amiral Adrea Dorya komutasındaki ve İspanya, Papalık, Venedik, Ceneviz, Floransa ve Portekiz’e mensup 600 parça gemiden kurulu Haçlı Donanması’nı birkaç saat içinde mağlûp ederek, Türk tarihine altın harflerle yazılan bir zafer kazandırdı.

5 Temmuz 1546’da, 68 yaşında iken fânî hayata veda eden Barbaros Hayreddin Paşa, Beşiktaş’ta kendi yaptırdığı medresenin yanındaki türbeye defnedildi.