YAKINLARIN YAKINLIKLARI -1-

Âdem SARAÇ

ademsarac@yyu.edu.tr

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yüce Allah -celle celâlühû- tarafından peygamberlik vazifesi ile görevlendirildiği zaman, İslâm’ın ilk yılları içinde anne ve babası tarafından yakın akrabalarının o zamanki durumlarını şöyle tespit edebiliriz:

Peygamber Efendimiz’in 2 dedesi ve 2 ninesi şunlardı:

Baba tarafından dedesi Abdulmuttalib, ninesi Fâtıma bint-i Amr iken; anne tarafından dedesi Vehb bin Nevfel, ninesi de Berre bint-i Abdiluzza idi.

Bilindiği gibi, ilk vahiy geldiğinde (610) Peygamberimiz’in hem anne tarafından ve hem de baba tarafından dede ve nineleri hayatta değillerdi.

Peygamber Efendimiz’in babası ve annesi:

Babası Abdullah, Peygamberimiz doğmadan 6 ay önce Medine’de vefat etmişti. Annesi Âmine Hanım, Peygamberimiz 6 yaşında iken Ebvâ köyünde vefat etmişti. Anne ve babasının putlara tapmadıkları ve Haniflik dîni üzere vefat ettikleri rivâyet edilmektedir.

Peygamber Efendimiz’in 12 amcası vardı:

Hâris, Zübeyr, Abdullah (babası), Ebû Tâlib, Ebû Leheb, Kusem, Dırar, Mukavvim, Abdulkâbe, Hacl, Kaydak, Abbas, Hamza.

Bu amcaların 8’i nübüvvetten önce ölmüşlerdi. 4 tanesi hayattaydı. Hayatta olan amcalarından 2’si İslâm’a girdi, 2’si girmedi.

İlk vahiyden itibaren ilk birkaç yılı ciddî bir şekilde inceleyip değerlendirdiğimiz zaman, şöyle bir tablo ile karşı karşıya kalırız:

O yıllarda hayatta olan dört amcasının dördünün de, belli bir süre İslâm karşısında mesafeli durduklarını görüyoruz.

Ebû Tâlib Amca, İslâm’a girmediği halde Peygamberimiz’e her konuda yardımcı oldu. Üzerinde annesi gibi emeği olan sevgili yengesi (Fâtıma bint-i Esed) Fâtıma Yenge, ilk günlerde İslâm’a girip sahâbeden olduğu gibi, her konuda da Peygamberimiz’in yanında yer aldı.

Ebû Leheb ise daha ilk günlerden itibaren düşmanlıkta başı çekiyordu. Ümm-i Cemil adlı hanımı da kocası gibi İslâm’a düşmanlıkta en ileri gidenlerdendi.

Hazret-i Abbas Amca ile Hazret-i Hamza Amca daha farklı bir tavır sergilediler. Hazret-i Abbas Amca ilk günden itibaren îman ettiği hâlde, şartlar gereği îmânını gizlerken, Hazret-i Hamza Amca 5-6 yıl sonra ancak Peygamberimiz’in yanında yer aldı. Fakat hanımları olan Peygamberimiz’in yengeleri daha ilk günlerden itibaren îman ederek O’nun bir numaralı destekçisi oldular.

Peygamberimiz’in; 28’i erkek, 15’i kız olmak üzere toplan 43 amca çocuğu olduğunu tespit edebildik. Bunlardan bir kısmı daha ilk günlerde İslâm’a girip sahâbe olmakla şereflenirken, bir kısmı müşrik kalarak düşmanlık yapmışlardı. Bir kısmı da ileriki zamanlarda İslâm saflarında yer alacaklardı.

Peygamber Efendimiz’in 6 halası vardı:

Safiyye, Ümm-i Hakîm Beyzâ, Âtike, Ümeyme, Ervâ, Berre.

Bu halaların bir rivâyette sadece ikisi, diğer rivâyette de hepsi İslâm’a girip sahâbî olma şerefine erdiler. Bir kısmı ilk günlerde müslüman olurlarken, bir kısmı daha sonra İslâm saflarına katılacaklardı.

Peygamberimiz’in; 15’i erkek, 10’u kız olmak üzere toplam 25 hala çocuğu olduğunu tespit edebildik. Bu çocuklarının bir kısmı anne-babalarından önce, bir kısmı anne-babalarıyla birlikte müslüman olurlarken, bir kısmı da daha sonra İslâm ile şerefleneceklerdi.

Peygamber Efendimiz’in 2 dayısı vardı…

El-Esved bin Abd-i Yeğûs ile Abdullah bin Erkam bin Abd-i Yeğûs -radıyallahu anhumâ-. El-Esved, İslâm’ın ilk yıllarında Peygamberimiz’e karşı çıkıp şiddetli düşmanlık yaptığı hâlde, sonraki yıllarda İslâm saflarında yer aldı. Abdullah ise, Peygamberimiz’in kâtipliğini yapmıştı. Dayı çocukları ile ilgili henüz bir bilgiye ulaşamadım.

Peygamber Efendimiz’in 1 teyzesi vardı…

Hâle binti Vehb, ilk yıllarda İslâm ile şereflendiği gibi, Peygamberimiz’in büyük kızı Hazret-i Zeyneb’in de kayınvalidesi idi. Fakat hazin bir tecellîdir ki, Hazret-i Zeyneb’in kocası Ebu’l-Âs, fazîlet sahibi ve çok dürüst biri olmasına rağmen İslâm’a çok geç girdi. Kinâne adlı diğer kardeşinin ise İslâm’a girip girmediği bilinmiyor.

Evet… Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- dünyamızı şereflendirdiği andan itibaren, bir insanın yaşayabileceği her türlü cilveyi yaşamış, O’nun güzîde hayatı içinde herkes için en güzel örnek alınabilecek tablolarla ölümsüzleşmiştir.

Yukarıda verdiğimiz kısa bilgi ve isimler doğrultusunda yakınların yakınlıkları ile ilgili genel değerlendirmemize geçebiliriz…

Biz bu bölümde, sadece anne-baba tarafından akrabaların durumunu inceleyeceğiz. Daha sonraki bölümde de hanımları tarafından yakınlarını incelemeye çalışacağız inşâallah.

Farklı ve ciddî bir dâvâ ile ortaya çıkan biri için, yakın akrabalarının; onun dâvâsı ile ilgili olumlu veya olumsuz tavırları, destekleri veya engel olmaları, tutum ve davranışlarının, dâvânın seyri açısından ne kadar önemli olduğu herkesçe bilinen bir hakikattir.

Peygamber Efendimiz’in yakınları, yakınlıklarının gereğini ilk günlerde ortaya koyamamışlardı. Bu durum onlara yakışmadığı gibi Peygamberimiz’i de çok üzmüştü. Fakat bu büyük dâvâ, akraba destek veya kösteğinden etkilenecek değildi. İlk vahiyden itibaren bütün haşmetiyle yayılmaya başlamıştı.

İlerleyen zaman içinde bu yakın akrabalar, İslâm ile şereflendikleri andan itibaren, canlarını bile seve seve feda edecek bir kıvama geldiler. Öyle ki, Peygamberimiz’in yanından bir an bile ayrılmadılar. Tarihe baktığımız zaman, O’na yakın olmanın sadece kan ve nesep bağıyla değil, asıl yakınlığın îman ve İslâm bağı ile gerçekleştiğini görüyoruz.

Peygamber Efendimiz’in yakınlarının bu tavırlarına bakarak, biz de kendi yakınlığımızı ciddî bir şekilde gözden geçirmeliyiz. O’na ne kadar yakınız? Şu kadar asır geçtiği hâlde, hâlâ tarafsız mı duruyoruz? Veya kimin yanında ve kimin tarafındayız?

Her şeye rağmen, Peygamberimiz’in yanında olduğumuzu hem bütün gönlümüzle haykıracak ve hem de O’nun yanında yer aldığımızı bütün hayatımızla ortaya koyacağız inşâallah… O’nun istediği asıl yakınlık îman ve amel yakınlığıdır çünkü…

-Sallâllâhu aleyhi ve sellem…-