Antep Savunmasının Tarihe Geçen Kahramanı ŞAHİN BEY

Can ALPGÜVENÇ

alpguvenc@gmail.com

CESEDİMİ ÇİĞNEMEDEN ANTEP’E GİREMEZSİNİZ!

I. Dünya Savaşı’nda dünyanın büyük devletlerine karşı dört yıl olağanüstü kahramanlık örnekleri sergileyerek dövüştükten sonra, müttefiklerimizin savaştan çekilmesi üzerine biz de fazla dayanamadık. 30 Ekim 1918’de, Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda, İtilâf devletleri ile ateşkes anlaşması imzalamak zorunda kaldık. Savaşı bitiren bu anlaşma çok ağır şartlar taşıyor, âdeta Osmanlı Devleti’nin yıkılışını hazırlıyordu. Özellikle 7. madde İtilâf devletlerine, Osmanlı İmparatorluğu’nun her köşesini işgal hakkı tanıyordu. Nitekim galip devletler, anlaşma hükümlerini diledikleri gibi yorumlayarak topraklarımızı insafsızca işgale başladılar. Şerefli milletimize, yapılabilecek en korkunç haksızlıkları revâ görmekten çekinmediler.

İngilizler 5 Ocak 1919’da Antep’i işgal ettikten sonra, 5 Kasım 1919’dan itibaren şehri Fransızlara bırakarak çekildiler. Düşman kısa süre sonra gerçek yüzünü göstermeye başladı. Halktaki silâhlar toplanıyor, köylere yapılan baskınlarla mallar telef ediliyor, her tarafta kadınlara sarkıntılık haberleri duyuluyordu.

Düşmanın Antep’teki birliklerine yapacağı gıda ve cephane ikmali, Kilis Garnizonu’ndan gelecek yardıma bağlıydı. Bu ikmal, ancak Antep-Kilis hattı kullanılarak yapılabileceğinden, güzergâh büyük önem taşıyordu. Bir gün civar köylerden toplanan direnişçiler, düşmanı Çatalmazı denilen dar bir boğazda kıstırdı, şaşkına uğrayan Fransızlar karşılık vermekte gecikince büyük zâyiat verdiler. Direniş resmen başlamıştı, kenar mahallelerden her gün kurşun sesleri duyuluyordu.

«ŞAHAN BEY» GELİYOR!

İşte, tam bu günlerde Şahin Bey Antep’e geldi. Asıl adı Mehmed Said olan bu kahramanı, halk daha sonra «Şahin Bey» diye çağıracaktı. Antepliler kendisine mahallî lehçe ile «Şahan Bey!» diyorlardı.

Şahin Bey, 1877’de Gaziantep’in Bostancı Mahallesi’nde doğmuş, 1899’da Yemen’e er olarak gitmiş, Bu cephede gösterdiği başarılar sonucu kendisine başçavuş rütbesi verilmişti. 1911’deki Trablusgarp Savaşı’na gönüllü olarak katılmış, Balkan Harbi’nde Çatalca cephesinde, Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında Galiçya’daki 15. kolorduda, sonra da sırasıyla Çanakkale ve Filistin cephelerinde savaşmıştı. 1917 Ekim’inde Sînâ cephesinde İngilizlere karşı dövüşmüş, vatanperverliği, üstün ahlâkı, cesaret ve kahramanlığı sayesinde rütbesi teğmenliğe yükselmişti. 1918’deki şiddetli bir muharebe esnasında İngilizlere esir düşen Mehmed Said, Mısır’daki Seydi Beşir Esir Kampına gönderilmişti.

EVİNDE BİR GÜN KALABİLDİ!

Ateşkesten sonra İngilizler tarafından serbest bırakılan Şahin Bey, 13 Aralık 1919’da İstanbul’a geldi. Harbiye Nâzırı Cemal Paşa’ya müracaat ederek vazife istedi. Paşa’nın kendisini Urfa’nın Birecik İlçesi Askerlik Şubesi Başkanlığı’na tayini üzerine memleketi olan Antep’e geldi. Şehri düşman işgalinde görmesi onu çok üzmüştü. Yüreği acı içindeydi. On sekiz yıl cephelerde savaştıktan sonra döndüğü baba yâdigârı evinde sadece bir gün kalabildi. Aile büyüklerinin yalvarmalarını dinlemeyip evinden ayrıldı. Tekrar silâh kuşanacak, vatanı için dövüşecekti. Birecik’teki görevine gitmekten vazgeçip Antep Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti’ne başvurdu, vazife istedi. Kendisine Kilis-Antep yolunu kontrol etme görevi verildi. Şahin Bey, yüreğinde kendisine tevdî edilen hizmetin ulvî ve ağır mes’ûliyetini hissederek derhâl faaliyete geçti. Antep köylerini dolaşarak, halka vatan sevgisini, cihadın ehemmiyet ve fazîletini anlattı. Kısa zamanda 150-200 kişilik bir fedâî grubu toplayarak Fransız birliklerine baskınlar vermeye başladı. Düşmanın Kilis’le irtibatını tamamen kesmişti. Kısa süre içinde halk tarafından o kadar sevildi ki, yardım için hangi köye gitse sevgiyle karşılanıyor, köylüler ona istediği kadar para ve yiyecek yardımında bulunuyorlardı.

CESEDİM ÇİĞNENMEDEN ANTEP’E GİRİLMEZ!

3 Şubat 1920 günü, iki bölüğün himayesinde Kilis’ten hareket eden bir Fransız erzak kolu Kertil’de pusuya düşürülerek geri dönmek zorunda bırakıldı. Ertesi gün, Kilis yoluna hâkim olan telgraf hatları imha edilerek, Fransızların Kilis’le olan haberleşme bağlantısı da kesildi. Bu gayretler halkın moralini yükseltiyor, mâneviyatını artırıyordu. Antepliler, hem Şahin Bey’e cephane ve erzak temin ediyor, hem de yoğun bir biçimde şehirdeki direnişi örgütlemeye çalışıyorlardı. Düşman, 18 Şubat’ta aynı yoldan tekrar geçmeyi denedi, fakat Şahin Bey’in mücahidleri, bu birliği de darmadağın etmeye muvaffak oldu. Fransız kuvvetleri bir avuç yiğit karşısında perişan olmanın şaşkınlığını yaşıyordu. Şahin Bey, zaferlerinin ardından düşman kumandanına gönderdiği mektupta ona şöyle sesleniyordu:

“Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde şehid kanı vardır. Şunu unutmayın ki; din, namus ve hürriyet uğruna ölüme atılmak, bize Ağustos sıcağında soğuk şerbet içmekten daha tatlı gelir. Bir an evvel topraklarımızdan savuşun, yoksa canlarınıza kıyacağız!” Şahin Bey, yiğit Antep halkına da şöyle moral veriyordu:

“Merak etmeyin; düşman, cesedimi çiğnemeden Antep’e giremez!”

ON BİR YAŞINDAKİ MÜCAHİD!

Ne pahasına olursa olsun Antep’e ulaşmak isteyen işgal kuvvetleri, 25 Mart günü çok kalabalık bir birlikle yola çıktı. Yarbay Andrea komutasındaki birlikte, 3 tabur piyade, 2 bölük süvari bulunuyordu. Düşman ayrıca bir dağ bataryası, 16 ağır makineli tüfek ve pek çok otomatik silâhla takviye edilmişti. Şahin Bey kuvvetlerinin mevcudu ise, Kilis Kuvâ-yı Milliyesi’nin takviyesine rağmen 200’ü geçmiyordu. Şahin Bey’in 11 yaşındaki oğlu Hayri bile çatışmaların başından beri gönüllüler arasındaydı ve her çarpışmaya katılıyordu. Düşmanla ilk büyük çarpışma Kızılburun tepelerinde, ikincisi Kertil civarında oldu. Mücahidlerin bulunduğu tepeler, düşmanın top ve makineli tüfek ateşi altında kalmıştı, her yandan mermi yağıyordu.

Mart’ın 28’i, yani savaşın üçüncü günüydü. Şahin Bey cepheden cepheye koşuyor, mücahidlerin direniş gücünü artırmaya çalışıyordu. Toplar ve otomatik tüfeklerden yağan mermilere sadece tüfekle karşı koymanın mutlak ölümle sonuçlanacağını anlayan gönüllüler çekilmeye başladılar, artık mücadele imkânsızdı. Top mermilerine süngü ile karşılık verilemezdi. Zaten çoğu ya şehid ya da yaralı olduğundan sayıları bir avuca inmişti. Fakat Şahin Bey çekilmeyi reddediyor, çekilmeyi tavsiye edenlere;

“Onlara söz vermiştim, düşman buradan geçerse, Antep’e ne yüzle dönerim!” diye haykırıyordu.

ALÇAK DÜŞMAN, HAYDİ GEL!

Bu kahraman vatan evlâdı, idaresindeki 200 kadar yiğitle, kendisinden çok üstün düşman kuvvetlerine karşı, şahinlere yaraşır bir biçimde, üç gün sabahtan akşama kadar savaşmış, onlara pek çok kayıp verdirmişti. Fransızlar, bu bir avuç kahraman karşısında şaşırıp kalmış, on saatlik mesafeyi dört günde alabilmişti.

Gönüllüler tepelere çekildiler. Şahin Bey, tek başına direniyordu. O, şimdi tek başına bir orduydu. Elindeki tüfeğiyle Elmalı Köprüsü’nü tutmaya çalışıyor, köprünün taş korkuluklarını siper alarak, düşmana ateş etmeyi sürdürüyordu. Tepelerdeki arkadaşları onun bu kahramanca savunmasını, çaresizlik ve gözyaşları içinde seyrediyorlardı. Son kurşununu da attıktan sonra tüfeğini yere vurarak parçaladı. Şimdi eline kamasını almıştı. Köprü üzerinde, göğsünü düşman mermilerine siper ederek ağır ağır ilerliyor, sesinin bütün gücüyle:

“Geçemezsiniz!” diye bağırıyordu. Orduları sanki yumruklarıyla durdurmak ister gibiydi. Üzerine doğru gelenlere son sözlerini haykırdı:

“Allah, bu vatanı kurtaracaktır!”

Fransız subayları, Elmalı Köprüsü üzerinden kendilerine doğru tek başına yürüyen bu çılgın kahraman karşısında suskundular, ne yapacaklarını kestiremiyorlardı. Şahin Bey yeniden kükredi:

“Alçak düşman, haydi gel, süngüle!”

Şahin Bey’in vücuduna bir anda onlarca mermi boşaldı. Bu kahraman beden toprağa düşmüştü, ama Antep’te binlerce Şahin doğuyordu.

Fransız piyadeleri, bu yiğit vatan evlâdının bedenini onlarca süngü darbesi ile delerek, gecikmelerinin acısını Şahin Bey’in cansız vücudundan çıkardılar.

Günlerden 28 Mart’tı. Şahin Bey verdiği sözü tutmuştu. Düşman kuvvetleri, ancak onun yiğit cesedini çiğneyerek oradan geçebilmişti.

Bir süre sonra oradan alınan Şahin Bey’in mübârek na‘şı, gözyaşları içinde Antep’in Melek Mezarlığı’na defnedildi.

Rûhun şâd olsun aziz kahraman!