Ibn-i Arabî’den Vasiyetler Kulu Yücelten Amellerden GÖNLÜ NAMAZA RABTETMEK

Dr. Âdem AKIN  –  Muhammed YETİM

Soğuk kış günlerinde olduğu gibi bazı zamanlar meşakkatli olsa da, abdesti eksiksiz ve güzelce almalısın. Sıcaktan bunaldığın zamanlarda ise soğuk suyla serinlemek yerine abdest alarak serinlemeyi tercih et. Her ne kadar hâl ve zaman gereği serinlemek için abdest alıyorsan da, bu esnada abdesti eksiksiz almak sûretiyle ibadet ettiğini düşün. Eğer abdesti soğuk zamanlarda da aynı titizlikte alırsan bu senin için bir âdet hâline gelmiş demektir. Allah Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- ise;
“Hayır âdettir.” (İbn-i Mâce, Mukaddime 17) buyurmuştur.
Sıcak zamanlarda güzelce abdest alırken ibadet niyetini taşı. Eğer nefsinde, abdest esnasında serinlemekten duyduğun haz, ibadet niyetinden baskın çıkarsa endişe etme. Çünkü bu hazzı duyman, sıcağın sebep olduğu elemi nefsinden uzaklaştırman sebebiyledir. Eğer nefsinden bir elemi uzaklaştırmaya niyet edersen bu sebeple de sevap kazanırsın. Görmez misin, Allah Teâlâ -celle celâlühû- kendi canına kıyan kişiye cenneti nasıl haram etmiş? Çünkü kişinin kendi üstündeki hakkı, başkalarının onun üstündeki hakkından daha büyüktür. Bu sebeple kişi, kendi nefsinden bir elemi gidermekle sevap kazanır.
Meşakkatli zamanlarda abdesti tam ve güzel almakla Allah Teâlâ -celle celâlühû- kulun derecesini yükselttiği gibi günahlarını da siler. Nitekim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“–Size, Allâh’ın kendisiyle günahları yok edip, dereceleri yükselttiği şeyleri haber vereyim mi?”
Ashâb-ı kiram;
“–Evet, yâ Rasûlâllah!” dediler.
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“–Meşakkatli de olsa abdesti güzelce almak, mescidlere doğru atılan adımları çoğaltmak ve bir namazı kıldıktan sonra diğer namazı beklemek. İşte ribâtınız, işte ribâtınız, işte ribâtınız!” buyurdular. Ribat, «bir şeye sıkıca bağlanma, râbıta» demektir. (Müslim, Tahâret 41. Ayrıca bkz. Tirmizî, Tahâret 39; Nesâî, Tahâret 180; İbn-i Mâce, Tahâret 49, Cihâd 41)
Abdesti tastamam almak, hata ve günahların silinmesine vesiledir. Beş vakit namaz için mescidlere çok devam etmek ise kulun derecesini yükseltir. Bir vakit namazını eda ettikten sonra sonraki namazın vaktini beklemek ise ribattır. Kul böylece benliğini namaza bağlamış olur. Bir namazı eda ettikten sonra, sonraki namazın vaktini de gözetip durur ki, onu da tam vaktinde eda edebilsin. Bu bağlılıktan daha büyük bir bağlılık olabilir mi? Bir gün, beş vakit namazın vaktine göre taksim edilmiştir. Kul, bir vaktin namazını eda edip ondan fâriğ olunca derhâl gönlünü sonraki vakte bağlar ve onun vaktinin girmesini bekler. Bu durum gün boyu böyle devam eder. Aynı hâl ertesi gün de aynı şekilde tekrar eder. Öyle ki, kulun namazı vaktinde eda etme düşüncesini taşımadığı bir an bile bulunmaz. Bu sebepten Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bu hâli üç kez tekrar etmek sûretiyle te’kid etmiştir.
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in vak’alar üzerindeki ilmî vukûfiyetine bak ki, her dünyevî ameli uhrevî bir hâletle aynîleştirmekte ve onlar içindeki hikmeti veciz bir sûrette ifade ederek amellerin hakikatini ortaya koymaktadır. Abdesti, mescidlere devam etmeyi ve namaz vaktini beklemeyi zikrettikten sonra, aynı tertip ile günahların silinmesini, derecenin yükselmesini ve üç kez de ribâtı zikretmiştir.
Bu, -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hikmetler üzerindeki vukûfiyetini göstermektedir. Bu ve bunun gibi misâller O’nun:
“… Bana cevâmiü’l-kelim (az sözle çok hikmetler söyleme) verildi…” (Müslim, Mesâcid 5-8) hadîs-i şerîfinin birer tezahürüdür.