AHLÂKÎ KEMALE YÜKSELİŞ YOLLARI

Prof. Dr. Ömer ÇELİK omercelik08@hotmail.com


Allâh’a teslimiyeti artırabilmek ve O’nun râzı olacağı bir kul olabilmek için yürünecek yol; canlı bir Kur’ân olan Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ahlâkıyla ahlâklanmak, âdâbıyla edeplenmek ve O’nun sünnet-i seniyyesine dört elle sarılmaktır. Kur’ân-ı Kerim, hep Efendimiz’in sahip olduğu o yüce ahlâktan bahseder ve O’nu bize «üsve-i hasene», yani uyulması lâzım gelen en güzel numune şahsiyet olarak takdim buyurur.
Şu âyet-i kerîme de o yüce ahlâktan bir kesiti dikkatimize sunar:
“(Rasûlüm!) Sen yine de af (ve kolaylık) yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” (A‘râf 7/199)
Üç mühim emirden meydana gelen bu âyet-i kerîme, emir ve nehiylere dair dinin bütün esaslarını hulâsa eder:
1. Af (ve kolaylık) yolunu tut:
a. Öncelikle affedici ol. İnsanların eksiklerine ve kusurlarına bakma. Kusurları bağışla, suçluları ve özür dileyenleri affet. Katılık ve sertlikten uzak dur.
b. Beşerî münasebetlerde hep müsamaha ve kolaylık yolunu tut. Önce sen, sana kolay gelecek şeyleri yap, insanlara da kolaylıkla yapabilecekleri şeyleri söyle. Onlara zor gelecek ve sıkıntı verecek şeyleri isteme. Şiddet ve zorluk taraftarı olma.
c. Millet ve devletin yararına olmak üzere insanlardan vergi alacağın zaman da, onlara zorluk ve sıkıntı vermeyecek şekilde hayatî ihtiyaçlarından fazla olan mallardan vergi al.
2. İyiliği emret: Burada «iyilik» olarak tercüme edilen «örf», «Allâh’ın kitabına, Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sünnetine ve akl-ı selim sahibi kimselerin değerlendirmesine göre yapılması gerekli, yapılması yapılmamasından daha iyi, varlığı yokluğundan hayırlı, güzel ve faydalı bütün işler»dir. Buna göre «örf», sadece yapılması farz olan işleri değil, aynı zamanda mendup olan, dinin hüküm ve hedeflerine ters düşmemek şartıyla akl-ı selimin ve kamu vicdanının hayırlı ve yararlı görüp âdet hâline getirdiği her türlü dinî ve dünyevî konulardaki iyilik ve güzellikleri de ihtiva eder.
3. Cahillerden yüz çevir: Kendini ve Rabbini bilmez cahillerin ahmakça sözlerine, akılsızca işlerine aynı ile karşılık vermeye kalkışma. Onlarla oturup kalkma, onlarla münazara ve münakaşadan sakın. Yanlışlarını düzeltmek ve kendilerine doğruları öğretmek üzere beraber olduğunda onlara karşı hilimle muamele et. Sana yaptıkları kötülükleri görmezlikten gel. Çünkü bazı cahiller, onlarla alâkadar olduğun esnada akılsızca davranmaya, sana eziyet etmeye, gülmeye ve alay etmeye kalkışabilirler. Bunlara karşı dikkatli ol.
Bu hususta bir hadîs-i kudsîde şöyle buyurulur:
“Faziletlerin en yükseği, seninle ilişkisini keseni arayıp sorman, seni mahrum bırakana ihsanda bulunman, sana zulmedeni affetmendir.” (İbn-i Hanbel, III, 438)
Bu ilâhî talimatlara harfiyen uyan Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kötü söz söylemez, çirkin iş yapmaz, çarşı pazarda bağırmaz ve kötülüğe kötülükle karşılık vermez, affeder ve bağışlardı (bk. Tirmizî, Birr 69; İbn-i Hanbel, II, 174, 328).