SEGÂH KÂR-I NÂTIK

MÜRİD (Mustafa TAHRALI)

-Sayın Prof. Dr. Alâeddin YAVAŞÇA’ya-

Neylerde SEGÂH nağmesi dillerde sadâsı
Gönlümce sürer haşre kadar canda safâsı

Yâr, yar-i cenânım
Hem rûh-i revânım

Hicranda yakar âşığı cânâne hayâli
HÜZZÂM ile zâhir imiş elhanda cefâsı

Feryâd ü figānım
Âvâze-i cânım

Bîgāne değil seyrine yârânımız aşkın
Âhenk evinin tâ açılır EVC’e semâsı

Yâr, gayre nihânım
Yârâne ayânım

Gül vechini gösterse FERAHNÂK ile dilber
Gam ehline dermân olur ihsân u atâsı

Yâr, tûti-i cânım
Yektâ-yı zamânım

MÂHÛR ile geçtikçe gönül perdeyi pür-şevk
Dil bülbülünün cûşa gelir aşk u hevâsı

Yâr serv-i revânım
Hem şevk-i cihânım

Bir renk ile arz eyledi ŞEHNÂZ’a niyâzı
Makbûl olur elbet dil-i bîçâre ricâsı

Yâr, feyz-feşânım
Hem zevk-ı cenânım

Sahrâya düşüp devreder aşkıyle HİCÂZ’ı
Nâgâh erişir menzil-i vuslatta devâsı

Yâr, pîr-i mugānım
Bî-şekk ü gümânım

Bir bir dolaşıp perdeler üstünde, nigârın
Âhir görünür devr-i MUHAYYER’de edâsı

Ey gonce-dehânım
Ferhunde-zebânım

Her nağmede GERDÂNİYE’den sunduğu seyri
Dert ehlinin olmuş idi dermân u şifâsı

Yâr, dilde nişânım
Dermân-ı nihânım

Dil âteş-i sûzân ile yanmışsa derinden
Tâ Arş’a çıkar seyr-i HÜSEYNÎ’de duâsı

Yâr, cân-ı cihânım
Bitmez ki figānım

Feryâd erişir meclise neylerle gönülden
Tuttukça NEVÂ dalgalanır aks-i sadâsı

Yâr, dilde beyânım
Hem emn ü emânım

UŞŞÂK eder âvâzını aşk ehline hemdem
Dilden dile aşkın uçar âzâde hümâsı

Yâr, cevher-i kânım
Hem vird-i zebânım

Söylerse Mürid yâre SEGÂH-Kâr’ı Yavaşça
Olmaz mı ayân âlem-i âhenge vefâsı

Yâr, yâre ayânım
Ağyâre nihânım

1994

cenân: Kalp, yürek, gönül. yâr-i cenân: Gönül yâri. rûh-ı revân: Sevgili, güzel – Dîvan Edebiyatı; Yürüyen latif bir ruh.
âvâze: Ses, seda. bîgâne: Yabancı. nihân: Gizli, saklanmış. tûtî: İşittiği sesleri taklit eden, bazı kelimeleri söyleyebilen papağan türünden bir kuş, dudu kuşu. yektâ: Tek, eşsiz, benzersiz.
pür-şevk: Neşe ve keyif dolu. cûş: Coşkunluk, coşma. hevâ: İstek, arzu, heves. serv-i revânım: Salına salına yürüyen uzun boylu sevgili. şevk-i cihan: Dünya neşesi,
dil-i bîçâre: Çaresiz gönül. feyz-feşân: Bolluk ve bereket saçan. zevk-i cenân: Gönül zevki.
nâgâh: Ansızın, birdenbire. menzil-i vuslat: Kavuşma yolu. pîr-i mugan: Meyhaneci. bî-şekk ü güman: Şüphesiz. nigâr: Resim gibi güzel sevgili.
gonce-dehan: Ağzı küçük ve güzel olan. ferhunde-zeban: Uğurlu dil.
dermân-ı nihân: Gizli derman. âteş-i sûzân: Yakıcı ateş. emn ü emân: Huzur ve yardım.
hümâ: Efsânevî kuş. cevher-i kân: Mücevher madeni. vird-i zebân: Dilden düşmeyen.

Vezni: mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün