Medîne-i Münevvere’nin İsimleri (3) MELEKLERİN KORUDUĞU ŞEHİR

Ali HÜSREVOĞLU

Bir insanın, bir şeyin, bir şehrin isimlerinin çok olması, o isimlerin sahibinin şerefine delâlet eder. Medîne-i Münevvere’nin mukaddes kitaplarda, Kur’ân’da, Peygamber Efendimiz’in hadislerinde ve ümmetin dilinde mezkûr pek çok ismi vardır. Ekim ayında yayınlanan bu mübarek şehir hakkındaki mülâkatta sadece meşhur olanlara temas edebilmiştik. Bu köşede Medîne-i Münevvere’nin bütün isimlerini genişçe ele alacağız:

Mahfûza: Muhafaza edilmiş ve edilmekte olan demektir. Bir hadîs-i şerifte:

“Muhafaza edilen şehirler dörttür.” buyurulmuş ve Medine bunlardan biri olarak zikrolunmuştur. Bir başka hadiste:

“Medine’nin etrafı meleklerle örülüdür. Onun her tepesinde onu gözetleyen bir melek bekler.” buyurulmuştur. Bu sebeple bir adı da:

Mahrûse’dir. Gözetlenen, beklenen demektir.

Makarr: Karar kılınan yer demektir. Peygamber Efendimiz, bir duasında:

“Rabbim, bizi Medine’de karar kıldır ve bize güzel rızık ver.” demişlerdir.

Medine: Şehir demektir. Zemahşerî’ye göre; «Belde» küçük şehir, «Medine» büyük şehir demektir.

Medine; «mîm, dâl, nûn» kökünden itibar olunursa ikāmet edilen yer demektir. «dâl, elif, nûn» kökünden itibar olunursa itaat ve mülk demektir. İnsanoğlu orada mülk edinir ve belirli bir nizama, kanuna itaat eder. Çünkü sultan şehirde bulunur ve ona itaat edilir. Şehirde bir toplum vardır. Toplum bağlayıcıdır. Müslüman toplum içinde Allâh’a itaat edilir.

Yine Medine, «karye» sınırlarını aşmış ve «ülke» büyüklüğünde olmayan imar edilmiş yere denir. Tek olarak Medine denildiği zaman Rasûlullâh’ın şehri olan Medîne-i Münevvere anlaşılır. Mârife (yani belirli) olarak kullanılır. Nekire (belirsiz) olarak kullanıldığı zaman herhangi bir şehir demektir. Medîne-i Münevvere’nin nispet yâsı almış şekli «Medenî»dir. Yani bir kimseye Medineli denileceği zaman «medenî», bir sûrenin Medine’de nâzil olduğu anlatılacağı zaman «medeniyye» denilir. Bu isimdeki diğer şehirlerin nispet şekli ise «Medînî»dir.

Medînetü’r-Rasûl: Rasûlullâh’ın şehri demektir.

Mekketân: Bir kavle göre Mekkeli Müslümanlar yani muhâcirler Medine’ye hicret ettikleri, kendi âdet ve göreneklerinden çoğunu oraya taşıdıkları için böyle denilmiştir.

Mekîne: «Yerleşmiş, sağlam, sarsılmaz» demektir. Allah katındaki mertebesi ve itibarı sağlam olduğu için böyle denilmiştir.

Merhûme: Tevrat’ta geçen isimlerindendir. Böyle denilmesinin sebebi âlemlere rahmet olarak gönderilen Son Peygamber’in yurdu olmasından, Erhamu’r-Râhimîn/Merhametlilerin En Merhametlisi Allah Teâlâ’dan oraya daima rahmet indirilmesinden, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hürmetine ilk defa rahmette kılınan belde olmasından dolayı bu şekilde isimlendirilmiştir.

Merzûka: Rızıklandırılmış demektir. Çünkü Allah Teâlâ orada mahlûkatının en hayırlılarını barındırmış, halkını yerden ve gökten en hayırlı şekilde rızıklandırmıştır. Kim oradan yüz çevirerek çıkarsa Allah o kimseden daha hayırlısını onun yerine getirir.

Miskîne: Tevrat’taki isimlerindendir. Daima Allâh’a muhtaç ve sakin demektir. Tevrat’tan naklolunduğuna göre, Allah Teâlâ Medine’ye şöyle buyurmuştur:

“Ey Taybe, hazineleri kabul etme! Ben senin evlerini diğer bütün şehirlerin evleri üzerine yükselteceğim.” Rivayete göre Kâ‘b bunu Tevrat’ta okumuştur. Meskenet, hudû ve huşû yani boyun eğmek, emre âmâde olmak demektir. Allah, Medine’yi; kendisine hudû ve huşû sahibi olarak yaratmıştır. Ayrıca Medine, Allah’tan başka her şeyden kesilmiş kişilerin, miskinlerin yurdudur. Bu gibi sâlih kimselerden Medine’de çok vardır. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir duasında:

“Rabbim, beni miskin olarak yaşat, miskin olarak vefat ettir ve mesâkîn zümresi içinde haşret.” demiştir.

Muhabbebe: Sevdirilen demektir. Burayı Allah sevmiş ve sevdiklerine sevdirmiştir.

Muhâceru’r-Rasûl: Rasûlullâh’ın hicret ettiği yer demektir.

Muharrame: Haram kılınmış ve harem yapılmış demektir.

Muhtâra: Seçilmiş demektir. Çünkü Allah Teâlâ, orayı kullarından dilediklerine hayatlarında ve mematlarında yer olarak seçmiştir.

Mukaddese: Şirkten ve her türlü pislikten, şeytanlardan temiz ve nezih olduğu için bu isim verilmiştir. Ayrıca orada günahlardan temizlenilir.

Mutayyebe: Hoş ve güzel kılınmış, güzel kokulandırılmış demektir.

Mübâreke: Mübarek, bereketli demektir. Çünkü Allah Teâlâ orayı Rasûlullâh’ın duası ile bereketlendirmiştir:

“Ey Rabbim, Mekke’ye verdiğin bereketin iki mislini Medine’ye ver.” Peygamberimiz’in bu gibi duaları çoktur. Bu bereket, Medine’de her zaman zâhirdir.

Mübevveu’l-helâl ve’l-haram: Helâl ve haramın karar kıldığı yer demektir. Yani orada helâl ve haram daima bilinir ve gözetilir. Medine’de Müslüman toplumu kıyâmete kadar bulunacağı için helâl ve haram kesin olarak bellidir. Toplum içinde daima kontrol edilir durumdadır.

Mübînu’l-helâl ve’l-haram: Helâl ve haramı açıklayan demektir. Ahkâm âyetleri Medine’de nâzil olduğu için bu hükümler ilk defa Medine’de tebliğ edilmiş, açıklanmış, bütün dünyaya oradan yayılmıştır.

Müdhalü sıdk: Sıdk girişi, sıdk kapısı demektir. İsrâ Sûresi’nin 80. âyetinde:

“De ki: Ey Rabbim, beni sıdk girişine girdir, sıdk çıkışından çıkar. Tarafından bana hakkıyla yardım edici bir kuvvet ver.” buyurulmuştur. Âyetteki «müdhale sıdk» Medine, «muhrace sıdk» Mekke’dir. «Sultâne’n-nasîran» da ensar yani Medineli Müslümanlar olarak tefsir edilmiştir. Bunu Zeyd bin Eslem rivayet etmiştir.

Müslime: İslâm; Allâh’a mutlak itaat, her hakkı O’na teslim etmek ve boyun eğmek demektir. Medine’ye; Allah orada kendisine itaat, inkiyâd ve ibadetine hasredilmeyi yarattığı, halkı Allâh’a itaat edip, teslim oldukları için bu isim verilmiştir.

Bu mukaddes belde, kılıç ve silâhla değil Kur’ân’la fetholunmuştur. Halkı, her şeyi bir tarafa bırakıp Allâh’a ve Rasûlü’ne bağlandığı ve kendilerini Rasûlullâh’a yardım ve hizmete vakfeylediği için bu isim verilmiştir.

Müveffiye: Tam veren demektir. Kendine gelenlerin haklarını tam olarak veren maddî ve mânevî olarak onlara güzel muamele eden demektir. Yahut; bu şehrin sakinleri Allâh’a verdikleri sözü lâyıkıyla îfâ ederler, demektir.