Bâbanzâde Ahmed Naim Bey

Yılmaz KISA

kisayilmaz@hotmail.com

BUHÂRÎ-İ ŞERİF TERCÜMESİ

İslâm kültüründe Kur’ân-ı Kerim’den sonra en güvenilir ve sahih kaynak olarak kabul edilen eser İmam Buhârî tarafından tasnif edilen Câmiu’s-Sahîh (Sahîh-i Buhârî)dir. Kütüb-i Sitte’nin ilk kitabı olan eser, hayatı ilim yolunda ve seyahatlerle geçen bir insanın 16 yıllık emeğinin ürünüdür. Müellif, çok titiz bir çalışmanın neticesinde topladığı 600 bin hadisten 7.275’ini seçerek bu eserini oluşturmuştur. Sahih olmayan hadisleri eserine almamıştır. Eserde ihtilâf edilmeyen hadislere yer vermiştir. Râvîlerin titiz ve güvenilir olmasına önem vermiştir. İslâm tarihinde çok sayıda hadis âlimi yetişmişse de Buhârî gibi titiz, kendine has hadis kabul metotları geliştiren olmamıştır.

Bu eserde senet farklılıkları ve çeşitli konu başlıklarında yeniden serdedilme sebebiyle çok sayıda tekrarlanan hadis vardır. Bu sebeple tarih boyunca bu eserin muhtasarları yani tekrarlardan arındırılmış özet çalışmaları yapılmıştır. İmam Zebîdî de Sahîh-i Buhârî üzerine böyle bir çalışma yapmış ve eserinin adını Tecrîd-i Sarih koymuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi 21 Şubat 1925 tarihli toplantısında Diyanet İşleri Reisliği bütçesini görüşmektedir. Eskişehir mebusu Abdullah Azmi Efendi ve 53 arkadaşının imzasıyla bir teklif verilir. Celse görüşmeleri neticesinde Kur’ân-ı Kerîm’in meal ve tefsiri ile hadis tercümelerinin devlet imkânlarıyla yapılması kararı alınır. Bu kararı müteakiben Diyanet İşleri Reisi Ahmet Hamdi AKSEKİ bu işler için ehil insanlar aramaya başlar. Uzun uğraşlar neticesinde Kur’ân-ı Kerim tercümesini Mehmed Âkif’e, Kur’ân tefsirini Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR’a, Tecrîd-i Sarih yani muhtasar Buhârî tercümesini de Bâbanzâde Ahmed Naim Bey’e tevdî eder.

Bazı eserler bazı kişileri hatırlatır: Mesnevî denilince Mevlânâ, Mevlid denilince Süleyman Çelebi, Kısas-ı Enbiyâ denilince Ahmed Cevdet Paşa akla gelir. Buhârî-i Şerif denilince de akla hemen Bâbanzâde Ahmed Naim Bey gelir. Onun en büyük hizmeti Tecrîd-i Sarih Muhtasar Buharî-i Şerif Tercümesi’dir.

Ahmed Naim Bey Osman-lı’nın son döneminde yetişen âlim, fâzıl, mütefekkir, mütercim ve muhaddislerden biridir. Medrese tahsili görmemiştir, ancak kendi kendini yetiştirmiştir. Çok yönlü bir şahsiyettir. Büyük bir felsefecidir. Üç yabancı dil bilmektedir. Mehmed Âkif’in ahbaplarındandır. Hoşsohbet, nüktedan bir kişiliği vardır. Mithat Cemal onun hakkında şöyle diyor:

“Başı iki kısımda: Şark, garb. İkisi birbirine karışmayarak yan yana duruyordu. Ve Naim’i Avrupa’nın filozofları değiştiremediler. Bu filozoflara Naim şaşılacak kudretle nüfuz ediyordu; fakat bu filozoflar şaşılacak acizle Naim’e nüfuz edemiyorlardı.”

Bâbanzâde bu tercümeye kılı kırk yararcasına bir uğraşın sonunda 500 sayfalık bir mukaddime/ön söz hazırladı. Bu mukaddime, hadis usûlü sahasında yazılmış mükemmel bir eserdir.

Hadis metinlerinin dışına çıkmadan kelime tercümesi yapmıştır. Kelimelerin daha iyi anlaşılması için de parantez içinde ilâveler yapmıştır. İlâveler okunmasa da mânâ anlaşılmaktadır. Bu titizliğin sebebi Allah Rasûlü’nün kastettiğinin dışına çıkma korkusudur.

Ahmed Naim Efendi, eserin ilk iki cildini tercüme eder, üçüncü cildinin de müsveddelerini bitirir. Fakat ömrü Buharî-i Şerif Tercümesi’ni bitirmeye yetmez. 13 Ağustos 1934 tarihinde öğle namazını kılarken secdede vefat eder.

Eser yarım kalmıştır. Ahmet Naim’in başladığı Buhârî-i Şerif Tercümesi’ni tamamlama görevi Prof. Dr. Kâmil MİRAS’a verilir. Âkif bir gün Kâmil MİRAS ile karşılaşır:

“–Hadis işi nasıl gidiyor?” der. Miras:

“–İş çok, altından kalkamıyorum” cevabını verince Âkif:

“–Sen hadisin altından kalkamıyorsun da ben Allâh’ın sözünün altından nasıl kalkarım?” der.

Kâmil MİRAS;

“İş çok, altından kalkamıyorum.” dese de işin üstesinden gelir. Eser aynı usûlle tamamlanır. Tamamlanan Buhârî Tercümesi, «Tecrid-i Sarih» adıyla 12 cilt ve bir de fihrist olarak halkın hizmetine sunulur. 1926’da başlanarak 1948’de yayımı tamamlanan 12 ciltlik Buhârî-i Şerif Tercümesi’nin ilk baskıları isteyen herkese parasız olarak verilir.

İtinalı bir tercüme ve şerhe, zengin bir dile ve seksen sene öncesinden, Mehmed Âkif, Bâbanzâde Naim Efendi, Kâmil Miras ve diğer cefakâr arkadaşlarının hâtıralarına sahip bu eser maalesef bugün piyasada bulunmamaktadır. Bu eserin de sadeleştirme felâketine uğramadan yeniden neşrini gönül arzu etmektedir.

Allah emeği geçenlerden ve müelliflerinden râzı olsun inşâallah.

Kaynaklar:

  1. Şâmil İslâm Ansiklopedisi, cilt 1, s. 331-333.
    2. Dursun GÜRLEK, Ayaklı Kütüphaneler, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul, 2004, s. 135-149.
    3. Dr. Hasan YAĞAR, Atatürk’ün Balıkesir Hutbesi adlı makalesi, www.caginpolisi.com.
    4. Hadi Ensar CEYLAN, Bâbanzâde Ahmet Naim, Vaha Kültür, Edebiyat ve Fikir Dergisi, Şubat 2007.
    5. İlkadım Dergisi, Ahmet BELADA, Bâbanzâde Ahmet Naim, Mayıs 2003, sayı: 178.
    6. Yahyâ Kemal, Siyasî ve Edebî Portreler, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul 1986, s. 51-58.