NOKTALAMA İŞARETLERİNİN DİLİ

Hadi ÖNAL

hadional@mynet.com

Duygularımızı, düşüncelerimizi daha açık ifade etmek; cümlenin yapısını belirlemek; okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak; sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmek üzere kullanılan işaretlerdir, noktalama işaretleri.

Okullarımızda Türkçe öğretmenlerimiz kompozisyonlarımızı değerlendirirken eksikliklerinden dolayı notlarımızı kırmasa, imtihanlarda soru olarak karşımıza çıkmazsa pek de aldırış etmeyiz noktalama işaretlerine. Oysa geçmişi günümüze taşıma görev ve sorumluluğunu üstlenen yazının; yerine göre düzeni, yerine göre anlamı, yerine göre rûhudur noktalama işaretleri. Yazı, onunla anlamlanır, şifrelenir, dillenir, konuşur.

Yazının en büyük yardımcısı âdeta olmazsa olmazı olan noktalama işaretlerinin arkasında kocaman bir dünya saklıdır. Söz ve düşünceyi belli şekil ve işaretlerle ifade etmenin yanı sıra, noktalama işaretleri yazıyı kelime yığını olmaktan kurtarır.

Art arda sıralanan eş görevli kelime ve cümlelerin aralarına konan virgülden başlayalım isterseniz noktalama işaretlerinin yazı için hayatiyetini anlatmaya. Virgül, yazının âdeta anahtarıdır. Onsuz yazı karmakarışık bir hâl alır. Okuyucuya: «Dur! Hele bir nefes al!» dedirten bu işaret aynı zamanda metnin anlam kazanmasına ve anlaşılmasına vesile olur. Virgül, insanoğluna durup düşünmeyi öğretir. Virgül, insana hayatın basit değil ayrıntılardan müteşekkil olduğunu düşündürür.

Şüphe, merak, kuşku gibi kavramların yanı sıra çengelli görünümü ile öğrenmenin sembolü olan soru işareti ile insan bilmediklerini öğrenir. Soru işareti, ardına aldığı cümleye soru anlamı yükleyerek: «Ben seni sırtladım ama sen de benim içerisinden çıkamadığım konumuma açıklık kazandır.» der gibidir. Bu işaretle birlikte kafamızın köşesine yığdığımız problemleri çözer, sorulara cevap ararız.

Yazıda; sevinç, acı, korku, şaşkınlık gibi duygu dünyamızın iniş ve çıkışlarını anlatmak için ünlem işaretine sarılırız. Bu sihirli işareti çekip alırsanız yazıdan geriye kuru, heyecansız bir söz yığını kalır. Konuşurken; duyguları, jestle, mimikle, tonlamayla anlatmak kolaydır elbette. Ya yazı ile nasıl anlatacağız sevincimizi, korkumuzu, hayretimizi, şaşkınlığımızı? Yazıya duygu katan, canlılık veren bu işaretle metin canlanır, renklenir. Bir de bu işaretin sırlı bir biçimde parantez içerisine saklanmış hâli vardır. Parantez içindeki ünlem, kendisinden önce gelen kelimeye ya da cümleye küçümseme, alay etme, inanmama anlamları kazandırır. Bu işaretin yokluğu demek, olay yazılarına nokta koymak demektir.

Nokta dedim de aklıma düştü. Sonu, bitimi ifade eden nokta elbette ki bütün noktalama işaretlerinin hem anası hem de isim babasıdır. Ancak, insana vurulan fânîlik mührü olan ölümü nokta ile özdeşleştirmek noktaya yapılacak en büyük haksızlıktır. Yeniden dirilmek olan ölümü en güzel anlatan noktalama işareti üç noktadır. Sözün bir yerde kesilerek okuyucunun hayal kurmasına imkân tanıyan üç noktada devamlılık vardır, sır vardır, aynı zamanda okuyucuya saygı vardır. Üç noktanın bir başka görevi ise söylenmesi uygun olmayan kelimelerin yerine geçmesidir: «Sen rahat ol, söylemek istemediğini ben okuyucuya anlatırım merak etme!» dedirten üç nokta ile yazar rahat eder.

İki nokta insana: «Bak anlamadınsa açıklama yapayım.» dedirtir. Yapılanın veya olanın nedenini, niçinini, nasılını sorgulayan bu işaret; insanoğluna yaptığının, yapacağının mutlaka açıklama gerektirdiğini fısıldar gibidir.

Tırnak işareti, okuyucuyu arasına aldığı söze veya kelimeye yoğunlaştırır. Cümlede tırnak işareti aynı zamanda tırnakları arasına aldığı kelimeye önem ve itibar da kazandırır. Bu noktalama işaretinde biraz böbürlenme, kendini beğenmişlik olsa da ahde vefanın en güzel örneği yine bu işarette saklıdır. Hani iyilikleri hatırlandığında; «Allah rahmet eylesin.» diyerek hayırla andığımız insanlar vardır ya; işte tırnak da yazıda başka insanlardan alınan düşünceleri muhafaza ettiği, söyleyenini hatırlattığı için âdeta aktarılan sözlerin sahiplerine rahmet okutur.

Cümle içerisinde geçen bir sözü metin dışı tutmak için o sözün başına ve sonuna konan yay şeklindeki noktalama işareti parantezdir. Yayının hilâle benzeyişinden midir nedir bilemem ama bana, bu işaret çok sevimli gelir. Köşeli parantezi ise oldum olası sevmem. Hilâli ablukaya alan, onu âdeta hapseden bu işareti bana yetki verseler matematik işlemlerinin dışında ne kullanır ne de kullandırırdım.

Kısa çizginin cümle içerisinde birçok vazifesine karşılık uzun çizgi çoğu yerde konuşma çizgisi olarak da tanınır. Sözün başlangıcını ifade eden bu işaret daha çok olay anlatımlı yazılarda kendisine yer bulur.

İnceliğin, zarafetin neleri nasıl değiştirdiğini gösteren inceltme işareti aynı zamanda anlam karışıklıklarını da önler. Bir adı da uçurum olan yar, onunla birlik olunca sevgili; kışı sembolize eden kar da kazanç olup çıkar karşımıza.

Özel adlara getirilen iyelik ve hâl eklerini ayırmak için konulan kesme işareti de yazıdaki karmaşıklığın önlenmesinde payına düşen görevi yerine getirmenin huzuru ile şöyle yaslanır ayırdığı kelimenin arkasına.

Bir yazıdaki maddelerin sıralanmasında veya bir çizelgede alt alta gelen aynı sözlerin veya söz gruplarının tekrar yazılmasını önlemek için kullanılan «denden» metnin seri okunmasına yardımcı olur.

İşte böyle çoğu zaman: «Aman sen de!» dediğimiz noktalama işaretleri yazı dünyasının lüksü değil elzemidir. Yazan her kişinin bu sevimli işaretlere gereken hassasiyeti göstermesi, yazdıklarının daha da anlaşılarak okunmasına vesile olacağını akıldan uzak tutmamalıdır.