Teslimiyetteki HUZURU YAKALAYABİLMEK

Aynur TUTKUN

aytutkun@gmail.com

Ne de güzeldi şu yaz geceleri! Sokaklar, balkonlar, pencereler insan doluydu. Cıvıl cıvıl oynaşan çocuklar sokakların yaşadığının deliliydi. Çay bardaklarının sesleri gelirdi balkonlardan. İnsanlar muhabbet ederlerdi birbirleriyle. Geceler kısa ve sıcak olduğu için balkonlara, dışarılara çıkılır televizyon da fazla açılmazdı.

Sonra havalar yavaş yavaş soğumaya başladı. Pencereleri kapatıp güvenli evimize sığınmanın huzurunu yaşadık. Soğuk havalarda; «Evde olmak da güzel!» dedik.

Rüzgâr esecek, yağmur yağacak, altın sarısı yapraklar dökülecek ağaçlardan. İlkbaharda yeşermelerinin aksine sonbaharda sararmaları da hoşumuza gidecek yaprakların…

Kar yağacak. Doğalgaz faturalarını merak ederken ne kadar gelecek diye, ısınabilmenin keyfini yaşayacağız. Ve soğuk havalar da güzel gözükmeye başlayacak gözümüze. Kısa yaz gecelerinin aksine, uzun kış gecelerinin bereketini bulacağız televizyonsuz gecelerde…

Sonra bahar gelecek; her taraf yemyeşil olup canlanırken biz de canlanacağız bir daha, ömrümüzden bir yaş daha eksiltmeye inat…

Mevsimler böyle geçecek işte. Güzellikleri görebildiğimiz kadar mutlu olacağız. Bir eşe, bir işe, bir bebeğe, belki de bir eve, bir arabaya sahip olmanın, iyi bir üniversite kazanmış olmanın mutluluğunu duyacağız. Eşyayı, zamanı ve mekânı yaratan Rab ile olan bağımız biraz daha güçlenecek…

Ya peki şer, kötü, çirkin olan isabet ederse onları nasıl güzel göreceğiz? Onlarla nasıl mutlu olacağız? İnsanız ve bu dünyada yaşıyoruz ya, hoşlanmayacağımız şeyler de gelecek elbet başımıza. Belki müzmin ya da kronik bir hastalıkla imtihan olacağız, belki imtihandan iyi not alamayacağız, belki evlâdımızla, eşimizle, anne-babamızla imtihan olacağız, belki açlık-susuzluk, belki deprem, yangın ya da sel gibi tabiî âfetlerle sınanacağız. Tüm bunlardan Allah korusun bizleri elbet; hepsi zor imtihan ama bu dünyada yaşıyoruz ya, hepsiyle de karşılaşmak ihtimal dâhilinde. O zaman nasıl mutlu olacağız ve o zor anda Allah ile olan bağımızı nasıl güçlendireceğiz?

Böyle durumlarda bizzat kötü, çirkin, şer olanla mutlu olmak yerine, sebepleri ve sonuçları Yaratan’a «teslim» olmakla mutluluğu yaşayacağız. O’na (celle celâlühû) teslim olmakta huzuru bulacağız. Tıpkı Hazret-i Eyyûb’un yaptığı gibi. Fakat:

“Yâ Rabbi taşıyamayacağımız yükü omuzlarımıza yükleme!” diye de dua etmeye devam edeceğiz.

“Gerçekten de Müslüman’ın şaşılacak hâli var. Kendisine bir iyilik isabet eder şükreder, kazanır; bir kötülük isabet eder, sabreder yine kazanır.” Sübhânallah! Bu derin bakış açısını, Hazret-i Peygamber’den başka kim verebilir ki insana? Hangi felsefeci, hangi kişisel gelişim uzmanı!.. O’na inanmadıktan sonra insan kendisini neyle teselli edebilir ki?

Yine de Yâ Rabbi!:

“Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme!” Bizi hep güzelliklerle imtihan et! Ve şükrederek imtihanı kazanabilmeyi nasip et!

Âmîn…