Bir Hukuk Otoritesi ve Örnek İnsan: ALİ FUAT BAŞGİL

Aydın TALAY

aydintalay@gmail.com

Merhum Ord. Prof. Dr. Ali Fuat BAŞGİL; üzerinde her vesile ile durulması, derin araştırmalar yapılarak yurt çapında tanıtılması gereken yeri doldurulamayacak bir zattır.

Günümüzde her nimet bol. Çevremize bir göz attığımızda başta iletişim alanı olmak üzere her konuda büyük bir gelişme ve sürat var. Allâh’ın nimetleri saymakla bitmiyor. Ama yetenekli insan, dâvâsının eri insan, eşyanın içinde âdeta kaybolmuş durumda. Hepimiz; ekipten, destek olacak, bilhassa gençlerimize model olacak ideal insan kıtlığından dert yanıyoruz. Eskiler bu duruma edebî dille kaht-ı ricâl yani adam kıtlığı derlerdi. Eşref-i mahlûkat olarak yaratılan ve seviyesini koruması gereken insan, âdeta eşyanın bir parçası hâline gelmiş. Eğitim sistemi de ne yazık ki gıda ve ilâç gibi değerlerin yetişmesine fidelik yapmaktan uzak. Bu bakımdan yağ, un ve şekerin varlığına rağmen onu güzel helvaya çevirecek usta ellerden mahrum kalıyoruz.

İşte bugün yaşı altmışı geçen neslin, yakından tanıdığı Prof. Ali Fuat BAŞGİL her seviyeden kişinin rahatlıkla örnek alabileceği bir ilim ve karakter adamı, haktan ayrılmaz bir anayasa hukukçusu ve güzel bir eğitimci olduğu kadar aynı zamanda zevkle okunan bir yazardı. Mevkî, makam, şan ve şöhret için özellikle kısır politik hedefler uğruna zikzak çizme hâli onda asla görülmezdi. Cesaret ve metanet kaynağı idi.

1893 yılında Samsun’un Çarşamba ilçesinde doğan Başgil, ilköğrenimini orada yaptıktan sonra ailesinin İstanbul’a nakli dolayısıyla ortaöğrenimine devam ederken baş gösteren Birinci Cihan Savaşı’nın Kafkas Cephesi’ne katıldı. Savaşı müteakip Paris Buffone Lisesini ve ardından Grenoble Hukuk Fakültesini bitirdi. Her gencin ancak bir fakülteyi bitirebildiği süre içinde iki yüksek okul diplomasına birden hak kazandı: Sorbon Üniversitesi Felsefe Bölümü ve Paris Siyasî Bilgiler Fakültesi. Bir yandan aileden aldığı sağlam terbiyenin üzerine yüksek tahsili bina ederek 1929 yılında yurda döndüğünde çiçeği burnunda bir genç olarak Millî Eğitim Bakanlığında Yüksek Öğrenim Genel Müdür Yardımcılığına getirildi. Daha sonra Ankara Hukuk Fakültesinde doktora yaparak iki yıl içinde doçent ve profesörlüğe yükseldi.

Hoca daha sonra İstanbul Hukuk Fakültesinde öğretim görevlisi, 1938’de ise aynı fakültenin dekanı oldu. 1939’da Ordinaryüs payesini aldı. Fakat hoca; her zaman efendiliğini, tevâzuunu korudu. İnanç ve istikametinden hayatı boyunca taviz vermedi. Hatay’ın anayurda katılmasından önceki kısa süre içinde Hatay Anayasası’nı hazırladı. 27 Mayıs İhtilâli’ne kadar Hukuk ve Siyasî Bilgiler Fakültelerinde öğretim üyeliğini sürdürdü. Fakat bu, dâvâ sahibi ilim adamını 60 darbesi hizmetten mahrum ederek 147’ler listesine alıp fakülteden uzaklaştırdı. 1961’de Samsun Senatörü olduğunda cumhurbaşkanı olması için halkta büyük teveccüh baş gösterdi. Tabiatıyla bundan rahatsız olan, panikleyenler oldu ve zorbalıkla yolu kesildi. Hoca o günlerdeki Yeni Sabah gazetesinde hiç çekinmeden yol gösterici yazılarına da devam etti. Bu yazılardan birisi talebelerinden birinin çıkardığı Türkiye ve Dünya isimli mecmuaca iktibas edilince2 bu dünya çapındaki âlim, malûm çevrelerce Balmumcu’da hücre hapsine kondu ve adaylıktan vazgeçmesi için işkenceye maruz kaldı.

Merhum hoca hâtıralarında ihtilâl senesinin Aralık ayında görmüş olduğu rüyasını anlatıyor:3

Uçsuz bucaksız bir sel birikintisinin cıvık çamuru içindedir. Çamurdan kurtulmak için bütün gayretiyle yürüyor. İçi çamur dolu bir çukura düşmekten endişe ediyor. Sağa-sola bakıp kimseyi de göremiyor. Bunalıma düşecekken bir metre kadar yüksek bir set üstünde bir subay görüyor. Bütün gayretini toplayıp mesafeli subaya varıyor ve subayın uzattığı ele tutunup nihayet set üstüne bîtap hâlde çıkıyor.

Rüyadan on gün sonra çileler başlıyor. Sonunda hoca senatörlükten bile ayrılıp İsviçre’ye gidiyor. O mükemmel Fransızcası ile «Yirmi Yedi Mayıs İhtilâli ve Sebepleri» kitabında, yapılan bütün kirli oyunları hukuk penceresinden dünya kamuoyunun önüne koyuyor. O günün Kadıköy Savcısı 10 yıl ağır ceza isteği ile hakkında dâvâ açıyor. Fakat nafile… Talebelerinden Avukat M. Ali SEBÜK bu kitabı Fransızcadan Türkçeye tercüme ederken zorlandığını itiraf ediyor.4

Başgil Hocaya Yassıada Mahkemelerinde de çok sıkıntı verdiler. Birçok öğretim üyesi gibi höt-pöt karşısında korkup çekileceğini veya dünya sarhoşları gibi yan gelip keyfine bakacağını zannettiler. Menderes hükûmetinin çıkardığı Tedbirler Kanunu dolayısıyla Yassıada Mahkemesinde verdiği ifadesinde, Cemal GÜRSEL’e verdiği cevabı bir ilim vakarı içinde tekrar ediyordu:

“Anayasaya aykırı kanun yapma ile Anayasaya karşı gelme aynı şey değildir. Anayasa’nın 17. maddesi mebuslara, kanun çıkarsa bile masûniyet ve mes’ûliyetsizlik vermiştir.”

Bu ifadeler karşısında sinirinden çatlayacak hâle gelen Başol:

“Bir şahit olduğunuzu unutuyor bilirkişi gibi konuşuyorsunuz.” deyince ilim haysiyetine sahip Başgil, talebesine:

“Evet, ben şahidim. Fakat görgü şahidi değilim kanaat şahidiyim. Bunların arasında hukuken mahiyet farkı vardır.” diye gürleyerek haddini bildiriyor.

Biz, üniversite yıllarında merhumun güzel üslûbu ve hukuka hâkimiyeti ile kaleme aldığı Yeni Sabah gazetesindeki yazılarını ve Sıddık Sami ONAR ve diğerlerine verdiği nefes kesici cevaplarını okur ve arkadaşlarla karşılıklı tartışırdık. Zira ilim adamına yaraşır tavır en zor anlarda dahî itidalini, cesaret ve metanetini kaybetmemek ve gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövmemektir.

İsviçre’de Cenevre Üniversitesinde Türk Tarihi ve Dili dersleri veren Ali Fuat BAŞGİL 1965 seçimlerinde İstanbul Milletvekili oldu. Yirmiye yakın eseri arasında yukarıda isimleri geçenlere ilâveten birkaçını daha şöyle sıralayabiliriz:

Demokrasi Yolunda, Din ve Lâiklik, Demokrasi ve Hürriyet, Gençlerle Baş Başa, İlmin Işığında Günün Meseleleri, Din Nedir, Din Hürriyeti ve Lâiklik Ne Demektir?..

Hocanın «Gençlerle Baş Başa» isimli eseri aradan geçen kırk sekiz yıla rağmen öğrenci ve öğretmenlerin başucu kitabı olma özelliğini korumuştur. İnsanı her yönüyle ve kısa ifadelerle inceleyen merhum, öğrenciyi başarıya götürecek yol ve yöntemleri lâf salatasına boğmadan ortaya koyar.5 Zaten öğrencilerinden nakledilenlere göre onun derslerini takip etme de ayrı bir sürur verirdi insana. Konusuna hâkim ve derslerini bıktırmadan dinletmesini becerirdi. Merhum; birçok dernek, cemiyet ve hayır müessesesinin kuruluşunda etkili rol oynadığı gibi dil zenginliğine sahip olarak iştiyakla takip edilecek üslûpla sosyal ve mânevî konularda da binlerce makale yazmıştır. Bu kısa ve fânî âlemde özellikle akademisyenlerin yetenek, cesaret, feraset ve karakter açısından onun üzerinde derinleşmelerini tavsiye ederken Başgil Hocaya Cenâb-ı Hak’tan rahmet ve mağfiretler dileriz.

1 İhsan IŞIK, Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi, Ankara 2001, s.161-162.
2 Ord. Prof. Dr. Ali Fuat BAŞGİL’in Hâtıraları, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1975, s. 21
3 a.g.e, s. 20.
4 Ali Fuat BAŞGİL, 27 Mayıs İhtilâli ve Sebepleri, İstanbul 1966, s. 8.
5 Ali Fuat BAŞGİL, Gençlerle Baş Başa, Yağmur Yayınları.