UNUTTUK

NİYAZKÂR (Köksal CENGİZ)

Boş yere övündük hep varlık ile,
Takvâdan vazgeçtik azı unuttuk.
Yıllarca dövündük bir zorluk ile,
Gayretten vazgeçtik hızı unuttuk.

Dost diyerek vefasıza sarıldık,
Hesapsız işlerden hesap sorulduk,
Hükmümüz verildi yere serildik,
Dâvâdan vazgeçtik tezi unuttuk.

Sızlana sızlana yollara düştük,
Kadir bilmeyene türküler koştuk,
Candan sevenlere hışm ile taştık,
Kavilden vazgeçtik sözü unuttuk.

Koşacak, takatim-ferim kalmadı,
Kavgamı verecek erim kalmadı,
Başka da gidecek yerim kalmadı,
Zirveden vazgeçtik düzü unuttuk.

Dünya dedikleri geçici handı,
Ömür dedikleri sanki bir andı,
Kör hırslar yüzünden emeller yandı,
Menzilden vazgeçtik izi unuttuk.

Kul olarak hatır-gönül saymadık,
Hakk’a hakikate asla uymadık,
Sağır sultan duydu bizse duymadık,
Kulaktan vazgeçtik gözü unuttuk.

Sevgi pınarları boşa çağlarken,
Gülün hasretiyle bülbül ağlarken,
Bin bir tabip aşk yaramı dağlarken,
Sevdadan vazgeçtik nazı unuttuk.

Kaptansız yol alır bu sessiz gemi,
Hoyratlar doldurmuş eşsiz ülkemi,
Mâzîye dön bir bak acep böyle mi?!.
Kimlikten vazgeçtik yüzü unuttuk.

Obası dağılmış hüzünlü beyim,
Gözleri bağlanmış bir körebeyim,
Yahut de Niyazkâr; «Şimdi ben neyim?»
Benlikten vazgeçtik özü unuttuk.