Pîrî Reis ve KUSURSUZ BİR AMERİKA HARİTASI

Can ALPGÜVENÇ

alpguvenc@gmail.com

Osmanlı Devleti’nin Akdeniz donanması kaptanlarından Kemal Reis’in yeğeni olan Pîrî Reis, 1465-70 yılları civarında Gelibolu’da doğdu; asıl adı Muhyiddin’dir. Pîrî, çocukluk yaşını aştıktan sonra, kendisini amcası Kemal Reis’in gemilerinde buldu. Aralıksız on dört yıla yakın bir süre onun bütün seferlerine katıldı. Osmanlı deniz tarihinde, kendisinden -resmen- ilk defa söz edilmesi 1499-1502 yıllarındaki deniz savaşları sırasındadır.

Gemisinin bir fırtınada batması sonucu Kemal Reis’in hayatını kaybetmesi (1511), Pîrî Reis’e çok acı bir darbe olmuş, fakat onun yanında edindiği gemicilik tecrübesi kendisine büyük birikim kazandırmıştı.

 

HARİTAYI YAVUZ’A TAKDİM ETTİ

Pîrî Reis, Osmanlı Devleti’nin dünya denizleriyle olan münasebetlerinin arttığını görüyordu. Denizcilere yardım amacıyla bir dünya haritasına ihtiyaç olduğunu hissettiğinden, denizlerden ayrılarak Gelibolu’ya çekildi. Tarih 1513’ü gösterdiğinde, elde edebileceği kaynakların hepsine başvurarak, ilk eseri olan ve şimdi elimizde sadece Amerika kısmı bulunan dünya haritalarının ilkini hazırladı.

1517’de Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında, donanmada vazifeye çağrılan ve filo kumandanı olarak görev yapan Pîrî Reis, fethin sonunda Sultan Selim’le tanışma fırsatı buldu. Dört yıl önce hazırladığı dünya haritasını orada sultana takdim ederek, onun büyük iltifatına mazhar oldu. Bir rivayete göre, Osmanlı padişahı dünya haritasına bakmış ve; “Dünya ne kadar küçük!” dedikten sonra, haritayı ikiye bölerek; “Doğu tarafını biz tutacağız.” demişti.

HARİTANIN BÜYÜK
KISMI KAYIP!

Pîrî Reis, mevcut kaynaklardan istifade ederek, dünya haritasının tamamını çizmişse de, maalesef elimizde bulunan parça; Avrupa ve Afrika kıtalarının batı sahillerinin bir kısmıyla, Atlas Okyanusu’nu, Orta ve Güney Amerika’nın doğu bölgelerini gösteren bir bölümdür.

Deri parşömen üzerine renkli olarak çizilen harita 90×65 cm. ebadında olup, üzeri renkli resimlerle süslüdür. Haritada biri kuzey, diğeri güneyde olmak üzere otuz iki bölümlü iki rüzgârgülü ile üç pusula yer alır.

Pîrî Reis, birçok Portekiz haritasından yararlandı. Yabancı yazarların pek çoğuna göre bu eser, şimdiye kadar bir Türk tarafından meydana getirilen en mükemmel coğrafya belgesidir.

TEKNİK ANLAMDA
KUSURU YOK!

O döneme kadar kıyılar ve körfezler gelişigüzel yarım dairelerle çiziliyordu. Pîrî Reis’in haritasında ise, kıyılardaki girinti ve çıkıntılar, burun ve körfezler, adalar, bazı büyük nehirler ayrıntılarıyla gösterilir. Özellikle kıyılarda, bugünkü atlaslarla karşılaştırıldığında bile, fazla bir farklılık görülmez. Avrupa ve Afrika sahillerindeki doğruluk ve hassasiyet, bugünkü haritalarla karşılaştırılabilecek seviyededir!

“Pîrî Reis bu ilk dünya haritasıyla, hem Amerika ve Antiller’e ait ilk verileri ortaya koymuş, hem de bu sahilin Afrika kıyılarına olan uzaklığını dikkat çekici derecede doğru olarak tespit etmiştir. Bu mesafenin isabetle ölçümü, amiralin haritasına koyduğu iki ölçek cetveli sayesinde yapılabilmiştir. Kısacası bu haritanın değeri, emsalleriyle kıyaslanamayacak derecede üstündür. O, nehirlerin çiziminde bile, aynı seviyede başarı göstermişti.

Pîrî Reis’in buluşu olan, denizaltı kayalıklarının (+) işareti ile gösterilmesi, bugün bile hidrografi dairelerince değiştirilmeden kullanılmaktadır. Bu dünya haritasının teknik anlamda hiçbir kusur yoktur.”1

KOLOMB HARİTA ÇİZMEMİŞTİ!

“Jean Severzoon’un 1520’de Amsterdam’da bastırdığı harita, Pîrî Reis’inkinden yedi yıl sonra yapılmasına rağmen, ne Afrika, ne Avrupa, ne de Amerika kıtalarının ölçüleri Pîrî Reis’inki ile asla mukayese edilemez. Meselâ; Amerika diye gösterilen kıta, bir avcının boynuz barutluğu şeklini andırmakta ve Afrika’nın hemen yanı başında görülmektedir! Antil Adaları’na ise hiç rastlanmaz! Eğer Kolomb bir harita çizmiş olsaydı, Severzoon da ondan yararlanarak Amerika’yı böyle mantık dışı bir biçimde çizmeyecekti. Hâlbuki Amerika’ya gitmediği kesin olan Pîrî Reis’in ustaca çizdiği harita, onun başarı derecesini her türlü takdirin üzerine çıkarmaktadır.

Pîrî Reis’in; bizzat gidip görmediği yerlerin, çağına göre en düzgün ve en doğru haritalarını çizerek, eserini dünya medeniyetinin huzuruna çıkarması, sadece Türk denizciliği için değil, dünya ilim ve irfanı için de haklı bir gurur vesilesidir.”2

***

Pîrî Reis, ana dili olan Türkçenin dışında Rumca, İtalyanca, İspanyolca ve Portekizce de bildiğini, dünya haritasını çizebilmek için, bu dillerdeki eserlerden de faydalandığını kaydeder. Zaten kitabındaki gözlem ve anlatımlar da bölge milletleriyle kolayca anlaşabildiğini açıkça ortaya koymaktadır.

İKİNCİ BİR AMERİKA HARİTASI!

“Pîrî Reis, birincisinden on beş yıl sonra (1528), ikinci bir dünya haritası çizer. Bunda da birincisinde olduğu gibi imzası vardır. Ancak bu haritadan elimizde bulunan kısım da, maalesef bütünün sol üst parçasının bir köşesidir. Ebadı 68×69 cm olan haritanın kenarlarında renkli süsler yer alır. Harita tekniği bakımından, deniz haritalarının en ileri örneği sayılan bu eserde rüzgârgülleri ve yönleri çok sayıdadır, ölçüsü 1513’tekinden daha büyüktür. Eldeki haritanın kapsadığı alan, Atlas Okyanusu’nun kuzeyi ile Kuzey ve Orta Amerika’nın o sıralarda yeni keşfedilmiş kıyılarıdır.

Pîrî Reis bu haritada, henüz keşfedilmeyen yerleri çizmeyerek, bu kısımları harita üzerinde beyaz bırakmış, bilinmeyen alanları çizmediğini söyleyerek, bilim metotlarının kurallarına göre hareket ettiğini göstermişti. Pîrî Reis’in bu ikinci haritası da gerek kendi zamanı, gerekse Türk bilim hayatı için büyük değer taşır.”3

Haritasını, dönemin hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’a takdim eden Pîrî Reis, hünkârdan büyük ilgi görmüş, tebrik ve takdir edilmişti.

ZAMANIN REZALETİNE KURBAN GİTTİ!

Kaynaklarda, Pîrî Reis’in ikinci haritasını sultana sunduğu 1528 yılından Hint Donanması Kaptanı tayin edildiği 1547’ye kadar olan on dokuz yıllık hayatı hakkında herhangi bilgiye rastlanmaz. Ancak, Osmanlı Devleti Aden’i geri almaya karar verince, yaşı 80’e varan Pîrî Reis «Hint Kaptanı» olarak görevlendirilir. Pîrî Reis, 3 Şubat 1549’da adı geçen stratejik kaleyi geri almayı başarır.

“Pîrî Reis üç yıl sonra, 1552 Nisan’ında, aldığı emir istikametinde 30 gemiden meydana gelen bir donanmayla Süveyş’ten hareket eder. 6 Kasım 1552’de Maskat Kalesi’ni tahrip ettikten sonra, Hürmüz’ü kuşatır, fakat bütün gayretlerine rağmen fethi başaramaz, sonunda kuşatmayı kaldırarak Basra Körfezi’ne çekilir. Bir süre sonra da yanına aldığı üç gemi ile Basra’dan Süveyş’e yelken açar. Pîrî Reis, önce Süveyş’e, oradan da kara yoluyla Kahire’ye gelir. Fakat Mısır Beylerbeyi Dâvud Paşa tarafından soğuk karşılanır. Suçu, sorumluluğu altındaki donanmayı Basra’da bırakıp gelmesidir, bu yüzden orada hapsedilir. Hem Dâvud Paşa, hem de Basra Beylerbeyi Kubad Paşa, Pîrî Reis aleyhine raporlar düzenleyerek İstanbul’a gönderdiklerinden, «siyaseten» suçlu bulunarak 1554’te Mısır’da idam edilir. O tarihte Pîrî Reis 80’ini çoktan aşmıştır!

Katli konusundaki iddialar çeşitlidir. Fakat dünya çapındaki bilim adamlarımızdan Kâtip Çelebi, Pîrî hakkında uygulanan kararı, ilk deniz tarihi kabul edilen ünlü eserinde şöyle yorumlar:

“Pîrî Reis’in idamının haksız yere olduğu bilâhare ortaya çıkmıştır. Zamanın rezaletine kurban gitmiş çok ender yetişir bir vücuttur.”4

1 Pîrî Reis Sempozyumu, Harita Genel Müdürlüğü, 1983, c. II, s. 34.
2 Pîrî Reis Sempozyumu, a.g.e., c. II, s. 37.
3 Prof. Dr. A. ÂFETİNAN, a.g.e., s. 39.
4 Cengiz ORHUNLU, «Hint Kaptanlığı ve Pîrî Reis», Belleten 1970, c. 34, sayı: 134, s. 236-247.