ECEL

Mürid (Mustafa TAHRALI)

Gelmişti ecel… İşte melekler, yüce ruhlar,
Bir rûh ile son ufka berâber uçacaklar!..

Düşsün diye dünyâ elinin vurduğu renkler,
Çırpındı kanatlar gibi ruh, tenle berâber.
Gözler mi görür, kalp mi duyar? Üfleniyor sûr!..
«Yâsin»de huzur, «Mülk»te temâşâ ile mesrur…
«Feth»in sesi gönlünde fütûhât ile çınlar;
Elden ele, dilden dile «mîsâk»ı hatırlar.

Rûh istemez artık teni mâmur ve mücessem;
Uçmakta semâlarda melekler ile hemdem…
Bir kāfile ervâh ile seyrâna giderler,
Memnun, mütebessim, yücelerden el ederler.
Pîr aşkına yıllarca nefeslerle demiş; «Hû!»
Allâh ile mevcûd olup Allâh’a gidiş bu…

Binlerce nefesten ise zincirleri rûhun
Son halkayı Rabbim, açıver, can kuşu uçsun!..

Ardında kalanlar idi mahzun ve mükedder,
Yâr semtine, yârâna visâl emrini bekler.
Lâhût ilinin bâbına: «Hû Hû!..» diye el vur,
Bilmez misin ey dil, ne ki var cümlesi yoktur!
Senden Sana memdud kaderin çizgisi Rabbim,
Kurtar kulu, bir cân ise ten vergisi, Rabbim!.

Vezni: mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün

-Kenan GÜRSOY’a-