40. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız,

Yaz geldi.

Eğitim-öğretim müesseseleri öğrencilerini uğurlayıp güze kadar kapılarını kapatacaklar. İlköğretimden üniversiteye bütün talebe; kitabı, kalemi bir tarafa bırakıp tatil plânlarına dönecek. Tabiatın harıl harıl çalıştığı, güneşin yarımküremizi en fazla aydınlattığı bu mevsimde, insanî faaliyetlerin en kıymetlisi eğitim tatile çıkarken, bu bereketli zaman dilimi artık tüketim medeniyetinin motorlarından biri hâline gelen tatile, yani atâlete teslim olacak.

Bu anlayış? Öğretimde dinlenmek, ara vermek zaman zaman ihtiyaç elbette. Fakat eğitimde? Hele gerçek tahsilde?

İşte bu ay dosya konumuzu bu soruların cevaplarına ayırdık.

En özlü ve hakikatli cevabı serlevha yaptık dosyamıza;

Beşikten Mezara…

Eğitim, ne 08:00-17:00 mesaîsine, ne güz ve kış sömestrine, ne de 7-25 yaş dönemine hasredilmeli… Gerçek eğitim, hayatın nihâî karnesinin alınacağı son âna kadar sürmeli… Eğitim; belli bir zamana hapsedilmiş ve sadece memur tavrındaki öğretmen ve öğrenci anlayışına da takılıp kalmamalı… İşte bu sebeple tatil fırsatı, zamanın kıymetini bilen ve hüsranından korkanlar için bir tadilât fırsatı olmalı.

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ, Beşikten Mezara başlığı altında; Mevlânâ ve Yûnusların bakış açılarıyla ele aldı eğitimi:

“Eğitim ve öğretim câmiasının tatile girdiği şu günlerde bir Yûnus muhasebesi yapmak. Eğitim ve ilimde beşikten mezara prensibini koyan bir yüce dinin fertleri olarak; Kapısından girenlerin de çıkanların da eğri olmadığı bir eğitim ve öğretim sergileyebilmek… O zaman hayat yolculuğu beşikten mezara değil, dünya eşiğinden sonsuz bahara olur.”

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI ve Ali Rıza BUL şahsiyet terbiyesinde küçük ve basit görülen ayrıntıların önemini; Dr. Harun ÖĞMÜŞ, Suffe’den Süleymaniye’ye Cami Akademileri Medeniyeti’ni; Ayla AĞABEGÜM, toplumun, değerlerine dönüşünde annelerin, öğretmenlerin ve oyunların göreceği vazifeyi ele aldı.

Sadettin KAPLAN tatile giderken, aklı, vicdanı, merhameti tatile göndermemeyi hatırlatırken; Aynur TUTKUN, yaz kurslarındaki öğreticilere seslendi.

Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi, Hazret-i Peygamber’den ashâbına, onlardan ecdadımıza yüksek bir talim ve terbiye ile yansıyan müstesnâ bir şahsiyeti, «Felâha Kavuşturan İslâm Şahsiyeti»ni vasıflar hâlinde kaleme aldı.

Ve elbette yüz akı şiirler…

Hüznüyle, ümidiyle, sevinciyle… bir ömür eğitilen, arıtılan, damıtılan duyguların mısralara döküldüğü şiirler… Mazlumların âhına karışan feryat… İlâhî sanatı temâşâ heyecanı… Dualar, sırlar, sorular… hep o hiç bitmeyen, beşikten mezara süren imtihana dair, son âna kadar süren eğitime dair…

Her şey muvaffak bir son nefes için…

Beşikten mezara kadar…

Yüzakıyla…