İki Düğünüyle; İBRAHİM PAŞA SARAYI

Can ALPGÜVENÇ
alpguvenc@gmail.com

Tarihî kaynaklar incelendiğinde, İstanbul’da çok sayıda sultan ve vezir sarayı bulunduğu, bu sarayların çok büyük ve güzel oldukları görülür. Meselâ, Süleymaniye’nin alt tarafında bulunan Siyavuş Paşa Sarayı 300 odalıydı.

Sokullu Sarayı da büyük bir saraydı. Selâmlık ve harem olmak üzere iki kısım hâlinde olup; üç fırını, üç hamamı, birkaç imalâthanesi vardı. Sinan Paşa’nın At Meydanı’nda yaptırdığı konağın arsası için 300’e yakın küçük ev satın alındığı ifade edilir. Evliya Çelebi bu sarayın üç hamamı, 200 odası olduğunu söyler.

Çoğu ahşap olarak inşa edilen saraylar, İstanbul’un semtlerini harabe hâline getiren yangın ve zelzele âfetlerinin kurbanı olduğundan günümüze kadar gelemedi. Bugüne gelen örneklerden Sultanahmet semtinde At Meydanı’ndaki İbrahim Paşa Sarayı, sivil mimarîmiz bakımından çok önemli bir eserdir. Müstahkem görünüşüyle Osmanlı saraylarının gelenekleşmiş mekân organizasyonunu aksettirir. Evliya Çelebi; bu sarayın, vezir saraylarının en büyüğü olduğunu söyler. Kâgir olarak yapılması ve zaman zaman tamir görmesi sebebiyle, günümüze kadar ulaşan saray, farklı dönemlerde farklı hizmetlerde kullanıldı.1

KANUNÎ’NİN ATI, HALILAR ÜZERİNDEN YÜRÜDÜ

Kanunî Sultan Süleyman, babası Sultan Selim’in 1520’de vefatı üzerine -Manisa’dan gelip- Osmanlı tahtına oturduğunda 26 yaşındaydı. İstanbul’a beraberinde nedimi ve musâhibi İbrahim Ağa’yı da getirmiş, çok değer verdiği bu dostunu kapı ağası yapmıştı.

İbrahim’in, bugün Yunanistan sınırları içinde bulunan Parga yakınlarında bir köyde doğduğu ve altı yaşında İstanbul’a getirildiği kabul edilir. Gençlik yıllarında Manisa’da Şehzade Süleyman’ın hizmetinde bulunduğu, bir süre sonra Süleyman’ın en yakın adamı konumuna yükseldiği bilinir.

***

İbrahim Paşa Sarayı’nın inşasına, Kanunî’nin Belgrat Seferi öncesinde (1521) başlanmış, tadilat ve ilâveler yaklaşık 13 ay sürmüş, sefer sonrasında hemen hemen tamamlanmıştı. İbrahim Ağa, noksanlarını tamamladı, arzularına göre yeni değişiklikler yaptırdı, devrinin en kıymetli mobilyasıyla dayayıp döşedi. Masraflarının tamamı Sultan tarafından karşılanan sarayın açılışı da muhteşem oldu. Kanunî, yeni sarayı şereflendirdiğinde, kapı ağası İbrahim Ağa, Topkapı Sarayı’ndan buraya kadar yerlere halılar serdirdi. Padişahın atı, saraya kadar bu halılar üzerinden yürüdü. Sultan evi çok beğenmişti, günlerce burada kalmak sûretiyle kapı ağasına karşı olan teveccühünü gösterdi.2

***

İbrahim Ağa’nın sultana olan yakınlığı, nüfuz ve gücünün giderek artmasına yol açtı. Kısa süre içinde önce has-odabaşı sonra da iç şahinciler ağası oldu.1522’de Rodos Seferi’ne katılan İbrahim Ağa, bir yıl sonra 27 Haziran 1523’te teâmüllere aykırı olarak, Rumeli Beylerbeyi rütbesiyle sadrazam tayin edildi!

PAŞA, HATİCE SULTAN İLE EVLENİYOR

Çok zeki, kabiliyetli, iyi tahsil görmüş fakat tabiatı son derece hırslı olan İbrahim Paşa, Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir iltifata mazhar oldu. Üstün özellikleri sultanı kendisine ayrılmaz dost yapmıştı. Hammer, Venedik elçisi Bragadino’nun raporlarını referans göstererek iç oğlanlarının kendilerine ait daireleri olduğu hâlde, İbrahim Paşa’nın -padişahın gözdesi olduğu için-, efendisinin dairesinde uyuduğunu ve yemeklerini bile birlikte yediklerini aktarır.

Jenkins, Venedik elçisi Pietro Zen’in, İbrahim ile Kanunî’nin sık sık birlikte kayığa binip gezdiklerini, bahçelerde dolaştıklarını, çocukluktan bu yana ayrılmaz olduklarını kaydeder.

Paşa’nın bu hızlı yükselişi, «Koçi Bey Risalesi»nde de eleştirilmiş, hattâ o dönemde «âlemin ihtilâline (karışıklığa düşmesine)» gösterilen sebeplerin başında sayılmıştı.

İbrahim Paşa’nın has-odabaşılıktan birdenbire sadrazamlığa yükselişi, paşanın Kanunî’nin gözündeki değerini gösteriyorsa da, Kanunî’nin kız kardeşi Hatice Sultan’la evlendirilerek saraya damat yapılması daha da ilgi çekicidir.3

YÜZ BİN ALTINLIK YÜZGÖRÜMLÜĞÜ!

İçinde kule, çardak, köşk, hazine odası, hamam, kiler, mutfak, divanhane, hassa evleri gibi pek çok kısımları bulunan ve ilk yapılışı Sultan II. Bayezid devrine dayanan İbrahim Paşa Sarayı, 22 Mayıs 1524’te paşanın evlenmesi münasebetiyle ilk düğününü yaşadı.

Saray; günler öncesinden, on beş gün ve on beş gece sürecek olan muhteşem düğün için hazırlandı. Meydana hâkim bir yere mehter takımı yerleştirildi, bir köşesine sultan için taht kuruldu.

Geniş meydana, içleri son derece zengin eşyalarla döşenmiş büyük ve süslü otağlar konuldu. Nahıl denilen, biri kırk altı bin, diğeri altmış bin parçadan meydana gelen, rengârenk mumlardan yapılmış, üzerlerinde kuş ve çeşitli hayvan tasvirlerinin bulunduğu çiçekli süs ağaçları ve düğün mumları dikildi. Sultanın geçeceği yolun iki tarafına altın işlemeli atlaslar ve kadife kumaşlar döşendi.

İlmî konuşma ve münazaraların ardından güreş, koşu, ok yarışı ve benzeri pek çok spor müsabakası yapıldı. Bunu çeşitli eğlence ve ziyafetler takip etti. Geceleri sabahlara kadar türlü renk ve çeşitte fişekler atıldı. Gelinin çeyiz taşıma töreni sabahtan akşama kadar sürdü. Sonunda gelin, her yanı örtülerle sarmalanmış ve çok güzel giyinmiş yirmi cariye arasında göründü. İbrahim Paşa, karısı Hatice Sultan’a 100 bin altın değerinde yüzgörümlüğü taktı. 50 bin İstanbullunun izlediği bu debdebeli düğün, şehirde aylarca konuşuldu.4

ŞEHZADELER ALTIN VE GÜMÜŞ SERPTİ

Tarih 1530’du, parlak düğünün üzerinden altı yıl geçmişti. Saray yeniden mesut bir olaya şahit oldu. Kanunî’nin üç oğlu, Şehzade Mustafa, Mehmed ve Selim’in sünnetleri münasebetleriyle 27 Haziran’da başlayacak düğün için de yine burası seçilmişti. Sultan için sarayda hazırlanan yer, altın işlemeli kıymetli kumaşlarla kaplandı, güzel halılarla döşendi, ortaya direkleri lâpislerle süslü altın bir taht yerleştirildi. Meydana devlet erkânı ve diğer davetliler için çadırlar kuruldu. Kanunî, kendisi için hazırlanan köşkün yanına gelince atından inerek tahtına oturdu. Bunun ardından, -protokol sırasına göre- sünnet düğününü tebrik için el öpme merasimi ve şölenler başladı.

Nice vezirler, beylerbeyleri ve ulemâ burada sultanın elini öpme şerefine nâil olup kaftan giydi. Ardından pek çok spor müsabakası ve eğlence düzenlendi.

On beşinci gün sultan; verilen bir ziyafetin ardından şehzadeleri ile birlikte, meydana bakan seyir köşkünden halka altın ve gümüş serpti. Şehzadeler, eğlencelerin on sekizinci günü, sarayın divanhanesinde sünnet oldular. Merasimin yirminci günü eğlencelere Kâğıthane’de devam edildi.5

BENİM DÜĞÜNÜM ÜSTÜNDÜR!

Kanunî mutluydu, yüzü gülüyordu; üç hafta süren şenliklerden memnun kalmıştı. Bir ara İbrahim Paşa ile aralarında şöyle bir konuşma geçti.

“–Söyle bakalım Paşa! Senin, kız kardeşimle olan evlilik düğününüz mü, yoksa benim şehzadelerimin sünnet düğünleri mi daha muhteşem oldu?”

Keskin zekâlı sadrazam, padişahı memnun edecek cevabı bulmakta gecikmedi.

“–Hünkârım, devr-i Âdem’den bugüne gelinceye değin, benim düğünüm gibi düğün görülmemiştir! Öyle bir düğün ne olmuştur, ne de olacaktır?”

Padişah, bir anda bu cevabın mânâsını kavrayamadığından, yüzünü öfke bulutları kapladı. Tekrar sordu:

“–İbrahim! Dâvâya mânâ, aşka nişan gerek. Senin düğününün bizimkinden âlî olduğuna delilin nedir?”

İbrahim Paşa, büyük bir saygı içinde delilini söyledi:

“–Padişahım, benim düğünümü Mekke, Medine, Budin, Mısır ve Şam padişahı, zamanın Süleyman’ı, Halîfe-i Rûy-i Zemin Hazretleri şereflendirdiler. Senin düğününe o rütbede kimse geldi mi?”

Padişah güldü, bu akıllıca cevaptan memnun oldu.

“–İbrahim, sana hezar (binler) âferin ki, bizi bu te’vîlin ile ilzam ettin!”6 dedi.

***

Saray, İbrahim Paşa’nın 1536’da idamından sonra, 16. ve 17. yüzyıllar boyunca sadrazam, kaptan-ı derya ve beylerbeyi gibi bürokrasinin yüksek üyeleriyle hânedana damat olan pek çok devlet ricaline tahsis edildi. Daha sonra geçirdiği yangın ve depremlerle harap olan bina, birkaç defa tamir ve tadil görmesine rağmen bir türlü eski hâline getirilemedi.

Son yıllarda yapılan gayretli çalışmalar sonunda, sarayın bazı bölümleri ihya edilerek yeniden düzenlendi. 1983’ten itibaren Türk ve İslâm Eserleri Müzesi olarak hizmet vermeye başladı.

1 İbrahim Paşa Sarayı, Nurhan ATASOY, İstanbul 1972, s. 1-2
2 İstanbul Sarayları, İ. H. Konyalı, İstanbul 1942, s. 93.
3 Pargalı İbrahim Paşa Çevresindeki Edebî Yaşam, Esma TEZCAN, Haziran 2004,
s. 12-14.
4 İbrahim Paşa Sarayı, Nurhan ATASOY, İstanbul 1972, s.15-17
5 A.g.e., s. 21.
6 İstanbul Sarayları, İ. H. Konyalı, İstanbul 1942, s. 134-135.