«KUNDUZAĞILI»*NA SELÂM

Mahmut Kaya

Nereden ey yolcu, nereden böyle?!.
Geçtinse «Tokat»tan bir şeyler söyle.
Bir ömür tükettim gurbet ellerde,
Kesildi ilişkim doğduğum köyle.

«Kunduzağılı»na bir yol uğratsam,
Dağ yazı dolaşıp geçmişi ansam,
«Kunduzboğazı»nın serinliğinde
Bir söğüt dalında üveyik olsam.

Der ki deli gönül ne mülk ne de mal,
Çık kara tepeye ufku seyre dal.
Kanatlansın rûhun başka iklime,
Sonsuzla vuslattan doyumsuz haz al.

Ve «Gecençalı»ndan şöyle bir bakın,
Semâda yıldızlar ederken akın,
Sarar benliğini yüce bir duygu,
Kendini Allâh’a bulursun yakın.

«Küçükçal»da akşamları bir puhu,
Ürperten sesiyle öter: «Hû, hû, hû!»
Kopar bir fırtına o an içimde
Bir başka iklime cezp eder rûhu.

Sırrını kimseye vermeyen dağlar!
O sırra ermeyen bağrını dağlar.
Leylâ’dan ayrılmış Mecnun misâli
Hasretiyle gönlüm bugün kan ağlar.

Anılar merhemdir gönül yarana,
Kim imrenmez sılasına varana.
Kınalı keklikler ikindiüstü
Suya inerlerdi «Evlerduran»a.

Hayvanları «Taşeşme»ye salanda,
Çelik-çomak oyununa dalanda,
Ne yaman dönerdi zamanın çarkı
Akşam tez olurdu «Armutalan»da.

Doya doya solu temiz havayı,
Seyret «Kalkanbaş»tan «Altınova»yı.
Karatiren ağır-aksak yol alır
Sanki Türkmen katarlamış deveyi.

«Çekerek» boyunca söğüt ormanı,
Bu ırmak ovanın gerçekten canı,
Hayattır fışkıran, nergistir, güldür,
Bu güzellik çıldırtıyor insanı.

Dağ eteklerine dizilen köyler,
Köylerde yaşayan şehiri neyler!
Türk’ün cevherini besleyen bu ruh,
Asırlardır aynı türküyü söyler.

Anadolu bizim alınyazımız,
Dertli çalar kavalımız, sazımız,
Elleri nasırlı yiğit insanlar,
Çilekeştir kadınımız, kızımız.

Ey sevgili köyüm, ey ata yurdum,
Senin için nice hayaller kurdum.
Gün olur hedefe varırım diye
Bir ömür boyunca bekledim durdum.

Bu can cânânını bulur mu bilmem,
Hasret kıyâmete kalır mı bilmem,
Bir gün bu dünyadan biz de gideriz,
Arkamızdan anan olur mu bilmem.

* Kunduzağılı, Tokat’ın Artova ilçesinin güneyinde merkeze
7 km. mesafede bulunan ve şairimizin doğduğu köy.