II. Murad’ın TÜRKÇEYE HİZMETLERİ

Yılmaz KISA

kisayilmaz@hotmail.com

Sultan II. Murad altıncı Osmanlı padişahıdır. İki defa tahta çıkmıştır. Birincisi 1421-1444 tarihleri, ikincisi ise 1446-1451 tarihleri arasındadır. Çelebi Mehmed’in oğlu ve Fatih Sultan Mehmed’in babası olan Sultan Murad, eski Rumeli türkülerinin «Murad Efendimiz» diye andığı iki Murad’dan biridir. Diğeri de Kosova’da şehid olan Murad Hüdâvendigâr’dır.

İkinci Murad, çok eser bıraktığı için Ebu’l-Hayrat diye anılmıştır. Osmanlı devlet teşkilâtını sağlamlaştırmış, barışçı bir siyaset anlayışı benimsemiş, Varna ve II. Kosova gibi büyük savaşlar kazanmış âdil, iyiliksever, rind-meşrep, sanatsever bir padişahtır.

Devrinde geniş tabanlı bir kültür faaliyeti başlatılmıştır. Haftada iki defa ilim ve sanat adamlarını sarayında toplayarak ilim ve şiir sohbetleri tertipler, onlara iltifat ve hürmet eder, izzet ve ikramda bulunurdu. Bunu «Osmanlı sarayını akademik bir muhit hâline getirme çabası» olarak yorumlamak lâzımdır. Hükümdar; âlim, şair ve sanatçılarla buluşarak fikir teatisinde bulunuyor, onlara bir takım telkinler yapıyordu.

Resimli Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinde Nihad Sami BANARLI çok güzel bir halk dili çeşnisindeki Türkçesiyle asrın halk için tarih dilini kuran Âşık Paşazade’nin tarihinde kullanılan Türkçe ve bu sohbetler arasında bir münasebet kurmak gerektiğini belirtir.

Tezkireler İkinci Murad’ı şiir söyleyen ilk Osmanlı sultanı olarak kaydederler. Âlim ve şair bir kimsedir. Murâdî mahlâsını kullanarak sade şiirler yazmıştır. Son derece kuvvetli ve usta bir şairdir. Şiirin yanında musıkî ile de ilgilenmiştir. İşte bugün bile herkesin rahatlıkla anlayabileceği şiirinden bir beyit:

Gerçi-kim haddim değüldür bûseni kılmak dilek,
Ârif olan çün bilür ânı ne lâzım söylemek.

Sultan İkinci Murad’ın Türkçeye de önemli hizmetleri olmuştur. Bu hizmetler küçümsenecek cinsten değildir. Devrinde en çok eser yazılan padişah II. Murad’dır. O dönemde Osmanlı sarayı eserler hazinesi hâline gelmiştir. Birçok Nazire Mecmûası, İrşâdü’l-Murâd ile’l-Murâd, Mesnevî-i Murâdiyye ve Murâd-nâme gibi isimlerle onun adına ithaf edilmiştir. O şuurlu bir Türkçe âşığıdır. Bir taraftan Arapça ve Farsçadan tercümeler yaptırır, bir taraftan da tercüme yapacaklara sade, açık ve anlaşılır bir dil kullanmaları tavsiyesinde bulunur.

Meselâ; Dânişmend-nâme, Anadolu Selçuklu hükümdarı II. İzzeddin Keykâvus’un emriyle, İbn Âlâ tarafından 1245 yılında, gazi menkıbelerinin derlenmesi neticesinde meydana getirilmiştir. Ancak II. Murad bu eseri, daha sonra Tokat Kalesi dizdarı (kale bekçisi) Ârif Ali’ye sade bir dille yeniden yazdırmıştır.

Yine II. Murad Mercimek Ahmed’den, bir nasihat-nâme olan Kābusnâme’yi tercüme etmesini ister. Aslında eserin tercümesi vardır. Ancak bu tercüme ağır, ağdalı ve halkın seviyesinden uzaktır. II. Murad Türkçe sevmek, duymak, düşünmek, hissetmek arzusundadır. Bunun için eserin yeniden ama halkın anlayacağı sadelikte tercümesi ister ve şöyle der:

“Hoş kitabdur ve içinde çok fâideler ve nasihatler vardur; amma Fârisî dilincedür. Bir kişi Türkîye terceme etmiş velî rûşen degül, açuk söylememiş. Eyle olsa hikâyetinden halâvet bulımazız. Ve lâkin bir kimse olsa ki kitabı açuk terceme etse, tâ ki mefhumundan gönüller hazzalsa…”

Aslında bu sözler sultanın dil ve edebiyat anlayışını ortaya koymaktadır.

Bunlar dışında İkinci Murad Türk diline ve kültürüne daha başka eserler de kazandırmıştır: Yazıcıoğlu Ali’nin Tevârih-i Âl-i Selçuk’u, Ahmed Bîcan’ın Envârü’l Âşıkîn ve bilhassa Yazıcıoğlu Mehmed Efendi’nin, Mevlid kadar güzel ve itibarlı olan Muhammediye’si bunların başlıcalarıdır. Kur’ân’ın ilk tercümeleri de yine o dönemde başlamıştır.

Ruhun şâd olsun Sultan Murad Han!

Kaynaklar:
1-Türk Dünyası El Kitabı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları,
Ankara 1992, cilt 3, s. 119
2-Nihad Sâmi BANARLI, Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri, Kubbealtı Neşriyat,
İstanbul 2004, s. 8-56
3-Nihad Sâmi BANARLI, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, MEB Yayınları,
İstanbul 1971, c. 1