36. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız

Medeniyetimiz, kültürümüz sağlam temellere dayanıyor. Köklerimizde büyük fikir ve idealleri olan ecdadımızın iftihar tabloları var. Cemiyetimizin, halkımızın ruh, îman, seciye temelinde Osmanlı medeniyetinin harcı var. Bunlar doğru. Fakat bu miras tükenmez değil. Hazır bulduğumuz bu sermaye Süleymaniye gibi dimdik durmuyor yerinde, farkına varsak da varmasak da sahip çıkılmayan her değer bir mum gibi eriyor. Çünkü asırların yıpratması, rüzgârların savurması ve daha nice hercümerçler içinde bir de o cevherlerin kıymetini idrak etmemek belâsı var.

Biz takviye etmedikçe eriyip gidiyor mânevî kandillerimiz…

Asırlarca Mesnevîlerle közlenen insaniyet şevki eriyor… Mevlidlerle, na’tlerle, Muhammediyelerle beslenen Peygamber aşkı eriyor… Zafernâmelerle, Gazavatnâmelerle, Battalnâmelerle ateşlenen celâdet, cesaret ve hamiyet eriyor. Leylâ ve Mecnunlarla, Yusuf ve Züleyhâlarla ipek tülbentlerle sarmalanan iffet, hayâ, gayret ve hakikî muhabbet eriyor…

Dün bütün bu değerlerin halka aşılanması vazifesini deruhte eden edebiyat, o da bugün eriyip yok olmanın eşiğinde…

Yüzakı, bu ay dosya konusu olarak, dünden bugüne «Halk ve Edebiyat» münasebetini işliyor. Dün halkı, halkın değerlerini, kalelerini inşa eden edebiyatın; bugün o faziletleri korumada alması gereken mühim vazifesi…

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ, başyazıda; «Bilerek Veya Bilmeyerek Neler Eriyor?» sorusu etrafında hayattan edebiyata, özden söze her meselede sağlam bir duruş ve anlayış sergilemenin ehemmiyetine dikkat çekti.

Türk edebiyatının, Türk edibinin halkı ile münasebeti meselesini, edebiyatımızın milletle bütünleşmesi üzerine yaptığı değerli çalışmalarıyla tanıdığımız Prof. Dr. Cemal KURNAZ ile hasbıhâl ettik: «Edebiyat Milletin Söze Bürünüp Görünmesidir.» diyen değerli akademisyen, halkı da edebiyatı da hazır şablonlardan çıkararak yeniden anlamaya çağırdı.

Ayla AĞABEGÜM, annelerinin ninnilerinden mahrum, elektronik melodilere mecbur yeni neslin geleceğine çekti dikkatleri. Dr. Harun ÖĞMÜŞ, halk terbiyesinde, «edeb» ve «edebiyat»ın ehemmiyetini dünü ve bugünüyle ele alırken, Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI; şairlerin halktan uzak olduğu iddiasını farklı veçheleriyle tahlil etti.

Karakter bölümümüzde Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Kalb-i Selîm Nimeti Takvâ Elbisesi 1» başlıklı yazılarında takvânın keyfiyet, derece ve tecellîlerini misallerle ele aldılar.

Ve şiirler…

Yeniden halkını, halkının değerlerini kucaklayan, bir yandan milletinin güzel hasletleriyle kuşanırken, bir yandan eserleriyle halka rehberlik eden şiirler…

Şair bir ney olup, feryât ile açıyor perdeyi. Eller yine Hakk’a duada, diller yine Peygamber’e arzıhâlde… Yağmur duasına çıkıyor, ilham yağmuru bekleyen şair. Yağan karlar, onun hayallerine, ilhamlarına da taht kuruyor. Gazelleriyle şairler yine nezih bir aşk edebini gösteriyorlar halka.

Yüzakı, yeniden halkla bütünleşen ve halkı değerleriyle bütünleştiren bir edebiyat için var. Eriyen cevherlerimizi yeniden medeniyetimizin yıkılmaz temelleri hâline getirmek, kaybolmaya yüz tutan değerlerimize sahip çıkıp, halkımızı edep gergefinde, edebiyat mekiğiyle yeniden nakış nakış işlemek…

Neden olmasın ki!..

Not: Dergimiz, yeni grafik tasarımıyla gönül ve his dünyanız kadar gözlerinize de hitap etmeyi ihmal etmedi. Yeni sayfa düzenimizi beğeneceğinizi umuyoruz.

Yüzakıyla…