Yahyâ Bey’in Gazelini Taştîr

MÜRİD (Mustafa TAHRALI)

-Yahyâ Bey Dîvânı’nı neşreden Doç. Dr. Mehmet ÇAVUŞOĞLU’naurûc

Cemâl-i Hakk’ı maksûd eyle gün gibi hevâdan geç
Eyâ cânım tarîk-ı aşka gir çarh-ı belâdan geç
Cefâ vü cevri çek sabreyle Eyyub-veş devâdan geç
Urûc et âlem-i bâlâya bir bir mâsivâdan geç

Der-i dervîşe var ahbâb-ı dünyâ bâbına varma,
Libâs-ı fakrı giy dünyâ kabâsın dûşuna sarma,
Vurup ağyâre baş beyhûde cânın başını yarma,
Cünûd-i evliyâdan ol vücûd-i eşkıyâdan geç!

Riyâ esbâbını terk eyle mecnun gibi ey sôfî,
Safâ bul ıstıfâ kıl ihtilâf-ı renkden ol sâfî,
Cenâb-ı Zü’l-Celâl’dir ihtiyâcında heman kâfî,
Hazâna uğramış lâle gibi tâc u kabâdan geç!

Mukayyed olma halkın bâri bâr-ı i’tibârına,
Görüp dârât-ı Kārun’u kapılma rûzigârına,
Elin sürme ayağın değmesin hattâ gubârına,
Ferâgat eyle şâhın iltifâtından gedâdan geç!

Erenler gibi ey Yahyâ belâ yolundan irşâd ol,
Sebât eyle vefâ kûyunda hiç bilme cefâ, şâd ol,
Mürîd’â gir fenâ deryâsına yoklukta âbâd ol,
Bekā sahrâsına derbend-i râh-ı Kerbelâ’dan geç

Vezni: mefâîlün / mefâîlün/ mefâîlün/ mefâîlün
Ekim 1978

ÇAVUŞOĞLU’naurûc
etmek: Yükselme, yukarıya
çıkma
kûy: Semt, mekân
gubâr: Toz
dârât: Debdebe, gösteriş
bâr: Yük
gedâ: Dilenci, yoksul.
çarh: Çark, felek.
bâlâ: Yüksek, yüce.
kabâ: Kaftan, cübbe.
-veş: -gibi.
der: Kapı
dûş: Sırt, omuz.
ıstıfâ kılmak: Seçme, ayıklama,
süzme.
cünûd: Askerler, ordular.