Hızır -aleyhisselâm-’dan Gelen Hediye

İrfan ÖZTÜRK

Evliyaullâh’ın mânâ âleminde birbirleriyle ve peygamberler ile görüşmeleri tasavvufî eserlerde yer almıştır. Bu görüşmelerde tavsiyeler, îkazlar, müjdelemeler olur. Bunlar ehli için mânâ âleminden dünyaya gönderilmiş hediyeler mesabesindedir.

Bu minvalde İbrahim Temîmî -kuddise sirruh- Hazretleri’nin Hızır -aleyhisselâm- ile görüşmesi güzel bir misaldir. Kendisi anlatıyor:

Kâbe’nin karşısında oturmuş, zikr u tesbihatımla meşgul bulunuyordum. Beyaz elbiseli, güzel kokularla kokulanmış, nur yüzlü bir zat yanıma gelerek selâm verdi, sağ yanıma oturdu. Selâmını aldım ve kiminle müşerref olduğumu sordum. Cevaben:

“–Yâ İbrahim… Sen beni tanımazsın, fakat ben seni tanırım. Allah Teâlâ Hazretleri’nden seninle buluşmayı niyaz ettim, ancak bugün nasip oldu, geldim ve seni ziyaret ettim. Allâh’a hamdolsun ki, bu mülâkatımız, Beytullah’ta nasip ve müyesser oldu.

Sana, önce kendimi tanıtayım. Ben Hızır’ım; nezdimde bulunan hediyeyi sana sunmayı münasip gördüm. Ziyaretimin sebebi de, bu hediyeyi size takdim edebilmektir.”

Tabiatıyla çok memnun oldum ve büyük bir sevinçle sordum:

“–Acaba takdim edeceğiniz hediye nedir?”

Hızır -aleyhisselâm-:

“–Yâ İbrahim… Bu hediyenin kadr u kıymeti Allah indinde pek yücedir, ona göre iyi muhafaza eyle…” diyerek saymaya başladı:

“Güneş doğup, ziyası yeryüzüne dağılmadan ve akşamları da güneş batmadan önce; 7 defa Fâtiha-i şerîfe, 7 defa İhlâs-ı şerif, 7 defa Felâk, 7 defa Nâs, 7 defa Kâfirûn, 7 defa Âyetü’l-kürsî, 7 defa «Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber», 7 defa salevât-ı şerîfe, 7 defa istiğfar okuduktan sonra, 7 defa ise:

«Allâhümme’f ‘al bî ve bihim âcilen ve ‘âcilen fi’ddîni ve’d-dünyâ ve’l-âhireti mâ ente lehû ehlühû ve lâ tef ‘al binâ yâ Mevlânâ mâ nahnü lehû ehlühû; inneke afüvvün, halîmün, cevvâdün, kerîmün, raûfün, rahîm.» duasını oku.

Sana lâzım olan; bu sûre-i celîleleri ve bu duayı her gün sabah ve akşam tarif edildiği gibi hiç terk etmeden okumaktır.”

Dedim ki:

“–Yâ Hızır, bu hediyeyi size kim verdi? Bunların sevabından da haber verir misiniz?”

Hızır -aleyhisselâm- cevap verdi:

“–Yâ İbrahim Temîmî… Bu hediyeyi bana Server-i Kâinat Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tevdî buyurdular. Eğer âlem-i mânâda Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e mülâkî olursan, bunun ecir ve faziletini Hayru’l-Mürselîn’den sor, sana bunu haber verir. Çünkü bu müsebbihât-ı aşereye (on tesbihata) devam edenler muhakkak Rasûlullah ile âlem-i mânâda (rüyada) buluşurlar…”

O günden itibaren sabah ve akşam hiç terk etmeksizin müsebbihât-ı aşereye devam ettim. Aradan bir müddet geçtikten sonra bir gece rüyamda melâikeler beni aldılar, cennete götürdüler ve yüce cennetleri gösterdiler, gezdirdiler. Cennet köşklerini, dille anlatılamayacak cennet nimetlerini ve güzel sarayları gösterdiler. Firdevs-i A‘lâ’da çok güzel bir köşk gördüm ve sordum:

“–Acaba bu saraylar hangi peygambere aittir?”

“–Bu saraylar, müsebbihât-ı aşereye devam edenlere aittir, nebîlerin ve peygamberlerin sarayları değildir.” dediler.

O sırada Sultân-ı Enbiyâ Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i gördüm, yanında yetmiş nebî ile yetmiş saf melâike bulunuyordu. Hızır -aleyhisselâm-’ın: «Rasûlullâh’a mülâkî olduğun zaman, müsebbihât-ı aşerenin ecrini ve faziletlerini kendisinden sor.» dediğini hatırladım:

“–Yâ Rasûlâllah, Hızır -aleyhisselâm- bana müsebbihât-ı aşereyi sizden aldıklarını söylediler ve neler olduğunu beyanla talim ettiler…”

Fahr-i Âlem Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- saadetle buyurdular:

“–Hızır’ın haberi doğrudur, her ne söylese haktır. Zira Hızır, dünya âlimlerinin âlimidir. Evliya zümresinin reisidir. Ben’i nübüvvet ile gönderen Allâh’a yemin ederim ki, müsebbihât-ı aşereyi okumaya devam edenlerin bütün büyük ve küçük günahları af ve mağfiret olunur. Günahları yazmakla görevli meleklere müsebbihât-ı aşereye devam eden kişilerin ömürlerinin sonuna kadar işledikleri günahlardan hiçbirisinin kaydedilmemesi Allah Teâlâ tarafından irade buyurulur. Bu tesbihata devam eden kişiler Allah Teâlâ’nın saîdler zümresinde halk buyurduğu kutlu ve mutlu kişilerdir.”

Cenâb-ı Hak, cümlemizi bu kutlu ve mutlu kişilerden eylesin inşallah.

Ey kardeş! Bu sevapları ve dereceleri bildikten, öğrendikten ve belledikten sonra bu tavsiyeleri büyük ganimet bilmeli, bu faziletlerin husûlüne sebep olan müsebbihât-ı aşereye devam etmeli… Devam edenler için geceli, gündüzlü dua etmek üzere Cenâb-ı Hakk’ın 70 bin melek görevlendirdiğini unutmamalı…

Tuhfeyi sunmak için köprü olsun Yüzakı,
Bu tesbihat mahşerde olur bize yüzakı…
Alınca hediyeni, bilesin kıymetini
Kaçırmayasın sakın Hakk’ın bu nimetini
(Gülzâr-ı İrfân)