Hazreti Osman dönemi 3 (644-656) Râşid Halîfeler Dönemi (Hulefâ-i Râşidîn)

Ahmet MERAL


ZÂTÜ’S-SAVÂRÎ SAVAŞI (655)

İslâm tarihine «Yelkenler Savaşı» olarak geçen bu savaş Bizans donanmasıyla İslâm donanmasının ilk büyük karşılaşması olmuştu. İslâm ordularının Bizans’ı Kuzey Afrika’da, Anadolu ve Akdeniz’de, Kıbrıs cephelerinde ağır yenilgilere uğratması, denizaşırı ülkelerde de hâkimiyet kurmaya başlaması üzerine Bizans İmparatoru Konstantin Müslümanların deniz gücünü yok ederek Suriye ve Mısır sahillerine yeniden yerleşmek amacıyla çok güçlü bir donanmayla Akdeniz’e gelmişti. 500 parçadan oluşan Bizans donanmasıyla Finike açıklarında bir çatışma meydana gelmiş ve Bizans donanması denizlerde de ağır bir yenilgiye uğratılmış, İmparator Konstantin yaralı vaziyette canını zor kurtarabilmişti. Böylece Müslümanlar ilk büyük deniz savaşını kazanırken Bizans’la denizlerde de boy ölçüşecek güce ulaştığını hattâ üstünlüğünü kabul ettirmiştir. Bu zaferin ardından İslâm donanması Girit ve Malta’ya seferler düzenlediği gibi, Rodos adasını da ele geçirmiştir.

İRAN’DAKİ FETİHLERİN TAMAMLANMASI

Hazret-i Ömer döneminde İran fetihleri tamamlanmış olmasına rağmen, güçlü medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu topraklarda, yer yer isyanlar ve ciddî karışıklıklar meydana gelmişti. İşte bu dönemde bir yandan bu isyanlar bastırılırken öte yandan bölgeye Müslümanlar yerleştirilerek yerli halk İslâmiyet’e ısındırılmaya çalışılmıştır. 651 yılında Ahnef bin Kays komutasındaki İslâm ordusu Cürcan, Horasan ve Toharistan’ı aldığı gibi Ceyhun ırmağı aşılmış ve Türklerle ilk temaslar meydana gelmişti. Güneyde ise Taberistan’ın tümü ve Sind bölgelerinde bazı yeni topraklar da ele geçirilmişti.

KAFKASYA’DA YAPILAN FETİHLER

İran fetihlerinin tamamlanmasından sonra İslâm orduları Kafkas dağlarını aşarak Hazar ülkesine girdiler. Hazarların önemli şehirlerinden Belencir önünde yapılan savaşın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Müslümanlar, Kafkasların güneyine çekilmek zorunda kaldılar. Böylece yöneticileri Mûsevîliği kabul etmiş tek Türk topluluğu olan Hazarlar, İslâm ordularının Kafkasları aşarak Orta Avrupa’ya girmelerini engellemiş oldu. İdareleri altında Hıristiyan, Şamanist ve diğer dinlere ait topluluklar bulunan Hazar Türkleri, ticarette oldukça ileri gitmiş bir toplumdu. Ayrıca Bizans ile askerî ve ticarî işbirliği içerisindeydi.

Hazret-i Osman dönemi bir bakıma bölgede Hazret-i Ömer’den sonra İslâmî ağırlığın korunması ve kalıcı bir hâkimiyetin yerleştirilmesi yönünde önemli adımların atıldığı bir dönem olmuştur. Nitekim Hazret-i Ömer’in vefatının ardından Azerbaycan ve Ermenistan’da karışıklıklar çıkmış, bu karışıklıklar normal vergilerin dahî ödenmediği tam bir kargaşa ortamına dönüşmüştür. Bunun üzerine bölgeye seferler düzenlenmiş, istikrar sağlanarak otorite yeniden tesis edilmiştir.

HAZRET-İ OSMAN’IN KUR’ÂN’A HİZMETLERİ

Bilindiği gibi, Kur’ân-ı Kerim Hazret-i Ebûbekir’in devrinde toplanarak Mushaf hâline getirilmişti. Onun vefatının ardından Hazret-i Ömer’e geçen bu resmî Mushaf, onun şehid edilmesinden sonra da kızı Hazret-i Hafsa’ya emanet edilmişti.

Hazret-i Enes bin Mâlik’ten gelen bir rivayete göre, Azerbaycan ve Ermenistan seferlerine katılan Suriye ve Iraklılar arasında Kur’ân-ı Kerîm’i okumada farklılıklar meydana gelmişti. Bu ihtilâftan müteessir olan Huzeyfe bin Yeman, Hazret-i Osman’a müracaat ederek bu farklı okuyuş şekillerinin ileride İslâmiyet için tehlikeli sonuçlar doğuracağı uyarısında bulundu ve meseleye çözüm bulunmasını istedi. Bunun üzerine Hazret-i Osman, Hazret-i Hafsa’dan ricada bulunarak yanındaki mushafı emanet olarak kendisine yollamasını istedi.

Hazret-i Ebûbekir’in döneminde hazırlanan bu ilk Kur’ân-ı Kerim nüshası, Zeyd bin Sâbit başkanlığındaki komisyon tarafından esas alınarak çoğaltıldı. Çoğaltılan bu nüshalar, 651 yılında Mekke, Basra, Kûfe, Şam ve Mısır valiliklerine gönderildi. Bir örneği de Medine’de bırakıldı. Bu yedi nüshadan biri bugün Özbekistan’ın Taşkent şehrindeki bir kütüphanede duvara gömülü çelik bir kasa içinde muhafaza edilmektedir. Ayrıca Hazret-i Osman’ın bizzat kendi el yazısıyla yazdığı kabul edilen bir Kur’ân-ı Kerim de bugün Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler bölümünde sergilenmektedir.