Kadınlar Ne İster?

Aynur TUTKUN

Uzun bir nişanlılık döneminden sonra, nişanlıların birbirini daha iyi tanıyıp anlaştıkları da düşünülerek düğün hazırlıklarına başlanır. Beyaz eşyalar, mobilyalar, halılar, perdeler, nevresim takımları, yastıklar, yorganlar, danteller, tencere, çatal-kaşık-bıçak, yemek takımları derken yeni bir ev kurulur onca koşturmaca içerisinde. Ve sonra davetlilerin de katılımıyla tatlı bir telâşla düğün programı icra edilir.

Yaz aylarıyla birlikte sokaklarda gelin arabalarını sıklıkla görmeye başlarız. Evlenenler, ev kuranlar bu işe başlarken onca telâşa bir gün bitirmek niyetiyle girişmiyorlar muhakkak. Fakat ne yazık ki evlilikler bir süre sonra çatırdamaya başlayabiliyor. Oysaki eşlerin birbirlerinden ne istediklerini anlamaya ve uygulamaya çalışmasıyla evlilikler çatırdamaktan ve yıkılmaktan kurtulabilir. Bunun için de eşler sürekli: «Eşim benden ne istiyor, nasıl davranmamı bekliyor?» arayışı içerisinde olmalıdırlar. Bu arayış kişinin kendisini ve kişiliğini kaybetmesi demek değil, eşi için fedakârlıkta bulunacağı alanları belirlemesi demektir. İlk olarak, bayanlara öncelik deyip; «kadınların ne istediklerini» sorgulayalım.

“Ey İnsanlar!

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allâh’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allâh’ın emriyle helâl kıldınız…” şeklinde devam eden Hazret-i Peygamber’in veda hutbesindeki sözleri, sağlıklı bir aile hayatı hakkında mühim ipuçları taşır.

“Kadınlar, kendilerinin «Allâh’ın emaneti» olarak görülmesini isterler, başka bir şey değil.” desek yanılmış olmayız sanırım. Bir emanetin üstüne ne kadar titreniyorsa, kadınların üstüne de o kadar titrenmesi onların memnuniyeti için yeterlidir aslında. Bir emanete gösterilen hassasiyet ve incelik; hepsi bu.

Erkeklerin en çok şikâyet ettiği konudur belki de kadınların erkeklerin iktidarına başkaldırmak isteyişi. Fakat bu hususta yanlış anlaşılma vardır. Kadınlar korunmak, kollanmak, erkeğinin yanında kendini güvende hissetmek isterler. Zayıf olduklarının, zaman zaman duygularına yenik düştüklerinin farkındadırlar. Pek çok şeyi bilen, daha mantıklı düşünebilen, cesur ve onurlu duruşuyla kadınına kol-kanat geren bir erkek, her kadın tarafından tercih edilir. «Taş fırın erkeği Halûk» da «Selâmi» tiplemesindeki bir erkek de en azından bizim toplumumuzdaki kadınlar tarafından yeğlenmez. Şahsiyet ve kimlik sahibi kadınların istediği; erkeğin iktidarı altında olmamak değil, bu iktidarın kadınların burnuna sokulmamasıdır. Erkekler iktidarda olan parti edasıyla değil, Allâh’ın onlara verdiği bazı özelliklerinin gereği olarak kadınları idare etme anlayışıyla bu görevlerini eda etmelidirler. Özellikle ev içi konularda kadınların fikirlerinin tercih edilmesi onlara özgüven, değerlilik ve kendini önemli hissetme gibi duygular kazandırır.

Kadınlar, erkeklerin iktidarı altında, kimliklerinin, kişiliklerinin, zevklerinin değişmesini istemezler ki bu da ruh sağlığı için bir gerekliliktir. Ne kadın ne de erkek karşı tarafa «iyi insan fakat şu huyunu da ben değiştiririm.» anlayışıyla bakmamalıdır. Herkesi olduğu gibi kabul etmek gerekir.

Kadınların en çok şikâyet ettikleri konulardan biri de evlenmeden önceki arkadaşlıklarını, dostluklarını; eşi istemediği ya da onun hatırına gayret göstermediği için sürdürememesidir. Evlilik sonrası aile ziyaretleri hep erkeğin istediği kişilere yapılırsa bu, kadını onun tercihlerinin ve isteklerinin önemsenmediği duygusuna kaptırabilir. Hep erkeğin istediği zamanlarda onun istediği yerlere gitmek, onun tercihlerine göre giyinmek, onun istediği eşyalara sahip olmak, bir kadının kendini değersiz ve lüzumsuz hissetmesine yol açar. Bu da onun kişiliğini ve onurunu zedeler. Onun için zaman zaman erkeklerin eşlerine ufak da olsa jestler yapması kadınları tahmin edilemeyecek kadar memnun edebilir. Bir erkeğin sırf eşi sevdiği için akşam eve gelirken elinde dondurmayla gelmesi, bir kadını çocuklar kadar mutlu edebilir. Eskilerin anlayışıyla kocaya itaat etmek, onun her isteğine kayıtsız şartsız; «evet» demek, evliliğiyle ilgili problemleri, onu kızdırır anlayışıyla onunla paylaşmamak, haklı da olsa sesini çıkarmamak demek değildir. Böyle bir anlayış altında kadın, rûhu özgür, sevgi ve saygı dolu bir eş olmaktan ziyade ezilen, üzülen, kişiliğini ve kimliğini kaybeden bir kişiye dönüşür. Ki özgürlüklerin ayyuka çıktığı bir çağda bu anlayış kadını ruh hastası yapar.

Kadın, erkek, çoluk-çocuk ilgiden hoşlanmayan yoktur elbet. Kadınlar, eşlerine ya da çocuklarına karşı ilgilerini çok tabiî bir şekilde belli edebilirler. Erkekler ise bu konuda çok mahir değildirler. Eşleriyle ilgilendiklerini, düşünerek ve kendilerini zorlayarak da olsa bir şekilde belli ederlerse kadınlar bundan fazlasıyla memnun olurlar. Yeni bir elbisenin, saçındaki değişikliğin fark edilmesi kadınların gözünde erkeklerine bir puan daha kazandırır. Kadınların evine ve çocuklarına gösterdikleri özeni beyler fark edip takdir ederlerse kadınlar işe yarar olduklarını düşüneceklerdir. Böylelikle motivasyonları yükselecek; evine, çocuklarına ve eşlerine daha da faydalı olacaklardır. Nitekim kadınları en çok üzen cümlelerden biri de: «Bugün akşama kadar ne yaptın ki?»dir.

Duyguları sizinkinden farklı ve yoğun yaratılan kadınlar sevilmek isterler beyler. «Bunu biliyoruz ama onlar da hiç sevgiye doymuyorlar ki!» demeyin sakın. Sevmeseydiniz evlenmezdiniz muhakkak. Fakat bir sorun, ona ne yapınca, hangi tür davranışlarda bulununca sevildiğini hissediyormuş. İlişkilerin sağlıklı yürümesi için sevgi kadar bu sevgiyi hissettirmek de önemlidir. Elbette sevgi her zaman aynı seviyede olmaz; arttığı ve eksildiği zamanlar olur. Yapmanız gereken ara sıra bu seviyeyi kontrol ederek dibe vurmasını önlemek ve zaman zaman da doruğa çıkmasını sağlamaktır. Kadınlar çoğunlukla olaylara duygu kaynaklı yaklaştıkları için sizin hiç aklınıza gelmeyen durumlarda bile sevilmediklerini düşünebilirler. Oysaki geçmişte sevginizin zirveye çıktığı olaylar varsa bu tür hissî anları daha çabuk atlatabilirler. Ha bir de kadınlar özel günlerinde ve hamileliklerinde daha da hisli olurlar; bunu unutmamak evliliklerin yıpranmasını engelleyici rol oynar. Dikkat edilirse tartışmaların daha çok bu dönemlerde çıktığı görülebilir.

Canları sıkıldığında, üzüldüklerinde, her ne sebeple olursa olsun ağlamak istediklerinde kadınlar, yıkılmaz bir çınar gibi gördükleri erkeklerinin omuzlarına dayanıp ağlayabilmek isterler. Fakat çoğu zaman erkekler kadınların gözyaşlarına öfkelenirler. Hâlbuki onlar ne kendilerine acındırmak ne de blöf yapmak için ağlıyorlardır. Sadece kadın olmalarının bir gereği olarak belki de rahatlamak, içlerini dökmek, sizinle bir hayat arkadaşı olarak duygularını paylaşmak istemektedirler. Bu kadar sulu gözlü ve merhametli olmasalardı çocuklarına nasıl merhamet edip katlanabilirlerdi ki? Bu onların yaratılıştan gelen bir özelliğidir.

Hazret-i Peygamber’in: “Dikkat et camlar kırılmasın!” diye atıfta bulunduğu kadınlar cam kadar hassas ve kırılgandırlar. Bu yüzden erkeklerin aile içindeki sert ve ciddî konuşmalarına kırılıverirler. Tatlı dilden, dozunu aşmayan ve hassas noktalara vurmayan şakalardan kadınlar pek hoşlanırlar. Konuşma ihtiyacını gün boyu işindeyken gideren bir erkek için, bu biraz zor olsa da eşinin gönlünde taht kurmak isteyenler için güzel bir metottur.

Daha başka, kadınlar erkeklerden «baba» olduklarını sık sık hatırlamalarını ve çocuklarıyla vakit geçirip ilgilenmeyi bir külfet değil zevk telâkkî etmelerini beklerler.

Evliliklerin yürümesi için kadınların ve erkeklerin birbirlerini anlamaya, empati kurmaya ihtiyaçları vardır. Bir erkek için işindeki, kadın için de ev işlerindeki beceri kadar gereklidir evlilikte birbirinin ihtiyaçlarını anlamak.

Bir sonraki ayda da; «Erkekler ne ister?» konusunda kafa yormak üzere…