HZ.OSMAN DÖNEMİ – 2 (644-656)

Ahmet MERAL

FETİHLER VE SİYASÎ OLAYLAR:

Hazret-i Osman’ın halîfelik vazifesine başladığı Kasım 644’te ilk işi, yeni fethedilen ülkelerde meydana gelen karışıklıklar ve tehlikeli isyanları bastırmak olmuştu. Bu dönemde İslâm devleti, bir yandan Bizans’ın kaybettiği toprakları yeniden ele geçirme girişimleri açısından tedbirli ve duyarlı bir tutum geliştirmiş, öte yandan da doğuda ve Kuzey Afrika’daki İslâm fetihlerinin hızla devam ettirilmesi yolunu izlemişti.

BİZANS DEVLETİYLE İLİŞKİLER:

Bizanslılar Mısır’ı geri almak amacıyla 645 yılında İskenderiye Limanı’na denizden çok sayıda asker çıkarmışlar, ancak Kıptî halkla birleşen kentin Müslüman muhafızları başarılı bir savunma yapmış, kente saldıran güçlü Bizans kuvvetlerinin girişimini boşa çıkarmışlardı. Sonuç alamayan Bizans kuvvetleri, Mısır’ın iç kısımlarına doğru ilerlemişse de Mısır Valisi Amr bin As komutasındaki İslâm ordusuna yenilerek dağılmışlardı.

KUZEY AFRİKA’YA ORDU GÖNDERİLMESİ:

Hazret-i Osman, Kuzey Afrika’nın fethi için Abdullah bin Sa‘d bin Ebî Serh’i büyük bir orduyla Afrika’ya göndermişti. Bu zât, Mekke’nin alınışı sırasında genel af dışında bırakılmış, geçmişte azılı bir İslâm düşmanı idi. Ancak Hazret-i Osman, sütkardeşi olan Serh’i aracılık ve ricalarıyla affettirmeyi başarmıştı. Mısır’a vali gönderilmesinin ardından Amr bin As ile anlaşmazlığa düşmüş, Amr’ın azledilmesi üzerine tek başına Mısır’ın hâkimi hâline gelmişti. Hazret-i Osman yeni Mısır valisinden fetihleri Afrika istikametinde yaymasını istemiş, bu amaçla da kendisine merkezden takviye kuvvetler göndermişti. Bu yardımcı kuvvetler içinde Abdullah bin Mes’ud, Abdullah bin Ömer ve Abdullah bin Zübeyr de bulunuyordu. Bu güçlü İslâm ordusu 649-650 yıllarında Batı Afrika sahillerini birer birer ele geçirerek önemli başarılar elde ettiler. Bu askerî gelişmenin ardından Bizans’ın bölgedeki güçleri dağıtılmış, Rum genel valisi öldürülmüş, başta Libya’daki Subaytula şehri olmak üzere birçok kent ve Tunus ele geçirilmişti. Artık Atlas Okyanusu’na kadar bütün yerler İslâm ordularının akınlarına müsait hâle getirilmişti. Bu arada on beş ay devam eden fetihlerde büyük ganimetler ele geçirilmiş, Abdullah bin Zübeyr tarafından Medine’ye gönderilmişti. Elde edilen bu ganimetlerin paylaşılmasında güçlük çekilmiş bu yüzden ganimetlerin toptan satışına karar verilmişti. Hazret-i Osman’ın amcasının oğlu ve kâtibi Mervan bin Hakem’in bu ganimetleri satın alıp parasının tamamını ödeyememesi ve kalan borcunun Hazret-i Osman tarafından affedilmesi çeşitli dedikodulara yol açmış, halk arasında hoşnutsuzluk meydana getirmişti. Ayrıca Abdullah bin Serh’e önce ganimetlerin beşte birinin beşte biri hediye edilmiş, tepkilerin oluşması üzerine tekrar «Beytü’l-mâl»e kaydedilmişti.

Müslümanlar bu dönemde keşif mahiyetinde de olsa ilk defa Endülüs’e ayak basmış ve Kuzey Afrika’da Bizans’ın siyasî ve askerî etkisi giderek kaybolmaya yüz tutmuştu.

ERMENİSTAN’IN FETHİ:

Habib bin Mesleme komutasındaki İslâm orduları bu dönemde Bizans’a bağlı Ermenistan’ı bütünüyle ele geçirmişti.

ANADOLU’YA DÜZENLENEN SEFERLER:

Medine’deki hilâfet değişikliği yüzünden İslâm devletinin birçok eyaletindeki isyan ve karışıklıklardan istifade etmek isteyen Bizans, sadece Kuzey Afrika’ya asker çıkarmakla kalmamış, güneye de birlikler sevk etmişti.

Mavriyan isimli Bizans’lı kumandanın yönetiminde büyük bir ordunun Sivas ve Malatya yörelerine gelmesi üzerine Hazret-i Osman, Irak’taki orduların Şam’daki İslâm kuvvetlerine yardıma gitmesini emretmiş, Bizans’ın bu askerî girişimine, bazı Anadolu kalelerini ele geçirmekle cevap vermişti. İslâm ordularının Antakya ve Tarsus’u aşıp Kapadokya’ya kadar uzanması düşmana gözdağı vermiş, aynı ordu dönüşte de Çukurova bölgesindeki kaleleri güçlendirerek savunma tedbirlerini artırmıştı.

DENİZLERDEKİ MÜCADELELER VE
KIBRIS’IN FETHİ:

Hazret-i Osman döneminin en önemli gelişmelerinden biri de, Suriye sahillerinde ilk İslâm donanmasının kurulmuş olmasıdır. Bu yeni askerî güç, İslâm devletinin denizlerde de rakipleriyle başarılı mücadele vermesine ve ilk deniz fetihlerinin gerçekleşmesine imkân sağlamıştır.

Daha Hazret-i Ömer döneminde Suriye valisi ve geleceğin Emevî devletinin kurucusu Muaviye bin Ebû Süfyan’ın, bir donanma kurmak için halîfeye yaptığı müracaat kabul edilmemişti. Hazret-i Ömer’in izin vermemesinde, bu güçlü valinin nüfuzunu kontrol altında tutma düşüncesi rol oynamış olabilir. Belki de Bizans’la iki bölgede süren savaşa bir yenisini eklemenin, içinde bulunulan duruma uygun olmayacağı düşünülmüştür. Yoksa Hazret-i Ömer’in deniz gücü oluşturmayı prensip olarak reddetmesi muhtemel gözükmemektedir. Böylece ilk İslâm donanmasının oluşturulması Hazret-i Osman’ın, Suriye valisinin müracaatını olumlu karşılaması sûretiyle meydana gelmişti.

Suriye ve Mısır valilerinin gönüllülerden hazırladığı donanma ile ilk deniz seferi Kıbrıs’a düzenlendi. Bu ilk sefere sahâbenin ileri gelenlerinden Ebû Zer, Ebu’d-Derdâ, Ubâde bin Sâbit ve ensardan Ümmü Haram isimli bir kadın da iştirak edip, çok önemli yararlılıklar gösterdi ve ilk Müslüman kadın deniz şehidi olarak tarihe geçti.

Yoğun çatışma ve mücadelelerin ardından Kıbrıs fethedilmiş, çok sayıda esir ve ganimet de ele geçirilmişti. 7000 altın yıllık cizyeye bağlanan Kıbrıs, anlaşmanın bozulması üzerine gönderilen takviye kuvvetlerle bir kez daha itâat altına alınmıştır. Bu hâdiseden sonra Doğu Akdeniz’in güvenliğine titizlik gösterilip, adaya Müslümanlar yerleştirilerek kalıcı hâkimiyet kurma yoluna gidilmiştir.