Deve mi Domuz mu? (Manzum Tarihi Tiyatro)

HARUN ÖĞMÜŞ

(Endülüs’te Emevî Hilâfeti çökmüş, her il müstakil bir devlet hâline gelmiştir. Hâdise, 466/1074-488/1095 yılları arasında İşbîliye’de (Sevilla) geçmektedir.)
BİRİNCİ SAHNE
Şahıslar:
MÛTEMİD: Âlim ve sanatkârları seven şair ruhlu cömert bir emir. İşbîliye emiri
İBN-İ AMMAR: Ebûbekir İbn-i Ammar. İyi bir diplomat, güçlü bir şair. Mûtemid’in başveziri.
İBN-İ ZEYDUN: Ebûbekir İbn-i Zeydun. Mûtemid’in ikinci veziri. Meşhur Endülüs şairi Ebu’l-Velid İbn-i Zeydun’un oğlu. İbn-i Zeydun, o aşiretten olanların kullandığı bir künye.
HALEF BİN NECAH: Mûtemid’in kumandanlarından.
İBN-İ MARTİN: Muhammed Bin Martin. Mûtemid’in kumandanlarından.
İBN-İ HAMDİS: Mûtemid’in meclislerine devam eden Sicilyalı vatanperver bir şair.
İBNÜ’L-LEBBÂNE: Mûtemid’in meclislerine devam eden şairlerden.
(İşbîliye Sarayı… Mûtemid, nedimleriyle birlikte saz ve söz meclisindedir. Meclisin bir köşesinde bir grup câriye çalıp söylemekte, ortada birkaç erkek ve kadın hizmetçi meclistekilere şarap sunmaktadır.
Sahnedekiler: Ortada Mûtemid, sağında İbn-i Ammar, solunda ikinci vezir İbn-i Zeydun, bunların her iki yanında diğer devlet ricâli, kumandanlar ve şairler dizilmiş hâlde: Kumandanlar Halef Bin Necah ve İbn-i Martin, şairler İbn-i Hamdis ve İbnü’l-Lebbâne.)
(Saz heyeti, fasıllarını Fârâbî’nin rast peşreviyle bitirir.)
MÛTEMİD:
Sağ olun, huzzârı ihyâ ettiniz
Kendimizden geçmişiz çaldıkça siz
Şi’re meftûnuz gönülden, vâkıâ
Cezbeden bir sihri vardır dâimâ
Mûsıkînin başkadır lâkin yeri
Gevşetir a’sâbı, gûyâ bir perî
Âdetâ yaktıkça şi’rin coşkusu
Mûsıkî serper o kızgın nâra su
Aksidir her san’at iç dünyâmızın
Hepsi bir ihsânıdır Mevlâ’mızın
Gönlü onlardır derinden besleyen
Rûhu her rengiyle dâim süsleyen
Amma hür bir bahçe bahşetmek gerek
Tâ ki san’at gün görüp açsın çiçek
İBN-İ AMMAR:
Öyle gülşen sizde, yalnız sizdedir
Tüm kayıtlardan uzak, âzâdedir
Orda açmak istiyor her bir çiçek
Orda açmak en büyük ihsan demek
Şânı el-an kıt’alar aşmaktadır
Kasrınız şâir dolup taşmaktadır
İBN-İ ZEYDUN:
Sizlerin lûtfuyla zindandan babam,
Kurtulup almış biraz ömründe kâm!
İBN-İ HAMDİS:
Endülüs yurdunda her şehrin beyi
Kıskanır elbette İşbîliyye’yi
İlm ü irfan burda, san’at burdadır
Şân u şöhret burda, devlet burdadır
İBNÜ’L-LEBBÂNE:
Endülüs sathında yoktur bir adım
Yer ki ben gitmiş de görmüş olmayım
Nerde İşbîliyye’den ma’mur şehir?
Hangi sultan böyle fen hâmîsidir?
İBN-İ AMMAR:
Böyle bey, lâyık hilâfet şânına
Elbet ekler gün gelip unvânına
İBN-İ ZEYDUN:
Oldunuz hâkim hilâfet şehrine
Hükmedilsin yurda tek elden yine
Yurda tekrar merkez olsun Kurtuba
Eski şan-şevketle dolsun Kurtuba
MÛTEMİD:
Çok şükür Allah inâyet eyledi
Ordumun efrâdı gayret eyledi
Tâ ki yol bulduk o müstesnâ ile
Öyle müstesnâ ki girmez her ele
İBN-İ MARTİN:
Böyle bir sultâna elbet bâş eğer
Çok şehirler, memleketler, beldeler
Çünkü pek dâhîce tedbîr etmede
İBN-İ AMMAR:
Üstelik her ferdi takdîr etmede
Şüphesiz meydanda cengâver olur
Gelse lâkin bezme, neşreyler sürûr
En büyük şâirlerinden ülkenin,
Görmemiştir böyle bir sultan zemîn!
Hepsi şâir hânedân efrâdının,
Er-kadın ecdâdının, ahfâdının
MÛTEMİD:
İlm ü irfandır bizim tek gâyemiz
Ma’rifet ehlin gözetmek pâyemiz
Harbimiz yalnız bu da’vâ uğruna
Az mı kan döktük bu sevdâ uğruna
Etti istîlâ babam birçok yeri
Oldu meshûr Akdeniz sâhilleri
Aynı yoldan ben devâm etmem gerek
Yurdu il il hükme râm etmem gerek
Endülüs sathında zîrâ kaç şehir
Berberî hükmünde el-an bir esîr
Yâd edin bir lâhza kimdir berberî?
Müslüman’dır, Müslümanlıktan berî
Dîn-i İslâm’ın şiârından uzak
Softadır, dînince her bir şey yasak
Cimridir, aslâ gözetmez san’atı
Böyle insanlar hak etmez devleti
Tahtı derhâl ellerinden almalı
İlm ü irfan yurda hâkim olmalı
İBN-İ AMMAR:
Girdiğin el-hak mukaddes bir cihad
Çünkü ümran, fen ve hikmettir murâd
Din bu yüzden istiyor zâten savaş
Kutlarım, koydun büyük da’vâya baş
(Kadehin tabanında kalan şarabı içer.)
MÛTEMİD:
Teb’amızdan bâzı câhiller ama
Zannederler yaptığım işler hatâ
Berberîler Müslüman’dırlar diye
Doğru olmazmış bu işgaller! Niye?
Mâdem İslâm ilm ü irfan, fen demek,
Müslüman bunlarla süslenmek gerek!
İlm ü fensiz insan olmaz Müslüman
İster olsun ismi Amr, Ahmet, Hasan
Kurtuluş olmaz ilimsiz dîn ile
Müslüman câhilse pek çirkin hele
Fen ve hikmetten uzak kalmış vatan
Çiğnenir, isterse olsun Müslüman
Tâ ki bilsin ilm ü irfan, fen nedir?
Çünkü bunlarsız olur millet esir
Endülüs tek bir bedendir vâkıâ
Bünyenin tahrîbidir her iç nizâ’
Çok kriz atlattı lâkin mâzide
Atlatır elbet bu müşkil hâli de
İBN-İ AMMAR:
Endülüs sathında birken din-lisan
Kalmamış birlik, dağılmış tüm vatan!
Andırır bir parçalanmış canfesi
Bekliyor bir mâhir el her lîmesi
Sizsiniz elbet o mâhir terzi siz
Tek dikin, biz elde iplik-iğneyiz!
HALEF BİN NECAH:
Bir adımdır her fetih birlik için
Cânımız olsun fedâ dirlik için
Her sefer bir çok zafer ihsân eder
Feth olur birçok şehirler, beldeler
Gün gelip mutlak olur birlik tamâm
(Mûtemid’i göstererek)
Yurt olur hepten Benî Abbâd’a râm! *
MÛTEMİD:
Böyle meclisten nasıl duymam şeref?
Tüm ricâlim tutmuş ulvî bir hedef
(Memnun ve coşkulu)
Haydi mutrip san’at icrâ eylesin
İlki benden, hâzırun söz söylesin1
(Neşeli bir şekilde el çırparak, okuduğu bir beyitle şarap ister:)
Nerdedir sâki-i gül-çehre, görünmez hâlâ
Gelse artık bizi gam eylemeden istîlâ
(Elinde şarap testisi ve kadehlerle kadın-erkek bir takım hizmetçiler içeri girerek meclistekilere şarap sunmaya başlar.)
İBN-İ AMMAR:
Gama yer var mı o mecliste ki zâtın vardır
Girdiğin yerler olur lâhzada gülzâr-ı safâ
İBNÜ’L-LEBBÂNE:
Neye azmetsen eder Hak sana tevfîki refîk
Bağlıdır tâlihin ordun gibi her lâhza sana
İBN-İ HAMDİS:
Hem kalem, hem de kılıç sâhibi zâtın dağıtır
Bezme girdikçe safâ, harbe giriştikçe belâ
İBN-İ AMMAR:
İştirâk eylese mutrib de ne var neş’emize
Ber-murâd oldu, safâ buldu gönüller zîrâ 2
(Saz yeniden çalmaya başlar…)
(Devam edecek…)
_____________________
* Benî Abbâd: Mûtemid’in mensup olduğu, İşbîliye’de hüküm süren hânedanın adı.
1 Vezni: fâilâtün fâilâtün fâilün
2 Vezni: feilâtün feilâtün feilâtün feilün