Kendimizi Unutuyor muyuz?

DOÇ. DR. ÖMER ÇELİK

Unutmak, önemli bir özelliğimiz. Bu sebeple insan ismini almışız.

Babamız Hazret-i Âdem, Rabb’i ile yaptığı sözleşmeyi unutunca başına neler geldi? Şeytana kandı ve içinde bulunduğu cennet nimetlerinden mahrum kaldı. Dünya çilehanesinde hasret ateşiyle yanıp kavruldu.

Bazen unuttuğumuz küçük şeyler, bize pahalıya mal olabilir. Yapacağımız bir alış-verişte yanımıza para almayı unutsak, çarşıdan eli boş döneriz. Sevdiğimize bir hediye almayı unutsak, mutluluk ve saadet parıltılarını kaybederiz. Uçağın kalkış saatini unutsak, yolda kalırız.

Bu şekilde tüm unuttuklarımız, kendi ehemmiyetleri ölçüsünde mutlaka bize yansır.

Bu noktada;

Allâh’ı unutan kişi de, dünya hayatında dar bir geçimle yüzleşir. Âhirette ise kör olarak haşredilir. Der ki: «Ben dünyada görüyordum, niçin şimdi âmâyım?» Ona şöyle cevap verilir: «Sana âyetlerimiz geldi, sen de onları unuttun. İşte sen de bugün böylece unutuluyorsun!» (bkz. Tâhâ 20/124-126)

Yani unutulanın durumuna göre, unutmanın bedeli ağırlaşıyor.

Aslında unutmak, bir yönüyle de anlamlı ve gereklidir. İnsanın her şeyi hatırında tutması gerekmez. Önemli olan neyi unutup neyi unutmayacağımızı iyi seçmektir.

Bazı şeyler var ki bunları hatırdan çıkarmamız gerekir. Faydasız bilgiler, mânâsız isimler, anlamsız günübirlik dedikodular ve boş hâdiseler gibi.

Bazı hususlar da var ki onları asla unutmamalıyız: Rabbimizi, kendimizi, yaratılış gayemizi, dünümüzü, bugünümüzü ve geleceğimizi. Yüce Mevlâmız sarsıcı bir şekilde uyarıyor:

“Allâh’ı unutan; bu yüzden Allâh’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın! İşte onlar, günaha dalmışların ta kendileridir.” (el-Haşr 59/19)

Unutmamalı ki:

Rabbimiz’i unutursak kendimizi unutmuş oluruz.

Kulluk vazifemizi unutur veya ihmal edersek kendimizi unutmuş oluruz.

Kur’ân-ı Kerim’i gereği gibi okumaz, hükümleri ile amel etmez, âdâbıyla edeplenmez ve ahlâkıyla ahlâklanmaz isek kendimizi unutmuş oluruz.

Peygamberimiz’i tanımaz, örnek almaz ve onun ilâhî rengine boyanmazsak kendimizi unutmuş oluruz.

İnsanlara iyilik ve güzellikleri öğütler ama bunları yapmazsak, kendimizi unutmuş oluruz.

Böyle bir ihmal, gevşeklik ve zararın meydana gelmemesi için Rabbimiz şöyle îkaz etmektedir:

“İnsanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Üstelik Kitab’ı da okuyup duruyorsunuz. Hiç akletmiyor musunuz?” (el-Bakara 2/44)

Şu hadîsi sık sık hatırlamalıyız:

“Kıyamet gününde bir kimse getirilip cehenneme atılır. Bağırsakları karnından dışarı fırlar ve o hâliyle değirmen çeviren merkep gibi döner. Cehennem ehli başına toplanır ve: «Ey filân, bu ne hâl? Sen bize iyiliği emredip kötülükten sakındırmıyor muydun?» derler. O da: «Evet, size iyiliği emreder, fakat kendim yapmazdım; sizi kötülükten sakındırır fakat kendim yapardım.» der.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 10)

Kendini, vazifelerini, kulluğunu ve Rabb’ini unutmadan yaşayanlara ne mutlu!