MUHYİDDÎN-İ ARABÎ’DEN VASİYETLER

DR. ÂDEM AKIN – MUHAMMED YETİM

Muhyiddîn-i Arabî Hazretleri, öncelikle Kur’ân ve sünnetten süzdüğü bilgilerin, sonra da kendisinden önce yaşayan ulemâ ve evliyânın eserlerinin ve başta Fütûhât-ı Mekkiyye’si olmak üzere bütün kendi kitaplarının özünü 201 vasiyette toplamıştır.
VASİYET 16
Sana tavsiyelerimden biri de şudur: Vitir namazını kılmadan uyuma. Çünkü insan uyuduğunda, Allah, onun rûhunu kabzeder. Nitekim kişi rüyasında kendini farklı âlemlerde görür. Eğer kişinin ömrü sona ermemişse Allah, rûhu iade eder; ancak ecel geldiyse kişinin rûhu alınır. Tedbir sahibi olan kişi, ihtiyaten vitir namazını kılmadan yatmamalıdır.

Kişi, vitri kılıp yattığında Allâh’ın sevdiği bir amel ve hâl üzere uyumuş olur. Sahih bir hadîs-i şerifte bildirildiğine göre: “Allah tektir (vitrdir), teki (vitri) sever.” Yani O, ancak kendi zât-ı akdesine muhabbet eder. Belirli bir adet ve kemmiyetin mevzubahis olduğu işlerde vitr ehli ol. Bu takdirde hangi inayet ve yakınlık, O’nun seni kendi menzilesine koymasından daha büyük olabilir ki? Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in lisanıyla Allah Teâlâ sana şunu emreylemiştir: “Vitri edâ ediniz ey ehl-i Kur’ân.” Ehl-i Kur’ân, ehlullah ve Allâh’ın has kulları demektir.

Öylesine vitr ehli ol ki, gözüne sürme çekerken dahî tek çek. Yani sürme çubuğunu her iki göze de bir veya üç kez sür. Zira her iki göz de teker teker, birbirinden bağımsız uzuvlardır. Aynı şekilde, yemek yerken de elin yemeğe tek gitsin; tek sayı olmadan elini yemekten çekme. Yine aynı şekilde bir şey içerken tek sayıda yudumlayarak iç. Seni hıçkırık tuttuğunda da suyu yedi yudumlamada iç; hıçkırığın geçer. Ben bunu tecrübe ettim. Bir şey içerken üç kez nefes al ve nefes alırken de bardağı ağzından uzaklaştır. Bu, Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in emr-i şerîfidir. En sağlıklı, en fazla tat verici ve en ziyade kana kana içiş de budur.

Konuştuğunda seni dinleyen kişinin daha iyi anlamasını istediğin şeyleri üç kez tekrar et ki iyi anlaşılsın. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de böyle yapardı.

Ben, sana ancak sünnetullâha muvafık olanı tavsiye ediyorum. Zira Rasûlullâh’ın sünnetine tâbî olman Allâh’a tâbî olmakla aynı şey demektir. Âyet-i kerîmede buyurulur: “(Rasûlüm) de ki: Şayet Allâh’ı seviyorsanız, Bana ittibâ ediniz ki Allah da sizi sevsin.” Fakat bu, mükâfat vaad edilen muhabbettir. Rasûlullâh’a duyulan muhabbetin en güzeli ise mükâfat ummadan muhabbet beslemektir. Allah Teâlâ, senin için şu iki ilâhî muhabbet arasında bir muhabbet daha var etmiştir: Hubb-i minnet, hubb-i mükâfat. Böylece seninle Allah arasındaki muhabbetlerin adedi de tek (yani tek sayı olan üç) olmuş olur:

1- Hubb-i minnet -ki senin Rasûl’e ittibâ edişinle gerçekleşir-,

2- Senin O’na olan muhab-betin,

3- O’nun sana mükâfat olarak duyduğu muhabbet ki bu da senin şeriate tâbî olman sebebiyledir.

EL-HİKEMÜ’L-ATÂİYYE’DEN
HİKMETLER

Ahmed Bin Muhammed İbn Atâullah El-İskenderî’nin eşsiz ve ölümsüz eseri olan el-Hikemü’l-Atâiyye 264 veciz hikmetten oluşmaktadır. Bu hikmetlerin muhtevası üç kısımda toplanır:

1.Arı-duru Allah inancı, yani tevhid,

2.Güzel ahlâk,

3.Nefsi her türlü kötülükten temizleyerek Allah yoluna girmek.
HİKMETLER XXI

Hikmet 216: İlâhî vâridat ve ilhamlar geldiğinde sendeki bütün (dünyevî) âidiyetleri yıkar geçer. “Muhakkak ki sultanlar bir şehre girdiğinde orayı bozguna uğratırlar…” (Neml Sûresi, 34)

Hikmet 217: İlham, Hazret-i Kahhâr’dan gelmektedir. Bu sebepten onunla çarpışan her şey mahvolmaya mahkûmdur. “Biz Hakk’ı batılın üstüne saldığımızda, ona galip gelir. Bir de bakarsın ki (batıl) yok oluvermiştir.” (Enbiyâ Sûresi, 18)

Hikmet 218: Hak, nasıl olur da, bir varlıkla perdelenebilir ki?!. O, perdelendiği şeyde bile zâhirdir; dâima mevcut ve hâzırdır.

Hikmet 219: Huzur bulamadığın bir amelin kabulünden ümitsizliğe düşme. Belki de o, semeresini (bu dünyadayken) hemen alamadığın makbul amellerdendir.

Hikmet 220: Semeresini bilmediğin bir ilhamı hemen tezkiyeye yeltenme. Buluttan maksat meyvedir, yağmur değil.

Hikmet 221: İlâhî ilham ve tecellîler nurlarını saçıp sırlarını emanet ettiğinde bunun devamını talep etme. Zira senin için Hak Teâlâ her şeyden ganîdir. Fakat hiçbir şey seni O’ndan müstağnî kılamaz.

Hikmet 222: Allah’tan gayrı şeylerin kalıcılığını istemen, senin Hakk’ı bulmadığına, O’ndan gayrı şeyleri yitirmekten endişe etmen de, Hakk’a ermediğine delildir.

Hikmet 223: Nimetlerin zuhur yeri çeşitlilik arz etse de onlar sadece Hak Teâlâ’nın müşahede ve kurbiyeti sebebiyledir. Azap tecellîleri farklı yerlerde zuhur etse de onların sebebi Hak’tan perdelenmiş (hicaplanmış) olmaktır. Hâsılı, azap hicap sebebiyledir; nimetin tamamlanması ise O’nun vech-i kerîmine nazar sebebiyle…

Hikmet 224: Kalplerin gam ve hüzne dûçâr oluşu, vechullâhı müşahededen alıkonulmaları sebebiyledir.

Hikmet 225: Sana kâfî gelenle rızıklandırılıp, azgınlaşmana sebep olacak kadar çok rızıktan da mahrum edilmen, üzerindeki ilâhî nimetin kemalindendir.

Hikmet 226: Seni sevindiren dünya metaı az olmalı ki, üzecek şey de az olsun.

Hikmet 227: Azledilmek istemiyorsan, kalıcı olmayan makama heves etme.

Hikmet 228: Başlangıçtaki cazibeler sende rağbet uyandırıyorsa, (buna mukabil) sona erişler seni sakındırsın. Zâhir davetkâr olsa da bâtın sakındırıcıdır.

Hikmet 229: Cenâb-ı Hak bu dünyayı ağyarın mekânı ve kederlerin madeni eyledi ki, sen ondan el çekesin.

Hikmet 230: Hak Teâlâ, senin sırf nasihatlere kulak asmayacağını bildiğinden sana bu dünyanın mihnetlerini de tattırdı ki, ondan ayrılman kolay olsun.