Muhyİddîn-İ Arabî’den VASİYETLER

Dr. Âdem AKIN – Muhammed YETİM

VASİYET VE HİKMETLER

Muhyiddîn-i Arabî Hazretleri, öncelikle Kur’ân ve sünnetten süzdüğü bilgilerin, sonra da kendisinden önce yaşayan ulemâ ve evliyânın eserlerinin ve başta Fütûhât-ı Mekkiyye’si olmak üzere bütün kendi kitaplarının özünü 201 vasiyette toplamıştır.

VASİYET 15-F

Fitne ve imtihan binasının dördüncü sütunu evlât sevgisidir. Evlât, babasının sırrı, ciğerparesi ve varlıklar içinde ona en yakını olduğu için evlât sevgisi aslında kişinin kendi nefsine duyduğu sevgidir. Hiçbir varlık için kendi nefsinden daha sevgili bir şey yoktur. Allah Teâlâ, evlât diye isimlendirilen hâricî bir sûret sayesinde kişiye aslında, şunu görme maksadıyla kendi nefsinden haber vermiştir: Bakalım kişi, hukukun evlâdı aleyhinde gerektirdiği hakkın ikâmesi mevzuunda ona karşı kör kesilecek midir? Meselâ Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kızları Hazret-i Fâtıma’ya dair kalplerindeki o bilinen engin muhabbete rağmen şöyle buyurmuştur: “Hırsızlık yapan kişi Muhammed’in kızı Fâtıma da olsa elini keserdim.” Hazret-i Ömer bin Hattâb da zina sebebiyle oğluna yüz sopa vurdurmuş ve oğlu da bu sebepten öldüğü hâlde onun gönlü müsterih kalmıştır. Yine Mâiz isimli bir kişi ve bir kadın kendilerine had uygulanıp öldürülmeleri hususunda talepte bulunmuşlardır. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise o ikisinin tevbesi hakkında şöyle buyurmuştur: “(Şayet tevbeleri) bütün ümmete taksim edilseydi, herkese yeterdi.”

Nefse ağır gelen bir hakkın evlâda karşı ikamesi hususunda rızâ gösterebilmek imtihanların en büyüklerindendir. Bu sebepten Allah Teâlâ çocuğu ölen baba için (hadîs-i kudsîde) şöyle buyurmaktadır. “Mü’min bir kulumun bu dünyadaki evlâdını elinden aldıysam, onun katımdaki mükâfatı cennetten başka bir şey değildir.”

Her kim fitne ve imtihanların en büyüğü olan bu sütunu sağlam tutar ve bu hususta Cenâb-ı Hakk’ı tercih edip O’nun takdirine râzı olursa; işte o kişi kendi cinsinin en yüce şerefli kişisidir.

El-Hİkemü’l-Atâİyye’den

HİKMETLER

Ahmed Bin Muhammed İbn Atâullah El-İskenderî’nin eşsiz ve ölümsüz eseri olan el-Hikemü’l-Atâiyye 264 veciz hikmetten oluşmaktadır. Bu hikmetlerin muhtevası üç kısımda toplanır:

1.Arı-duru Allah inancı, yani tevhid,

2.Güzel ahlâk,

3.Nefsi her türlü kötülükten temizleyerek Allah yoluna girmek.

HİKMETLER XIX

Hikmet 198: Bazen nefsânî zulmetlerin hücumu, Hak’tan gelen ihsanların kadr ü kıymetini sana bildirmek içindir.

Hikmet 199: İlâhî nimetlerin kadr ü kıymetini var iken bilmeyen, yokluk hâlinde mutlaka bilir.

Hikmet 200: Nimetlerin ardı ardına gelişi, seni şükrün îfâsı hususunda ümitsizliğe sevk edip şükürden alıkoymasın. Zira bu, senin (Hak katında) kıymetini düşürür.

Hikmet 201: Hevâ ve hevese dair tatların kalpte yer etmesi onulmaz bir hastalıktır.

Hikmet 202: Kalpteki şehevî arzular ancak ya dehşet verici bir korkuyla ya da her şeyi söküp atan ilâhî bir şevk ve coşkunlukla çıkar.

Hikmet 203: Allah Teâlâ müşterek ameli sevmediği gibi, müşterek kalbi de sevmez. Müşterek ameli kabul etmez, müşterek kalbe de teveccüh kılmaz.

Hikmet 204: Nurlardan bir kısmına, sadece kalbe kadar ulaşma ruhsatı tanınmıştır. Diğer bir kısmına ise kalbin içine dek nüfuz etme ruhsatı verilmiştir.

Hikmet 205: Bazen ilâhî nurlar senin kalbine iner; ancak orasını dünyevî sûretlerle dolu görünce indiği bu yerden gerisin geriye döner.

Hikmet 206: Kalbinden ağyârı silip at ki Allah Teâlâ orayı ilâhî mârifet ve esrarla doldursun.

Hikmet 207: Hakk’ın ihsanını yavaş zannetme, yavaş olan şey nefsinin Hakk’a olan yönelişidir, böyle bil!

Hikmet 208: Vakit içlerindeki hakların kazası mümkündür. Ancak vakitlerin hakkı kaza edilemez. Şüphesiz Hak Teâlâ’nın senin üzerinde, gelen her vakit için yeni bir hakkı ve açık bir emri vardır. Sen o vakit içinde Hak Teâlâ’nın hakkını bile îfâ etmezken, başkasının hakkını nasıl yerine getiresin?

Hikmet 209: Ömründen geçip gidenin telâfisi yoktur ve ondan eline kalan her şey paha biçilemez kıymettedir.

Hikmet 210: Sevdiğin şeyin mutlaka kulu ve kölesi olursun. Hak Teâlâ ise, senin O’ndan başkasına kul olmanı asla hoş görmez.

Hikmet 211: Senin ibadet ve tâatlerinin Allah Teâlâ’ya faydası olmadığı gibi günah ve mâsiyetlerinin de zararı dokunmaz. İbadetle memur kılınıp günahtan da nehy olunman yine sana dönecek bir fayda sebebiyledir.

Hikmet 212:  Hakk’a yönelen kişinin teveccühü Hak Teâlâ’nın izzetine bir şey katmadığı gibi O’ndan yüz çeviren kişinin sırt dönüşü de İzzet-i Hak’tan hiçbir şey eksiltmez.

Hikmet 213: Allâh’a vâsıl olman demek O’na dair ilim ve irfana kavuşman demektir. Yoksa, hâşâ, Allah Teâlâ herhangi bir şeyle ittisalden berîdir.

Hikmet 214: Senin Allâh’a kurbiyetin (yakınlığın) O’nun kurbiyetini müşahede etmiş olmandan ibarettir. Yoksa sen neredesin, O’na yakın olmak nerede!..

Hikmet 215: Ledünnî hakikatler tecellî hâlindeyken mücmel olarak gelir; hıfz edildikten sonra mübeyyen olur. (Rasûlüm,) Biz Kur’ân’ı okuduğumuz vakit onun kıraatini takip et. Sonra onun beyan edilmesi yine Biz’e aittir.” (Kıyâmet Sûresi, 18-19)