Gönül Coğrafyası

Yusuf DURSUN

Her muradın verildiği bir anda,
Şeyh Şâmil’in düşlerini dilesem.
Kartal gagasıyla süslü zamanda,
Kafkasların kılıcını bilesem.

Duysam gök atların soylu sesini,
Demir dağın delindiği yerlerden.
Alsam ecdâdımın hür hevesini,
Ötüken içinde kitâbelerden.

Bir Manasçı olsam yol kenarında,
Anlatsam ezelî hikâyemizi.
Çekik gözleriyle göl kenarında,
Kırgız güzelleri beklese bizi.

Bir sabah, tan vakti varsam Gence’ye;
Âzerî gözümle görsem dünyayı.
Sunsam Karabağ’ı Vahapzâde’ye,
Şehriyâr ustayla sarsam dünyayı.

Kerkük’te gürleyen hoyrat avazım,
Gök kubbenin sedâsını süslese.
Ozanlar omzunda yorulan sazım,
Tellerini kopuzuma yaslasa.

Kırım’da kırılan binlerce çocuk,
Yüreğimin ışığında yeşerse.
Başlayınca gökyüzüne yolculuk,
Rabb’im her anaya bir çiçek verse.

Kızıl bayrak gözlerimi delerken,
Diksem Gökbayrak’ı göğsüm üstüne.
Kızıl Çin içinde bir sabah erken,
Kürşat’lar kırk yerden parlasa yine.

Gül dalında güzel, yiğit ilinde;
Yiğide il veren bir ferman olsam.
Gönül coğrafyamın tatlı dilinde,
Özümle beslenen bir lisan olsam.

Dedem Korkut yelkenime yel olsa,
«Aziz İstanbul»a bıraksa beni.
İncilerim damla damla gül olsa,
Taksa duvağına seven seveni.

Her muradın verildiği bir anda,
Rasûl’ümün eteğine sarılsam.
Kokusundan tanıdığım vatanda,
Bayrağımın gölgesinde dirilsem.