Temiz Olalım

Âdem SARAÇ

 

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hazretleri, şirk bataklığına düşmüş insanları, öncelikle Allah ve Rasûlü’ne îman etmeye davet ediyordu.

Bunun için, bir an bile ara vermeden geceli gündüzlü çalışıyordu.

Her şeyi ile çökmüş bir topluma, zirvelerin zirvesini gösteren Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, onları temizleyip arındırmak için, öncelikle tevhid inancına çağırıyordu…

Lâ İlâhe İllâllah deyin, diyordu… Her şeyin başı tevhid idi çünkü. Îman arınmaydı, temizlenmeydi; kurtulmaydı.

Şirk başta olmak üzere bütün pisliklerden arınmaydı îman.

İslâm, teslimiyet; Müslüman da teslim olan insandı.

Allah ve Rasûlü’ne teslimiyet, her türlü güzellik ve temizliğin kaynağı idi. Bunun için ilk nâzil olan âyetlerden biri de Müddessir Sûresi’nin ilk âyetleri idi.

Her türlü pislikten arınıp temizlenmeye çağırıyordu Allah -celle celâlühû-. Bu güzel çağrıyı, en güzel bir şekilde yapıyordu Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-.

“Elbiseni temiz tut (temizle).” (Müddessir, 74/4)

Elbise, bazen onu giyen kişinin kendisinden, onun temizliği de giyenin temizliğinden kinaye olur. Nitekim, «Filân kişinin eteği temizdir.» denildiği zaman, onun iffetli ve ahlâkının temiz olduğu anlatılmak istenir.

Bu âyette siyâb (elbise) kelimesi, nefisten veya kalpten kinaye olmak üzere birçok tefsirci, âyeti «kendini veya kalbini günahtan, haksızlıktan temiz tut; yaptığın uyarıları kabule engel olacak kirli huylardan sakın; öğütlerinin kabul edilmesini sağlayacak olan güzel ahlâk ile ahlâklan» diye mânevî ve ahlâkî temizlik ile tefsir etmişlerdir.

Fakat kinaye, hakikî mânânın da kastedilmesine engel olmadığı için, bu şekilde bir tefsir, aynı zamanda gerek bedenin gerek elbisenin maddî temizliğinin emredilmiş olmasına aykırı olmaz. Çünkü taharet ve nezâfet kelimeleri dilimizde temizlik mânâsına gelmekle birlikte, taharet, nezâfetten daha genel olarak maddî ve mânevî temizliği kapsar.

Elbise temizliği, Arapçada dolaylı olarak kalp, ahlâk ve davranış temizliği anlamını taşır. Amaç elbiselerin örtülüğü, öz kişiliğin, bu kişiliği oluşturan tüm özelliklerin ve niteliklerin temizliğidir.

Temizlik, Peygamberlik tabiatının en ayrılmaz sıfatı olduğu gibi, yüceler âlemi ile ilişki kurabilmenin de vazgeçilmez şartıdır.

İslâm’ı tebliğ görevimizi yapmaya çalışırken, kendimizi çeşitli kirlerle, pisliklerle, tortularla ve lekelerle sarılmış ve kuşatılmış bulabiliriz. Bu menfî şartlar ortasında bile kirlenmeden, kirlilerin kurtulmasına vesile olmak için, lekeliler ile ilişki kurarken lekelenmemek, üzerimize çamur sıçratmamak için, her bakımdan tam anlamda temiz olmaya ihtiyacımız vardır.

Elbiselerini pislikten temiz tut. Beden ve elbisenin temizliği ile rûhun temizliği birbirlerinin gerekleridir. Temiz bir ruh, pis bir beden ve pis bir elbise içerisinde kalamaz.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, insanoğluna, beden ve giysi temizliği talimlerini tafsilâtlı olarak vermiştir. Öyle ki, değil sadece o zamanki câhiliyye Arapları, bugünkü en medenî toplumlar bile, bu seviyede sayılamaz.

Hattâ dünyadaki bazı dillerde, taharet kelimesi bile bulunmamaktadır. Hâlbuki İslâm’da hadis, fıkıh ve ilmihal kitapları «Taharet Bahsi» ile başlar. Bu kitaplarda temizlik ve necislik arasındaki farklar anlatılır ve nasıl temiz olunur, nasıl taharet alınır, detaylarıyla îzah edilir.

Burada şu anlamı da bulmak mümkün: “Kendi giysilerinizi temiz tutun.”

İnsan fıtratı, pislikten nefret eder. Az-çok belli bir duygu sahibi olan insan, temizliği ve intizamı sevdiği gibi, temiz ve intizamlı insanları da sever.

Aynı şekilde, Allah yolunda davette bulunan bir kimse, görünüşte de nazif ve her bakımdan temiz olmalıdır ki, insanlar ondan iğrenmesin. Böyle insanlarda hiçbir kirlilik olmamalıdır ki, diğer insanlara ağır gelmesin, onları nefret ettirmesin.

“Giysilerinizi ahlâkî ayıplardan da temiz tutunuz.”

Bu demektir ki, giysileriniz temiz ve düzgün olmalıdır, ama bir kibirlenme, bir gösteriş ve bir şan-şöhret vesilesi olmamalıdır.

Elbise; bir insana diğer bir insanı tanıtan ilk şeydir. Karşıdaki insan, bir kimsenin elbisesini görerek, bu kişinin nasıl birisi olduğunu tahmin edebilir. Bütün bu elbiseler sahiplerinin mizaçlarını ortaya koyar.

Bir başka mânâsıyla âyet: “Uçkurunu temiz tut, ona sahip ol.”

Bu deyim, kendini ahlâkî kötülüklerden uzak tutmak ve en güzel ahlâkla donatmak için kullanılır. Yani: “Ahlâkınızı temiz tutun ve her türlü kötülükten ve çirkin işlerden kendinizi arındırın.” mânâsı verilmiştir.

Arapça deyimlerde, bir kişi diğer birisi için «elbisesi temizdir» ve «görünüşü temizdir» dediğinde, bundan güzel ahlâk sahibi bir insan kastedilir.

Bunun tersine «elbisesi kirlidir» denildiğinde de, o kimsenin beşerî ilişkilerde iyi bir insan olmadığı ve sözüne itibar edilmeyen biri olduğu kastedilir.

Öyleyse, bizler de hem iç dünyamızı hem de dış dünyamızı her türlü pisliklerden temizleyeceğiz.

İç dünyamızı şirkten, küfürden, inkârdan temizleyeceğimiz gibi; yalandan, nifaktan, gıybetten, dedikodudan temizleyeceğiz.

Dış dünyamızı; bütün pisliklerden, yani görünen pisliklerden temizleyeceğiz.

Huyumuzu ve ahlâkımızı güzelleştireceğiz.

Nefsimizi günah ve çirkin şeylerden arındırmak için, elimizden gelen her şeyi yapacağız.

Her şeyimizi temiz tuttuğumuz gibi, elbiselerimizi her türlü pisliklerden ve kirlerden temizleyeceğiz.

Çünkü mü’min temizdir, tertemizdir. Pis şey taşımak ona yakışmaz. Temizlik îmandan gelir çünkü… Îman ve amel ile temizleneceğiz biz de…

İslâm esaslarına göre kendimizi yenileyeceğiz…

Yani kalbimizi de, kalıbımızı da, her türlü günah ve isyandan temizleyeceğiz.

Allâh’ın emri böyledir çünkü… Peygamber Efendimiz bunun için gönderilmiştir…

Sallâllâhu aleyhi ve sellem-.