İletişimde Pencere Farkı

Aynur Tutkun

En alt kattaki komşuyla en üst kattaki komşunun penceresinden bakıp sokağınızı ve çevreyi seyrettiğiniz oldu mu hiç? Aynı çevre iki farklı pencereden nasıl da farklı görünür değil mi? Alt kattaki pencereden ağaçların gövdeleri, insanların bacakları, arabaların tekerlekleri, kaldırımlar, sokak kenarlarındaki çöpler göze takılırken; üst kattaki pencereden yemyeşil ağaçlar, insanlar, arabalar, ufak-tefek çöplerin görülemediği sokaklar, masmavi gökyüzü, tüm kalabalıklığı ile mahallemiz gözümüzü doldurur. Aynı sokağa, aynı gözle bakarız; fakat gördüklerimiz farklıdır.

İnsan insana ilişkilerde bazen öyle bir şey söyler, öyle bir davranışta bulunuruz ki sadece kendi penceremizden bakmasını bildiğimizden, başka pencerelerden nasıl gözükeceğini hesaba katmadığımız için bu sözümüz/davranışımız farkında olmayarak ortalığı karıştırmaya ve yanlış anlamalara kapı aralar.

Bir zenginin bir fakir yanında son tatilinden bahsetmesi, zeki ve çalışkan bir öğrencinin dersleri çok iyi olmayan bir arkadaşının yanında notlarından bahsetmesi, yaratılışça çok güzel olan bir gencin arkadaşının yanında yüzündeki bir sivilceden duyduğu rahatsızlığı dile getirmesi, sağlıklı bir kişinin hasta yanında hastalığın ne kötü bir imtihan olduğundan söz etmesi, belli bir görüşe sahip olanın başka görüşten birine selâm vermeyi unutması, hep yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilecek şeylerdendir. Çünkü bu tür söz ve davranışlar kasıtlı olmasa bile başka pencerelerden dünyanın daha farklı görünebileceğini hesaba katamamaktan dolayı yanlış anlaşılmalara ve ortalığın karışmasına sebep olabilir. Onun için bir söz sarf ederken, bir davranışta bulunurken başka pencerelerden nasıl görüneceğini mutlaka hesaplamak gerekir.

Meselâ; evlenmelerine vesile olduğunuz biri size sürekli eşinin problemli yönlerinden bahsediyorsa siz bunu, «ona iyi bir eş bulamamamdan dolayı beni suçluyor» şeklinde yorumlayabilirsiniz. Belki de onun niyeti sizi suçlamak değil sadece sizinle dertlerini paylaşmaktır. Fakat herkesin kendi zihnî penceresinden dışarısı farklı göründüğü için teşhisler farklı olabilir.

Her birimizin yetiştiriliş tarzı, başımızdan geçen olaylar, tecrübelerimiz, bulunduğumuz ortam/konum, yaşımız, cinsiyetimiz farklı olduğu için zihnî ve hissî yapılarımız da farklıdır. Bu yüzden sözlerimiz/davranışlarımız hiç de tahmin etmediğimiz bir biçimde yorumlanabilir. Bu yanlış anlamaları ve anlaşılmaları en aza indirmek için her birimizin farklı zihnî ve hissî pencerelerinin olacağını akıldan çıkarmamak gerekir.

Yanlış anlaşılmaya müsait herhangi bir hâdise/söz karşısında ise sû-i zandan olabildiğince uzak durarak hemen iletişime geçilmesi gerçek niyetlerin anlaşılmasını temin edebilir. Dinimizde sû-i zannın yasak olması bize hüsn-i zanda bulunmak için bir şeylerin denenmesini (özellikle de başkalarının bakış açılarını anlayabilmeyi) ilham eder ki bu da açık yüreklilikle, iyi niyetle ve anlaşmak umuduyla iletişime geçmektir.

“Özür dilerim, fakat bana hangi niyetle öyle dediğinizi anlayamadım!”

“Bizi düğününüze çağırmayı unuttunuz mu?”

“Neden bana eşinden şikâyet edip duruyorsun?”

“İlk karşılaşmamızda bana niçin öyle bakmıştın; benden hoşlanmadığını düşünmüştüm.”

“Ne zamandır beni aramıyorsun, unuttuğunu düşündüm!” gibi iyi niyetle ve tatlı dille sû-i zandan kaçınmak için sorulan bu tür sorular karşımızdakinin penceresinden bakabilmeyi temin eder ki bu, özellikle uzun süreli ilişkilerde iletişimde olduğumuz kişilerin pencerelerini tanımaya ve güzel geçinmeye yardımcı olur.

Her olay ve her kişi karşısında hüsn-i zanda bulunmaya kendimizi mecbur hissetmek zorunda da değiliz elbet. Her fırsatta kuyumuzu kazmaya çalışan birine karşı hüsn-i zanda bulunmak için kendimizi zorlamak basiretimizi bağlar. İlle de hüsn-i zanda bulunacağız diye sû-i amelde bulunanlara karşı tedbirli olmak gerektiğini de göz ardı etmemek dikkate şâyandır. Fakat paranoyak bir bakış açısıyla insanların ve bize karşı sergilenen davranışların çoğuna şüpheli gözlerle bakmak da hem bizi hem de etrafımızdakileri çileden çıkarır. Herkesin penceresinin farklı olabileceğini unutmamanın yanı sıra kendi pencerelerimizi de güzelleştirmenin ve daha keskin görebilmek için temiz tutmanın faydasını da akıldan çıkarmamak gerekir.

İnsan insana ilişkilerde ağzımızdan çıkanların ve davranışlarımızın bizim düşündüğümüzden daha farklı bir şekilde algılanması ihtimal dâhilindedir. Yanlış anlamaları ve anlaşılmaları en aza indirmek için her kesin kendi zihnî ve hissî pencerelerinin olduğunu unutmamak, bu pencereleri tanımaya çalışmak ve kendi pencerelerimizi de güzelleştirip temiz tutmak güzel ve etkili iletişimin püf noktalarındandır.