Destanlar Kıtası Afrika

Doç. Dr. Ahmet KAVAS

akavas@istanbul.edu.tr

Afrika kıtası sözlü edebiyatın önemli unsurlarından birisi olan destan kültürü bakımından oldukça zengindir. 21’inci yüzyıla girerken dünyanın pek çok yerinde destanlar sadece yazılı hâle getirilerek birer tarih malzemesi olarak kalırken bu kıtada hâlâ canlılıklarını muhafaza etmektedirler. Öyle ki bazen bir destan değişik ülkelerde birbirinden farklı şekillerde anlatılmaktadır.

Genelde kuzey, batı, doğu, merkez ve güney diye beş ayrı bölgeye ayrılan kıtanın destan kültürü bakımından en zengin bölgesi Batı Afrika’dır. Kuzey Afrika’da destan kültürü çok yaygın değilse de dokuz asırdır anlatılagelen «Benî Hilâl Destanı» dünya destanları arasında önemli bir yere sahiptir. 10’uncu yüzyılın ikinci yarısında Fâtımîler’in Bağdat Seferi esnasında ilerleyişini engelleyen Arap Yarımadası’ndaki bedevî Benî Hilâl Arap Kabilesi diğer bir kabile olan Benî Süleym ile birlikte önce Mısır’ın güneyindeki Said Bölgesi’ne, yaklaşık bir asır kaldıkları buradan da yine aynı devlet tarafından Kuzey Afrika’ya göç ettirildiler. İbn Haldun’un tabiriyle «çekirge bulutu» gibi gelerek büyük kitleler hâlinde birçok bölgeye yerleşen bu bedevî Arap kabilelerinden Benî Hilâl’in Arap Yarımadası’ndan başlayan ve devamlı batıya doğru ilerlemek zorunda kaldıkları göçü «Benî Hilâl’in Batıya İlerleyişi/ Tağribiyyetü Benî Hilâl» diye isimlendirildi. Macera dolu hayatları zamanla destanlaştı ve Arap-bedevî kültürünün ulaştığı her yerde değişik biçimlerde anlatıldı. Kısaca «Benî Hilâl Destanı-Siretü Benî Hilâl» diye bilinmektedir. Suriye, Filistin ve Ürdün gibi Arap ülkeleri yanında Mısır, Tunus, Cezayir, Fas, Moritanya, Sudan, Çad, Nijer ve Nijerya gibi Afrika ülkelerinde dilden dile anlatılan bir destan olmuştur. Bilhassa Kuzey Afrika’daki Berberî asıllı yerlilerin Arap kültürünü benimsemelerine önemli katkı sağlayan bu destanın çok sayıda yazması olup sadece Berlin Millî Kütüphanesi’nde 189 yazması muhafaza edilmektedir.  Yine yaklaşık bir asırdan fazla süredir Arap ülkelerinde değişik baskıları yapılmıştır.  26-29 Haziran 1980 tarihinde Tunus’un Hammamet şehrinde «Uluslararası Beni Hilâl Destanı Toplantısı» yapıldı ve takdim edilen tebliğler kitaplaştırıldı.

Dünya edebiyatı içerisinde sözlü edebiyatın 20’nci yüzyıla kadar en güçlü olduğu Afrika’da destan kültürünün zengin olması gayet anlaşılır bir durumdur. Bölgede sözün ne kadar önemli olduğu yazı yazmayı bildikleri hâlde hâfızada tutmaya hâlâ önem vermelerinden anlaşılmaktadır. Zira yazı bir meselenin yazılarak değiştirilemez hâle getirilmesinden ibarettir. Oysaki sözlü anlatım dâima canlı kaldığı gibi ifade edildiği döneme ve coğrafî bölgeye göre şekillenebilmektedir. Meselâ; Mali İmparatorluğu’nun kurucusu olarak kabul edilen Suncata  Keyta’nın (Mari-Djata) kahramanlığının 20 farklı anlatımla destanlaştığı tespit edilmiştir. Bu destan ilk defa Djibril Tamsir Niane tarafından 1960’da yazıya geçirildi.  Yine aynı ülke topraklarında hüküm süren Segu Bambara Krallığı Destanı’nın da 15 ayrı anlatımı mevcuttur.

Batı Afrika destanlarının en meşhuru olan Suncata Destanı, tarih boyunca bölgedeki birçok destanın da ilham kaynağı oldu. Bunların başında kendi komutanlarından Tiramagan Traore’nin 75.000 kişilik bir nüfusla Mali topraklarından güneye doğru ilerleyerek Kansala’da merkezini kurduğu Gabu (Gabou) Devleti Destanı gelir. Yaklaşık iki asır güçlü olan bu devlet daha sonra zayıflamışsa da ancak Mali İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından tekrar güçlenmiş ve yılda 5.000 köle satan bir devlet olmuştu. Buranın ahâlisi putperest olmasına rağmen Futa Calon’un tesiriyle İslâm’ı kabul ettiler.

Her ülkede destan kelimesi için farklı kelimeler kullanılmaktadır. Mali’nin yerli dili Mandingçe’de destana «Masalia: Kralların tarihi», «Fasa: Zafer şarkısı», «Maana: Çok uzun hikâye» gibi isimler verilmektedir.

Batı Afrika destanları genelde üç bölümden oluşur: Kahramanın soyu, hayat hikâyesi ile başlar ve sonuç olarak ifade edilen sözlerle tamamlanır. Çoğunluğu farklı kraliyet tarihleriyle ilgili olduğu için başkahraman daha ziyade tarihte yaşamış önemli bir şahsiyettir. Onların hayatları ve mücadeleleri destan kültürünün en temel kaynaklarıdır. Zamanla hayatları destanlaşan bu kimseler soylarını devam ettiren topluluklar için dâima birer kahraman olarak hatırlanmaktadırlar. İçlerinden bazıları günümüz modern devletleri tarafından millî kahraman olarak kabul edilmektedirler. Suncata Destanı Mali Cumhuriyeti’nin millî marşının ilham kaynağı olmuştur.

GRİO: BATI AFRİKA’NIN DESTAN ANLATAN SANATÇISI

Afrika’nın bu bölgesinde destandan bahsedildiğinde ilk akla gelenler şüphesiz bunları nesilden nesile aktaran destancılardır. Kısaca Grio (griot) diye tanınan bu insanlar her toplumun ayrıcalıklı sınıfıdır. 1994 yılında Mali Cumhuriyeti’ne yaptığım seyahat esnasında başkent Bamako’nun kuzeyindeki Kulukani kasabasında bir bayan «griotte»un ev sahibi için şiir tarzında mahallî dilde anlattıklarını duyduğumda bu insanların toplum için ne kadar önemli olduklarını görmüştüm.

Grio kelimesi menşe itibarıyla Portekizceden «efendinin müşterisi veya hizmetçisi» manasına gelen «criado» kelimesinden veya Mor lisanında «halk şarkıcılarını» ifade etmek için kullanılan bir kelimeden gelmekte olup ilk defa 17’nci yüzyılın başında kullanıldı. Aslında destancılara her mahallî dilde farklı bir isim verilmektedir. Kadın ve erkek arasında grio olma bakımından fark olmazsa da bayanlar tarihî destanları anlatmamaktadırlar.

Genel olarak griolar üç ayrı sınıfa ayrılmaktadırlar: Müzisyenler, sefirler ve soy bilimciler. Bunlar büyük bir söz söyleme hürriyetine sahiptirler. Bağlı oldukları ailenin lisanı olup her türlü kavgada aracı rolü oynarlar. Hattâ Mandingçenin bir lehçesi olan Bambaracada bunlara «dyeli» denmektedir ki mânâsı «kan» olup, kanın bedende gezmesi gibi, «grio» da toplum bünyesinde dolaştığı için böyle bir benzetmeden dolayı bu kelimeyle isimlendirildi. Bunların bütün giderleri efendileri ve toplum tarafından karşılanmaktadır. 42 yaşı bunlar için zaruret olmadıkça ilk defa destan okuyabilme yaşıdır. Bulundukları bölgede en fazla seyahat eden kimseler «grio» mesleğini yapanlardır.

Griolara Batı Afrika’da biraz kabiliyet alanlarına göre farklı mahallî isimler verilmiştir: Meselâ; Mali’deki yerli dillerden Mandingçede: «Dyéli: Şair», «Finé: Müslümanlaşmış», «Béléntigi: Kraliyet griosu», «Ngoninfo: Avcı griosu»; Fülânî/Pöl (Peul) dilinde: «Mabo: Şair-tarihçi», «Gawlo: Herkes için şarkı söyleyen veya masal anlatan»; Soninke dilinde: «Gesere»; Senegal’in en yaygın yerli dili Volofçada: «Bag-gewel ve bandakat» denmektedir. Doğu Afrika’nın en güçlü mahallî dili Svahilicede ise destan okuyucusuna «Mwimbaji» denmektedir.

Griolar maiyetinde yaşadıkları sultanın, kralın birer sözcüsü ve aynı zamanda sefiri konumundadırlar. Bu meslek genelde babadan oğluna geçmektedir. Önce babası ve amcasının yanında terbiye gören çocuk, daha sonra o bölgede bu mesleği en iyi yapan birisine teslim edilir. Gündüz kendisini yetiştiren kişinin tarlasında çalışan genç grio geceleri mesleğin sırlarını hocasından öğrenir. İyi yetişen bir grio artık geçmişe ait destanları kendisi naklettiği gibi bizzat destan üretebilmektedir. Günümüzdeki griolar ise sadece geçmiş dönemlerden kalan destanları ezberleyip okumaktadırlar. Mesleğini iyi öğrenen bir grio anlattığı destana istediği gibi ekler yaparak iki katına çıkarabildiği gibi yerine göre destanı özetlemesini de bilir. Hattâ her defasında aynı destanı farklı tarzda anlatabilir. İçlerinde tarihî destanları en iyi okuyan meşhur griolar bulunmaktadır. Mesela Tukulör Destanı’nı Guélaye, Suncata Destanı’nı Kele Monzon Diabate ve Segu Destanı’nı Tientiguibu Dante, Senegal’deki Kajor Destanı’nı ise Samba K. Kaladodu anlatmada şöhrete kavuşmuşlardı.

Tarihteki destan kahramanlarını anlatan «grio» bu kimseleri günümüz devlet adamlarına benzeterek geçmişteki hâdiseleri ve şahsiyetleri güncelleştirmektedir. Meselâ bağımsızlık sonrası Mali Cumhuriyeti Devlet Başkanı Modibo Keyta’yı Suncata Keyta’ya benzeten griolar yine aynı dönemde Gine Devlet Başkanı olan Seku Ture’yi de geçen asrın büyük mücadele adamı Samori Ture’ye benzetmişlerdi.

Önceki asırlarda yeni tahta geçen sultan veya kralın griosu hemen onun yanına gelerek hem kendisinin hayat hikâyesini, hem de atalarının kahramanlıklarını anlatmaktaydı. Her hanedanın mutlaka bir griosu bulunmakta olup, o sülalenin bütün soy kütüğünü ezbere bilmektedir. İktidar değişikliklerinde griolar metinler üzerinde bazı değişiklikler yapabilmektedirler. Ancak kırsal kesimdeki griolar saray ve çevresindekilerden farklılık arz etmektedirler. Bunların konusu içinde savaş sahnesi, taht kavgası bulunmaz.

Günümüzde birçok vesilelerle griolar bulundukları bölgelerde destan okumaktadırlar. Bunların başında cenaze törenleri, evlilik merasimleri, iki grup arasındaki kavgalar, bizzat bir grionun kendi kuruntuları, vergi vermeyi reddetme, ansızın yapılan bir baskın hattâ basit bir hakaret onlar için büyük bir fırsattır. Putperestlerde de cenaze törenlerinde destan okuma yaygın olup bunun en güzel örneği Mvett Destanı’nın okunmasıdır. Ancak kendilerinden bu merasimlerde hazır bulunmaları için talep olmazsa gitmezler. Son yıllarda modern iletişim araçları sebebiyle şehir merkezlerindeki griolar büsbütün eski özelliklerini kaybederek radyo ve televizyonlarda özel programlar yapıp sadece millî duyguları heyecanlandırmak için destan okumaktadır.