Gündemler Etrafında…

Ali Rıza BUL

Aynı şekilde ilişkilerinde samimiyet, muhabbet, ihlâs, fedakârlık ve diğergâmlık gibi güzel hasletleri kendi fiîliyatlarında âdeta hiç olmayan bazı kimselerin de, bu hasletleri farklı zaman ve mekânlarda sürekli gündem yaptıkları ve aslında tutarsızlık ve zaaflarına böylece ayna tuttukları, her zaman yaşanan gerçeklerdendir.

Elinizdeki meseleyi bırakın, bu meseleyle ilgilenin rüzgârı… Gittiğiniz istikameti erteleyin ve âcilen şu yöne saparak yol alın levhası… İzlettirilmek, söylettirilmek, dinlettirilmek veya yaşatılmak istenilen yığınla hâdise, fikir ve meselenin moda hâlinde ruhlara şırınga edilmesi…

Gündem… En çok çiğnenen sakız…

Genelde fert olarak insanların en önemli gündemi, güzel bir hayat; toplum olarak da kalkınma ve güçlü bir halk olabilmektir.

Gündemler hep buradan yola çıkarak insanı etkiler ve yönlendirir. Doğru olan meselelerde problem yok. Fakat yanlışa sevk edici ve beyinleri uyuşturucu bir şekilde gündemlerin kullanılması veya daha farklı olarak var olanı yok, yok olanı var gösterme istikametinde değerlendirilmesi ise, tam bir çıkmaz.

Bugün öyle veya böyle oluşturulan, dayatılan, yönlendirici, paket gündemlerin tesiri altına girmeyen var mı? Sahte gündemlerin girdabında boğulanların sayısı az mı?

Bu demektir ki, gündem şuûrumuz her zaman uyanık vaziyette olmalıdır. Bu noktada dirayetli ve iradeli olan herkese düşen, kendi gerçek gündemini bilmesi ve enerjisini o yolda harcamasıdır.

Önce iyi bir süzmeliyiz;

Basın-yayın organlarının, toplumun önde gelenlerinin, din adamlarının, ailenin, okulun, gençlerin gündemi neyi ifade ediyor?

Bu suâle doğru cevap verilmediği takdirde medya, bazı şahıs ve müesseselere, onlarla alâkası olmayan ithamlarda bulunarak, kafa karışıklıklarına, birlik ve beraberliğin güçlenmesini engellemeye sebep olabiliyor. Bununla birlikte, topluma yansıtılması gereken gerçeklerden ziyade, tâlî meseleleri gündem yapabiliyor. Halkın büyük bir kısmının kıt-kanaat geçinmeye çalıştığı günümüzde, durup dururken azınlık diyebileceğimiz bir grubun lüks ve şâşaa içinde yaşayışları haber ve benzeri programlarda ekrana taşınarak; hem asıl gündemler göz ardı ediliyor; hem de halkımıza özellikle de gençlerimize kısa yoldan zengin olma hevesi gibi boş ve arsız duygular aşılanıyor. Böylece güçlü aile bağları zedelenmiş, kültürü yozlaşmaya yüz tutmuş bir toplum olmaya doğru gidiyoruz.

Bu boşluğu gören medya kanalları da, tabiî olan gündemleri bitip de ellerinde vakit dolduracak dikkate değer bir şey kalmadığında bu defa kanalizasyonlarındaki gündemleri ekrana taşımaktan çekinmiyor. Dizilerde, eğlence ve yarışma adı altında sundukları berbat ve rezil programlarda, hattâ haber saatlerinde git gide bu tür gündemleri hayatın bir parçası hâline getirmeye çalışıyor. Ünlü-ünsüz bu gündemlere uygun kimselerin balçık ve defolu hayatları üzerinde televizyonları çamur oyunu yapılan bir sahneye döndürüyor. Reyting derdiyle yapılan bu çamur oyunları, aslında onları izleyen çocuk-genç ve yaşlı nice insanımızın ruhlarını ve iç dünyalarını kirletiyor, kirletiyor. Öyle ki RTÜK’ün çamaşır makinesi, bunu temizlemeye kâfî gelmiyor.

Burada şunu her zaman görmeliyiz;

Gündemlerimizi bu şekilde doldurmaya çalışanların yapacakları bize güzel katkılarda bulunmak değildir. Çünkü bu mümkün de değildir. Bir kanser mikrobunun vücut sıhhatimize katkısı ne olabilir ki? İyi ve kötü herkes, ancak kendi küpünde var olanı bardağımıza dökebilir. Bu gerçekten hareketle, dikkatlice baktığımızda ilk fark edeceğimiz gerçek şu olacaktır: Gündemimizi kuşatmak isteyenlerin pek çokları; aslında kendi zihin ve kalplerindeki nefsânî temâyülleri sergilemekte ve saptırıcı, yanıltıcı bin bir haksız ve ahmakça hükümlerle kendi dünyalarını yansıtmaktadır.

Bir de insanlar, zaaflarını da gündem yapabilmektedirler. Kendi yetersizliklerini göstermemek ve zayıf noktalarını örtbas edebilmek için iç dünyalarında var olanın tam tersi konuları sık sık gündeme getirebilmektedirler. Meselâ muhatabı yanıltmak için hırsızlar ortalığı velveleye vererek: «Hırsız vaar!» diye en çok bağıranlar olabilmektedir. Yine vatanı satanların «Vatan! Vatan!» diye bağırmaları da çokça görülen hâdiselerdendir. Aynı şekilde ilişkilerinde samimiyet, muhabbet, ihlâs, fedakârlık ve diğergâmlık gibi güzel hasletleri kendi fiîliyatlarında âdeta hiç olmayan bazı kimselerin de, bu hasletleri farklı zaman ve mekânlarda sürekli gündem yaptıkları ve aslında tutarsızlık ve zaaflarına böylece ayna tuttukları, her zaman yaşanan gerçeklerdendir.

Hâl böyle olunca; koca bir neslin önündeki ideal ve gerçek örnekler azalıyor. Ya da gerçek güzîde insanlar göze çarpmıyor. Neticede asıl örneklerin yerini fikren de rûhen de şeklen de palyaçoya dönmüş tipler alıyor. Çevremize baktığımızda; okulda ve sokakta gördüğümüz eğitimden geçen yığınla gencin kuru taklitler uğruna giyim kuşamı, yaşayışı, vesâiresi hep dağınık bir sahnede kendini sarhoş rolüne kaptırmış oyuncu gibi.

Bu neyi gösteriyor? Bizi ayakta tutacak gündemlerin eridiğini… Gerçek bir eğitimi, eğitim yuvalarında bile gündem olarak göremiyorsanız, orada yetişenlerden kimsenin şikâyetçi olmaya hakkı kalmaz. Ne tuhaftır ki, çoğu eğitimciler arasında gündem yapılan mevzular sıraya konduğunda, şu veya bu sebeplerle eğitim en sonda gelmektedir. Hattâ bazen sonda bile yer alamamaktadır.

Hâlbuki eğitilenler, eğitimcilerinin gündemleri ve buna paralel yaşayışları nispetinde mesafe alırlar. Yani eğitimcinin gündemi neyse, yetiştirilen neslin de o olur. «Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma!» mantığıyla hiçbir zaman sıhhatli bir nesil yetişmez.

Bu bakımdan gündemlerimizi düzeltmek için önce kendi noksanlık ve kusurlarımızı düzeltmeliyiz. İşte ancak bundan sonra zamanımızı; kendi işimiz, aşımız, değerlerimiz ve ideallerimiz etrafında değerlendirmeye çalışmalı, öncesiyle ve sonrasıyla gündemlerimize bu şekilde odaklanmalıyız. Böyle bir rotada en güzel düsturu Rabb’imiz, ne güzel belirlemiş:

“O mü’minler ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler…” (el-Mü’minûn, 3)

Bunun diğer mânâsı dolu ve faydalı olan şeylere de koşarlar şeklinde düşünülmelidir.

İşte hayatımızın ve gündemlerimizin özünü teşkil etmesi gereken iki düstur:

–Boş ve yararsız işleri terk etmek,

–Dolu ve faydalı işlere sarılmak.

Hâsılı; neyin, ne zaman, ne şekilde, ne maksatla ve nasıl konu edinileceğinin bilinmesi; insanımızı gereksiz ve zararlı bilgilerden koruyacağı gibi, doğru gündemi yansıtmış olması açısından hem fert hem de toplum olarak hem şu anki hâlimizin hem de geleceğimizin selâmeti demektir.

Bütün mesele, etrafında ömrümüzü tükettiğimiz gündemlerin bize yüklediği sorumluluğun şuûrunda yaşayabilmek…