ÂRİFLER SOFRASI

Mahmut TOPBAŞLI

Kıvılcımdan yangınlar üretirdim kendime,
Kime arz-ı hâl etsem, acep arz-ı hâl kime?

Düşerdim bir hayâlin ardına geniş geniş,
Tartardı sanki yokluk, başlardı bir tükeniş.

Gün gelir umursamaz, kızgın çölde koşardım,
Gün gelir bir lahzada, Kaf Dağı’nı aşardım.

Işık tutardı aklım, mantık aynalarına,
Sonra forsa olurdum, serap mavnalarına.

Uyanıp hayallerden, sıyrılıp bin bir düşten,
Artık vazgeçti gönlüm hakîkatle dövüşten.

Tabîbe gösterince gönüldeki yarayı,
O anda çatırdadı, azgın nefsin sarayı.

Anlamıştım artık ben, neyin ne olduğunu,
Neyin hiç eskimeyip, nelerin solduğunu…

Dağıldı birer birer endişe bulutları,
Onun yerini aldı yeşerme umutları…

Deli gönlüm de sezdi, pervânenin aşkını
Yakarak benliğini, buldu bekā köşkünü…

Şimdi gözlerim yorgun, bir yağmur sonrasında,
Ama gönlüm mutmain, ârifler sofrasında.

Bu sofra dileyene hem topraktır, hem candır,
Günbeyli bu sofranın eşiğine kurbandır…