Allah Dostlarını Sevmek
Nurettin KORKUT
Allah dostlarını sevmek, ayrı bir ehemmiyet arzeder. Çünkü onlara sevgi, bütün sevgileri diri tutan bir iksirdir.
İnsan, kendisindeki hususiyetleri yerli yerince kullanabildiği ölçüde şahsiyet sahibi olur. Bilhassa sevme hususunda ilâhî ölçülere göre muhabbetini yönlendirmesi, en mühim meselelerdendir.
Muhabbetin kaynağı Allah olduğu için ilk sevilecek ve en çok sevilecek olan Allah’tır. Sonra peygamberler, sonra da Allah dostları, sonra mü’min olan yakınlarımız… Derece derece sevgi, böyle bütün varlıklara yayılır.
Bu sevgilerin içinde Allah dostlarını sevmek, ayrı bir ehemmiyet arz eder. Çünkü onlara sevgi, bütün bahsettiğimiz sevgileri diri tutan bir iksirdir. Allah dostlarına sevgi, bütün sevgilere açılan yegâne köprüdür. İnsan Allah’ı sevmenin de, peygamberlere muhabbetin de en güzel şekilde nasıl olacağını onlardan öğrenir. Çünkü onlar lâyık bir kıvamda sevebildikleri için Allah’a dost olmuşlardır.
Bunun için bütün velîler, bilhassa büyük velîler sevilmelidir. Yoksa insandaki görüş ufku kapanır. Muhabbet semâsı güneşsiz ve bulutsuz kalır.
Bilmeli ki velîler, insanların rahmet ve gazap bulutlarıdır. Cenâb-ı Hak, onların kendi katındaki değerleri ve hürmetleri itibarıyla rahmet eder, onların gazabıyla gazaplanır.
Allah’ın velî kulları öyle sırlara vâkıftır ki: Velâyet derecesini bulamayan âlimlere bile o sırlar kapalıdır.
O hâlde Hak yolcusuna gereken evliyâ ile sohbettir. Hiçbir şey olmasa, kıyâmet günü elden tutmaları yeter. Kaldı ki onlar dünyada iken de sevenlerinin hüzün, keder ve musibet çeşidinden sıkıntılı işlerini de üzerlerine alırlar.
Muhakkık bir zât olan Abdullah Neferî der ki:
“Hak Teâlâ, beni Tih Sahrası’nda durdurdu, sonra hulâsa olarak şöyle buyurdu:
«Melekût âlemine ermiş olan zât, melekût âlemindeki istidadını görür, ona göre iş yapar. Onun bu hâli ise, mülk âlemindeki işlerden çok farklıdır. Şundan ki, gayb âleminin hükmü ile şahâdet âleminin hükmü farklılık arzeder.»”
Bu meselede bilhassa Hızır -aleyhisselâm-’la Musa -aleyhisselâm- kıssası önemli bir aynadır. Pek çok hikmetler o aynada bariz olur.
Buna göre Musa -aleyhisselâm-’ın Hızır -aleyhisselâm-’a ledünnî bilgiler hususunda teslim olduğu gibi muhabbet yolunda da Allah’ın velî kullarına teslim olmak, en selâmetli bir yoldur. Onlarla beraberlik, en ganimetli bir iştir.
Nice fakirler var ki, onlarla sohbet edince mânâ zenginliğine erdi. Nice dökülüp saçılanlar var ki, onlarla sohbet edince derlenip toparlandı. Nice düşükler var ki, onlarla sohbet edince kötülükleri kapandı. Onların sohbeti sayesinde azgınlar öldü, zâlim helâk oldu, zulümler ortadan kalktı.
Onlar vefat da etseler, faydaları ve halkın gönüllerini muhabbetle doldurmaları devam etti. Bunun en güzel misali Hazret-i Yunuslar, Hazret-i Mevlânâlar, Hazret-i Hüdâyîler… Onlar, vefatlarının üzerinden yüzyıllar geçtiği hâlde gönül bahçelerimizi en güzel güllerle hâlâ donatıyorlar.
İşte bu hususiyetler dolayısıyla Allah dostlarını sevmek, en güzel meziyettir. Çünkü onları seven Allah’ı sevmiş, Allah’ı memnun etmiş olur. Onları sevmeyen de Allah’ı darıltmış demektir.