Kredi Kartları İntihar Ettiriyor!

Ahmet Hamdi YILDIRIM

Temelde kredi kartını veren kurum ve kuruluşların en sevdiği müşteri topluluğu zamanında ödemesini yapmayanlardır. Ödemesini zamanında yapan müşteriler sevilmeyen gruptur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görevli polis memuru Bayram KAFALI, nöbet tuttuğu Tören Salonu önünde dün sabah beylik tabancasıyla intihar etti. Tören Salonu’nun bekleme noktasında dün sabah saat 09.30’da beylik tabancasıyla kafasına bir el ateş etti. Sağ şakağından giren kurşunla ağır yaralanan Kafalı, tüm çabalara rağmen kurtarılamadı. TBMM Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı yaptığı yazılı açıklamada, Bayram KAFALI’nın eşine, kardeşine ve arkadaşlarına hitâben üç mektup bıraktığı, mektuplarda kredi kartı borcu yüzünden intihar ettiğini söylediğini açıkladı. [RADİKAL – ANKARA (20 Şubat 2006)]

İlk çıkışı itibarı ile kredi kartları mevcut bloke edilmiş parayı harcatan kartlar olmaları dolayısıyla kullanıcıları adına önemli kolaylıklar sağladı.

Ancak günümüzde bu sistem genel olarak terk edildi ve kredi kartları henüz mevcut olmayan parayı harcatır hâle getirildi. Çünkü bunda kredi kartlarını veren kurumlar açısından büyük faydalar(!) doğdu. Fakat kullanıcı adına çoğu zaman felâketler mevzubahis…

Merkez Bankası’nın açıklamasına göre Türkiye’de kredi kartı borcunu ödemeyen 420 bin, tüketici kredisi borcunu ödemeyen de 61 bin kişi var. Toplam sayı 481 bin… Kredi kartı borcunu ödemeyenlere bu yılın ilk 6 ayında 140 bin kişi eklendi. Bu, neredeyse geçen yılın bütününe eşit. Geçen yıl kredi kartında 166 bin kişi kara listeye dâhil olmuştu.

Bu rakam, kişi esas alındığında böyledir. Ancak kart esas alındığında rakam ikiye hattâ üçe katlanmaktadır. Çünkü kart kullanımını alışkanlık hâline getiren kimselerin umûmiyetle iki veya üç kartı bulunmaktadır.

Merkez Bankası daha önce kayıt bazında açıkladığı, bir kişinin birden fazla kaydının bulunması sebebiyle de 883 bin olarak gözüken bankaların kara listesinde bulunan tüketicilerin sayısının 481 bin 261 kişi olduğunu açıkladı. Veriler, özellikle 2006 yılının ilk 6 aylık döneminde ciddî bir yükseliş olduğunu ortaya koyuyor. Merkez Bankası kayıtlarına göre ilk 6 ayda kredi kartı borcunu ödemeyenlerin sayısı 139 bin 389 kişiye ulaşarak geçen yılın tamamında 166 bin 813 olan sayıya çok yaklaştı.

Nihayetinde bu borçlar insanımızı zaman zaman intiharlara kadar götürmektedir.

Tabiî bütün bunların sebebi kredi kartları veren kurumların başında gelen bankaların acımasızlığıdır. Vahşî kapitalizmin en acımasız aldatmacası böylece icrâ edilmektedir. Her gün radyo ve televizyonlarda seyredilen reklâmlara bir bakınız, kredi kartı dağıtan bankaların insanlık hayrına çalışan melekler olduklarını sanırsınız. Oysa işin gerçeği hiç de öyle değil. O ambalajlı sözlerin, müşteri menfaatini ön plâna çıkaran ifadelerin altında çok acı, hattâ öldürücü zehirler var.

Çünkü kredi kartı veren kurum ve kuruluşların en sevdiği müşteri topluluğu, zamanında ödemesini yapmayanlardır. Ödemesini zamanında yapan müşteriler sevilmeyen gruptur. Bir şahıstan bir borç almış olsanız ve ödeyemeseniz, o kişi merhamete gelip size zaman tanıyabilir. Ancak bankalar merhametsizlikten kazanç sağlayan kurumlardır.

Her kart alan kişi borcunu zamanında ödemek üzere kartı almaktadır. Ancak çok basit bir anket çalışması ile bunun böyle olmadığı görülmektedir. Kendimizden başlamak üzere etrafımızdaki 10 kişiye bir soralım. Kim bilir kaç kişi kredi kartı sebebiyle az veya çok faiz batağına batmıştır?

Faiz konusunda çok hassas olanlarımızın bile maalesef bu haramı işlemek durumunda kaldıklarını görüyoruz.

Çünkü kredi kartı sahibi, parası olmayıp da ödeme yapamaması bir tarafa, ayrıca; hastalık, unutkanlık vesâire sebeplerle elinde imkânı olduğu hâlde gününde ödeme yapma imkânı bulamayabiliyor. Bu durumlar da tabiî bankalar için kaçırılmaz fırsatlar. Bankalar, asla acımaz ve imza atmış olduğunuz metni size uzatıverir. O güne kadar okumadığımız metni okuduğumuzda ise başımızdan aşağıya kaynar sular boşalır. Görürüz ki, farkında olmadan, şartları oluştuğu anda, Allah Teâlâ’ya savaş îlan edeceğimizi kabullenmiş bir vaziyette olmuşuz.

Unuttuğumuz âyetleri (Bakara Sûresi 275 ve daha sonraki âyetler) bir kez daha hatırlayalım:

“Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, «Zaten alışveriş de faiz gibidir.» demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helâl, faizi haram kıldı. Kime Rabb’inden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah’a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır.

Allah faizi eksiltir, sadakaları bereketlendirir. Allah pek nankör olan hiçbir günahkârı sevmez.

İnanıp, yararlı işler işleyenlerin, namaz kılıp, zekât verenlerin Rab’leri katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

Ey İnananlar! Allah’tan sakının, inanmışsanız, faizden arta kalmış hesaptan vazgeçin.

Böyle yapmazsanız, bunun Allah’a ve Peygamberi’ne karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz sermayeniz sizindir. Böylece haksızlık etmemiş ve haksızlığa uğramamış olursunuz.

Borçlu darda ise, eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.”

Bütün bu gerçekler ışığında bizi faiz batağında boğan bir kredi kartı kullanmak ve hayatımızı, inancımızı tehlikeye atmak yerine, ayağımızı yorganımıza göre uzatır ve iktisat prensibi ile hareket edersek rahat ederiz. Ne kendi hayatımızı ne de gelecek nesillerimizin hayatını ipotek altına almış olmayız.

Eğer kredi kartını sosyal hayatın bir zarûreti olarak görüyorsak o zaman ön ödemeli kredi kartlarını alıp kullanmalıyız. Aksi hâlde faiz tehlikesi ile karşı karşıyayız demektir.

Unutmamak gerekir ki, en candan dostların bile nerede ise birbirine borç vermekten çekinir hâle geldiği şu zamanda bankalar hayır için borçlanma/kredi kartı dağıtmamaktadırlar. Onlar, oltanın ucundaki yemi günlük gıdası sanan balıklar aramaktadırlar.

Allah Teâlâ cümlemizi haramlardan uzak eylesin!