Kadir Gecesi

Yard. Doç. Dr. Emin IŞIK
Gündüzler, iş ve alışveriş için.
Dış dünyayla ilgilenme zamanları.
Geceler bizimdir, bizim için:
Kendi kendimizle ilgilenme anları

Geceler bizi yeniler, yeniden kendimize getirir

Yorgun bedenler gece dinlenir.
Kirlenen zihinler gece temizlenir.
Alevlenen öfkeler gece küllenir.
Gönül dünyamız gece dillenir.

Tefekkür ehli, en ince fikirlere gece yaklaşır.
Şair, ilham perileriyle gece kucaklaşır.
Bestekâr, en güzel nağmelere gece ulaşır.
Niyaz ehli, sevgiliye gece yakarır.
Kur’ân, o Sevgili’ye gece indi.
O Sevgili, mîraca gece yükseldi.
Her gece teheccüt ile emredildi.
«Gece namazı pek oturaklı, duası da pek etkili» (73/6) denildi.
Gece ne mübârek vakittir ki:
Onda kendini arayan, kendini bulur,
Rabb’ini arayan Rabb’ini bulur.
O Rab ki, her zaman, her yerde hâzır ve nâzır!
Üstelik kuluna, şah damarımdan daha yakın!
«Bir ben vardır bende benden içerû!»
O, bana, benden daha yakın.
Ben de O’na yakın olmalıyım.
O hâlde kendime gelmeli ve secde etmeliyim.
Çünkü: «Secde et ve yaklaş!» diye emredildi.
Ey hikmetinden suâl olunmayan!
Geceyi de Sen yarattın, gündüzü de.
Lâkin, gecenin, her yanı kaplayan koyu karanlığa yemin eyledin.
“Velleyli izâ yağşâ…” buyurdun.
Âşıkların, Sana gece gelsin diye mi?
Fasih Dede, gölgesi de birlikte gelir korkuyla sevgiliye hep geceleyin gittiğini itiraf ediyor ve şöyle diyor:

Gîceler azmettiğim ol mâha sâyem havfidir.
Bir tarik ile kabul etmez muhabbet şirketi!

Üstad Yesârî Âsım, bakınız ne diyor:

“Bezminde geçen her geceyi bir yıl uzatsam.”

Hazret-i Mevlânâ da zaman dursun, gece son bulmasın istiyor:

Sakî! Kadehi aşk-ı ilâhî ile doldur.
Mestâneye ekmek sözü etmekten uzak dur

Sun Kevser’i, kansın suya hep teşne gönüller.
Deryâda yüzen canlı sudan başka ne ister.

Doldur o şaraptan, yine doldur, yine bir sun!
Dursun gece, ey dost, onu durdur, ne olursun!

Vur uykumu zincirlere, vur, geçmesin ânlar.
Varmaz gecenin farkına, varmaz uyuyanlar.

Dostun o misafirleri Cibrîl’le beraber,
Kevser sunulan aynı gümüş tastan içerler.

Has kullara gökler ötesinden iner ihsan.
İkramsa budur, başka ne ister daha insan!

Dostun dokunur lebleri sahbasına dostun,
Ancak onu takvâ denilen küpte bulursun!

Allah’a giden yolun adı «Sırât-ı müstakîm»,
Bu yolda, uygun adımla yürümenin adı da «Takvâ»dır.
Doğru yolda aşk ile şevk ile giden takvâ ehli, mutlaka Allah’ı bulur.

Çünkü: «Allah da sırât-ı müstakîm üzerindedir.» (11/56) Lâkin O’na varmak için, takvânın yanında aşk da gerek. İyi bil ki; takvâsız aşk çılgınlık, aşksız takvâ hamallıktır. Kartal da kuştur, tavuk da kuş, ama tavuk yükseklere uçamaz!

Dost katına uçmak için muhabbetten kanat gerek: Hak aşkıyla kanat çırpan, Refref misâl uçan yürek! Yedi kat gökleri aşar, mîraca da çıkar elbet! Aslında kadri bilinen her gece, bir Kadir Gecesi olur. Kadri bilinmeyen Kadir Gecesi, gâfillere bir şey vermez. Sen rahmete el açmazsan, avucuna bir şey düşmez! Kadir Gecesi, sıradan bir gece değil, Kur’ân’ın indiği gecedir.

Kadir Gecesi, o yüce değerini, Kur’ân’dan alır,

Kur’ân o kadar yücedir ki, onun indiği gece, binlerce aydan yüce.

Zaten âyet, bin aya bedel, demiyor, bin aydan daha hayırlı, diyor.

Binler, yüz binler ve milyonlar bu ifadenin kapsamı içindedir.

Bu gece ol gîcedir kim, ol şerîf

İlâhî dinin son kitabı, son Peygamber’e bu gece indi.

Hak dine susayanlar, bu sayede murada erdi.

Allah’a nasıl inanılacağı, nasıl ibadet edileceği, en ince ayrıntılarıyla açıklandı: Din konusu, ağzı kalabalık kâhinlerin sözleri olmaktan çıktı. Kesin kurallara bağlandı. Allah, dinini, en mükemmel şekliyle tamamladı. Ve buyurdu ki:

«İşte böylece, Sana, emrimizden bir ruh vahyettik. Oysa Sen, kitap nedir, îman nedir bilmezdin. Ancak onu bir nûr yaptık. Onunla kullarımızdan dilediğimiz kimseleri hidâyete erdiririz. Hiç şüphesiz, Sen, doğru yola, evet, Allah’ın yolunâ rehberlik edersin” (42/52)

“Hak geldi, bâtıl yok oldu. Bâtıl, zaten yok olmaya mahkûm!” (17/81).

Kur’ân, hak Peygamber’e, Hak’tan geldi, hak olarak geldi. İnişi de haktır, indiği de haktır. İçinde ne varsa hepsi haktır.

Çünkü o Hakk’ın sesi, hakikatin kendisidir!

Kur’ân, «elest bezmi»ndeki ilâhî ahdin, o kadîm «Mîsâk-ı Azîm»in kitabıdır!

Bu kitap, Rabb’imizin, daha önceki peygamberler ve ümmetlerle yapmış olduğu tüm ahitleri yenilemek ve bütün milletleri bu «Büyük Mîsâk» etrafında toplayıp kardeş yapmak için gönderilmiştir:

Bu kitapta, kişi, sınıf ve kavim üstünlüğü yoktur!

Bütün insanlar eşit! Bütün mü’minler kardeş!

Dışlar gibi içler de ılık, cemre kadar…
Nûr içmede dağ, taş, yuvadan kabre kadar.
Yüksekten açılmış yere rahmet kapısı,
Va’diyle göğün, açık kalır fecre kadar. [A. N. ASYA]

Hak’tan ne azîz bir gece, bin ömre bedel,
Lâkin bu Kadir, kadri bilindikçe güzel. [Seyrî]

“Ve bi’l-hakkı enzelnâhu ve bi’l-hakkı nezel!”
Bu da âyetin beyanıdır!

Kadir Gecesi, bir anlamda, bütün insanlığın kader gecesidir. Bu gecenin kadrini ve değerini kul aklı idrak edemez. İşte bu yüzden Cenâb-ı Hak, onun hakkında, özel bir sûre indiriyor ve buyuruyor ki:

Onu Biz indirdik Kadir Gecesi.
Bilir misin nedir Kadir Gecesi?
Bilmek ister misin kadri nicedir?
Bu gece bin aydan daha yücedir.

Melekler ve o ruh, her bir iş için
Rablerinden alır o gece izin,
Bölük bölük iner ve rahmet yağar.
Esenliktir sürer tâ fecre kadar.

Hak katında, geceniz mübârek, kadriniz yüce olsun. Kalpleriniz nûrla dolsun!..