Huzurun Temini ve Devamında Kadının Rolü

Aynur TUTKUN

“Kendisiyle huzur bulacağınız, kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve muhabbet peyda etmesi Allah’ın varlığının delillerindendir.” (Rûm Sûresi, 21) Eşlerin birbirleriyle huzur bulduğu mutlu bir yuvayı kim arzu etmez ki! Yaratıcı’nın huzur verici potansiyeline işaret ettiği kadın bu özelliğini kullanabildiğinde ve erkek de bu gayretlere kayıtsız kalmadığında muhakkak ki yüce Allah eşler arasında bir sevgi ve muhabbet peyda edecek, saadet dolu bir yuvaya sahip olunabilinecektir. Bu öyle mûcizevî bir durumdur ki daha önce birbirini tanımayan iki yabancı kişi arasında kendi anne-babalarından, kardeşlerinden bile daha kuvvetli bir bağ oluşur. Ve bu durum âyette de belirtildiği üzre Allah’ın varlığına bir delil teşkil eder.

Eşler arasında uyum ve huzurun sağlanması elbette kolay olmayabilir. İki farklı karakterdeki insan, bir ömrü beraber geçirmek niyetindedirler. Fakat emek vermeden hoş bir birliktelik pek mümkün değildir. Gayret etmek, iletişim becerilerine sahip olmak, empati kurabilmek, esnek olup üçüncü bir seçenekte buluşabilmek, pembe hayallerden uzak durmak, neticeye ulaşmak için sabır göstermek gerekir. Tek taraflı geçinmeye çalışmak çok zordur, fakat karşı tarafa da hatalarının olabileceğini kırmadan gösterebilmek beceri, taktik ve emek ister.

Kadınların erkeklere nazaran daha merhametli, sevgi dolu, hisli ve lâf etmeyi becerebilen varlıklar olması sebebiyle daha çok huzur verici olması muhtemeldir. Âyette bu noktaya işaret ediliyor olsa gerektir. Fakat kadının bu noktadaki hassasiyeti erkek tarafından karşılıksız bırakılmamalı, erkek de onun gayretlerine karşılık vermeye çalışarak ailede huzurun sağlanmasına özen göstermelidir.

Boşanmalardaki artışın asıl sebebi ekonomik sıkıntılar, dışarıdan birinin müdahalesi, bir başka kadının varlığından ziyade, kadının huzur verici potansiyelini kullanamaması ve erkeğin de kadının bu yöndeki gayretlerine kayıtsız kalmasıdır. Hep karşı taraftan beklenen ilgi, alâka ve anlayış; bir türlü başlatılamayınca bağlar incelir ve kopacak hâle gelir. Oysaki ipler gerilmeden, kadın potansiyelini kullanabilmelidir. Erkeğin işindeki kıvraklığı ve kurnazlığı kadar, kadının da aile saadetini sağlamada kıvrak zekâlı ve kurnaz olması gerekir. Bu demek değildir ki erkek hiçbir şeyden sorumlu değildir. Bilâkis kadın da erkek de geçim hususunda sorumluluk sahibidir. Fakat «yuvayı dişi kuş yapar» sözünün de işaret ettiği gibi kadından küçük bir adım, erkekten daha öndedir. Çünkü kadın yuva kurmada maharetlidir. Vakârıyla, onuruyla, Allah rızâsı çizgisindeki duruşuyla kadın merhametini, sevgisini, sabrını, tatlı dil ve güler yüzünü olabildiğince sergilemeli, ailedeki huzurun temini ve devamı için elinden gelen gayreti göstermelidir.

Günümüzde evlenmek kadar evliliğin devam ettirilmesi de kolay değildir. Yuvaların yıkılmasında en büyük acıyı çocukların çekeceği göz önünde tutulduğunda yavruların hatırı için de olsa geçinmenin yolları mutlaka bulunmalıdır. Yapılan hiçbir işin âhirette karşılıksız kalmayacağı düşünüldüğünde, geçinebilmek için verilen emeklere bir de bol bol dua eklenirse gayretler boşa çıkmayacaktır. Yersiz gurur ve inatlar uğruna yuva yıkmak hiç de doğru olmayacaktır. Ailede ilk adımı atan, akıllı ve Hak rızâsını gözeten biri mutlaka olmalıdır. Kendini ezdirmeden bulacağı taktiklerle bunu ilk yapan ya da yapması gereken belki de kadın olacaktır. Çünkü kadın daha merhametli, sabırlı ve evcimendir. Meselâ aile huzursuzluğuna sebep olan durumlardan biri de erkeğin dışarıdaki arkadaşlarıyla geç saatlere kadar vakit geçirmesidir. Bunu sezen bir kadın önce bunun sebebini bulmalıdır. Erkek dışarıdaki arkadaşlarıyla siyasî konuları konuşuyor olabilir. Aklını kullanabilen bir kadın bu tür konularla ilgilenmeye başlar ve kendini geliştirebilir. Kendi ilgi alanına giren konuları da araya serpiştirebilir. Yuvasını seven akıllı bir erkek de kadının bu gayretine ilgisiz kalmaz. Böylelikle zamanla iki taraf da ortak konular bulmaya başlarlar. Her türlü problem için uygulanabilecek bir taktik mutlaka vardır. Bir köşede çaresiz olduğunu düşünüp oturarak ipin kopmasını beklemek tembelliktir.

Nüfusun % 50’sini kadınlar oluşturur. Bu demektir ki kadının toplum yapısına etkisi en az % 50’dir. Erkekleri yetiştirenlerin de kadınlar olduğu düşünüldüğünde kadını toplumun mihenk taşı olarak görmek mümkündür. Ailedeki problemleri çözmeye çalışarak da olsa topluma Allah rızâsı için katkıda bulunmayı düşünmek hakikaten bir fazilettir. Kadın bir kavgayı başlatan da bitiren de olabilir. Kavgayı bitirebilen kadın olmaya özen göstermek gerekir.

Erkekler yaptıkları işi iş görmekle beraber, ailedeki huzuru da temin ve devam ettirmede gayretli olmalıdırlar. Meseleleri çözüm üretmekten ziyade kestirip atmak kadar basit bir davranış tarzı yoktur. “Erkeğin ailesi için harcayacağı her şey sadakadır.” Diyen bir Peygamberin ümmeti kendini harcayacağı şey konusunda parayla sınırlandırmamalıdır. Sevgisinden, zamanından, anlayışından, merhametinden, güler yüz ve tatlı dilinden harcadıkları da hiç şüphesiz sadakadır.

Aile saadeti öyle muhteşem bir şeydir ki yüce Allah bunu varlığının delillerine örnek gösterir. Huzurlu bir aile âdeta cennet hayatının küçük bir örneğidir.