Stres ve Başa Çıkma Yolları-2

Turgay ŞİRİN

Stres hastalık sebebi

Stresin insan sağlığını önemli ölçüde olumsuz etkilediği ilmî olarak ispat edildi.

SİDNEY- Stresin insan sağlığını önemli ölçüde olumsuz etkilediği ilk defa ilmî olarak ispatlandı. Sidneyde bulunan Garvan Enstitüsünden araştırmacılar, stresli dönemlerde vücutta nöropeptit Y (NPY) adlı hormonun salgılandığını, bunun bağışıklık sistemini etkileyerek insanları hasta ettiğini ispat ettiler. Araştırmacılardan Fabienne Mackay, bugüne kadar beyin ile bağışıklık sistemi arasında ilişki olduğu yolunda dolaylı delillerin olduğunu, artık böyle bir ilişkinin kesin olarak belirlendiğini söyledi. Mackay, araştırmanın yayımlanmasının ardından yaptığı açıklamada: “Stresli dönemlerde, sinirler çok sayıda NPY salgılar. Kanda dolaşmaya başlayan bu hormonlar bağışıklık sistemi hücrelerini engeller.” dedi. Herbert Herzog da, nöropeptit Y’nin tansiyon ve kalp ritmini menfî yönde etkilediğinin bilindiğini, ancak bu hormonun bağışıklık sistemine etkisi olduğunun belirlenmesinden sonra bazı hastalıklarla mücadelede yeni ufuklar açılacağını kaydetti. Herzog: “Stres, nezle veya grip olduğunuzda ya da kanser gibi daha ciddî durumlara maruz kaldığınızda sizin çok daha dayanıksız olmanıza yol açar.” diye konuştu. «Journal of Experimental Medicine» adlı dergide yayımlanan araştırmada bilimadamları, stresin, romatoid artrit, crohn ve şeker hastalıklarıyla da bağlantısı olduğunu vurguladılar. (Milliyet, 07.12.2005)

İnsan üzerinde oldukça menfî tesirler icrâ eden strese karşı kendimizi nasıl savunacağımız ve nasıl başa çıkacağımız sorusu, günümüz insanının belki de en ihtiyaç duyduğu cevabı içerisinde barındırıyor. Bu sebeple stresle başa çıkma yolları üzerinde durmak gerekmektedir.

Stres yönetimini, müesseselerde oluşan stres yönetimi ve şahsî stres yönetimi şeklinde ikiye ayırmak da mümkündür. Birinci sırada bahsedilen stres yönetimi, müesseselerde oluşan stresin çalışanlar üzerindeki menfî tesirini ortadan kaldırmak, stres kaynaklarını azaltmak gibi noktalar üzerinde durmaktadır. Bu tür stresler ve bunlarla başa çıkma usûlleri ayrı bir yazı konusudur. İkinci sırada bahsi geçen şahsî stres yönetimi ise, stres yönetimi deyince ilk akla gelen stresle başa çıkma yöntemlerini ihtivâ etmektedir.

Stresi yönetmek, ruh ve beden sağlığını korumak, üretken, başarılı ve verimli bir hayat sürdürebilmek için gereklidir. Stres yönetiminin amacı, stresi tümüyle ortadan kaldırmak değil, stresi belli bir düzeyde tutabilmeyi başarmak ve strese karşı verdiğimiz aşırı tepkiyi kontrol ederek bünyeye zarar vermemesini temin etmektir.

Unutmamalıyız ki, stresle başa çıkma şeklimiz ne olursa olsun öncelikle alışkanlıklarımızı değiştirme cesaretine sahip olmak, sağlıklı ve huzurlu bir hayat sürmenin temel şartıdır. Ayrıca strese ne tür tepkiler verdiğimizin de idrakine varmamız gerekmektedir. Yine yanlış alışkanlıklarımızdan vazgeçmemiz ve uygun başa çıkma usûllerimizi tespit etmemiz de gerekli bir diğer şarttır. Son olarak stresle güçlü şekilde başa çıkabilmemiz için, zihnî, bedenî ve fiilî tepkilerimizi farketmemizin ehemmiyetini asla unutmamalıyız.

Stresle başa çıkma usûlleri arasında ilk grupta değerlendirilen bedenî gevşeme tekniği, özellikle davranışçı terapi gibi tekniklerde sık başvurulan bir yöntem olma özelliğine sahip. Bu teknik içerisinde değişik vücut egzersizleri ve beslenme biçimleri yer almaktadır. Tekniğin esası; vücudun değişik bölgelerini sırasıyla gevşetmek ve böylece stres odağına yönelen psiko-fizik enerjiyi başka bir yöne yönlendirmektir. Ayrıca stres odağıyla kurulan etki-tepki bağını kırarak, stres durumunda ortaya çıkan menfî tepkinin, yerini gevşeme ve rahatlamaya bırakmasını sağlamak da gevşeme tekniklerinin önemli bir gayesidir.

Stres yönetiminde ikinci önemli husus, üzerimizde stres oluşturabilecek veya oluşturmayacak hususlar karşısında takındığımız tutum ve tavırlardır.

Stres yönetiminde üçüncü önemli husus, bir önceki yazımızda da kısaca vurgulamış olduğumuz A tipi ve B tipi davranışlardır. A tipi davranış biçimine sahip bir kişi; hareketlilik, ihtiras, rekabet, saldırganlık, düşmanlık duyguları, zaman baskısı ve tek açılı kişilik (sabit fikirlilik) gibi özelliklere sahiptir. Buna mukabil bu özellikleri göstermeyen rahat, sakin ve güvenli kimselere B tipi davranış biçimine sahip denir. Araştırma sonuçları, B tipinde olan kimselerin, A tipine sahip kimselerden daha uzun yaşadıklarını ve daha az hastalandıklarını göstermiştir.

Ciddî bir din veya ahlâk eğitimi almış kimselerin, kendilerini disiplin altına alarak hâdiseler karşısında daha sistematik düşündüklerinden, kısacası dinin kendilerine sunduğu psikolojik savunma mekanizmaları nimetlerinden istifade ettiklerinden, çoğunlukla bu grupta olanların B tipinde olduğu söylenebilir. Bu durumda dindarların herhangi bir dine inanmayanlara veya bir dine inandığı hâlde inandığı dinle barışık olmayanlara nazaran stresle başa çıkma açısından daha avantajlı oldukları ortadadır.

Nitekim gerek İslâm’da gerekse diğer ibadete önem veren dinlerde, ibadetlerin gevşetici ve rahatlatıcı özellikleri dikkat çekmektedir. Namaz ve meditasyon (derin düşünme) bunlardan birkaçıdır. Özellikle namaz ibadeti, gerek öncesinde yapılan hazırlıklar gerekse ibadet esnasında yapılan beden hareketleri açısından mükemmel bir örnektir. Nitekim namaza hazırlık aşamasında alınan abdest, suyun o muhteşem rahatlatıcı vasfını günde beş kere insanla buluşturan, dolayısıyla da vücuttaki negatif elektriği atarak insanın rahatlamasını sağlayan önemli bir uygulamadır. Namaz esnasında fizikî açıdan bakıldığında, yapılan hareketler (eğilme, kalkma, secdeye gitme) de vücudun gevşemesini ve sıhhatli kalmasını temin etmektedir. Nitekim günde beş vakit namaz kılan birinin sadece eğilip kalkma açısından bakıldığında, 40 rekât namaz kıldığını düşünürsek haftada 280 rekât demektir ki bu egzersiz açısından ciddî bir rakamdır. Namazın fizikî yönünün yanında bir de psikolojik boyutu vardır ki bu da namazın zihnin rahatlamasını, huşû ve huzur bulmasını sağlayan boyutudur. Burada dinî kaynaklarda mü’minlere emredilen ve namaz kılanlardan istenen hususlar arasında sayılan «huşû» hususu dikkat çekicidir. Nitekim «huşû» için dikkatin ibadete ve huzurlu şeylere yöneltilerek iyi bir konsantrasyon (yoğunlaşma) sağlanması gerekmektedir.

Netice itibarıyla rekabetin arttığı ve her gün bir önceki günden daha ileriye gitmeye mecbur olduğumuz bu çağda, stresi çok iyi tanıyarak kendi stres yönetim kâbiliyetimizi geliştirmek mecburiyetindeyiz. Burada stres yönetimi tekniklerinin insandan insana değişebileceğini yeniden hatırlatmak îcap eder. Ancak bu yöntemlerin ne olursa olsun bir uzmanla birlikte ele alınması ve takip edilmesi gerekliliğini de vurgulamak lâzımdır. Nitekim insan her zaman kendi penceresinden hâdiselere bakma eğilimindedir. Bu sebeple kendisine ayna tutacak ve olaylara dışarıdan bakacak eğitimli insanlarla birlikte çalışmak ve bu insanlardan yardım istemek kendimiz için atacağımız en akıllıca adımlardan biri olacaktır.