Stres ve Başa Çıkma Yolları

Turgay ŞİRİN

Stres, insan üzerinde baskı oluşturan her şeydir şeklinde tarif edilebilir. Bu tarif, literatürde stresle ilgili yapılan tüm tarifleri ihtiva etmektedir. Nitekim, sabah kalktığınızda suyun veya elektriğin kesik olması, otobüsü kaçırmanız, kısıtlı bir sürede belli bir iş yapmak zorunda olmanız, istemediğiniz durumlarla karşı karşıya kalmanız, trafik ve daha günlük hayatımızda sayılabilecek pek çok unsur, bizim üzerimizde stres oluşturabilir. Öyleyse stres, insan üzerinde baskı oluşturan her şeydir.

Genelde kendi ye­­­­teneklerimiz ve iç dünyamız ile içinde bulunduğumuz durumun gereği olarak düşündüğümüz şeyler arasında bir uyumsuzluk sezdiğimizde strese gireriz. Bu sebeple de stres unsuruna karşı zihnî, kalbî ve fiilî tepkilerde bulunuruz. Bu tepkilerin hangisinin önce olduğu hususunda bir çok tartışma olmuş olsa da önemli olan bu tepkileri doğru okumak ve tedbirimizi buna göre alabilmektir. Nitekim h­er­ke­sin strese karşı verdiği tepki ve şiddeti farklılaşmaktadır. Önemli olan sizin stres karşısında ne tür bir tavır sergilediğinizin idrakinde olmanızdır.

İnsan vücudunun strese verdiği cevap, âniden yüksek vitesle hareket eden bir arabaya benzetilebilir. Beyinde bulunan hipotalamus gövdede otomatik olarak, kan dolaşım sistemine adrenalin salgılar (enerji için); sindirim sistemini kilitler; kanı koyulaştırır (böylece eğer bir yerimiz kanarsa çabucak pıhtılaşacaktır) ve bedende kaslara ve önemli organlara kan pompalanır. Bu âni ve otomatik tepkinin amacı zaman kazanmaktır. Nitekim tepkinin üzerine düşünmek zorunda kalsaydık çok fazla zaman kaybeder ve stres karşısında âciz kalırdık.

Stresin fizyolojik etkileri tahmin edilemeyecek boyutlara ulaşabilir. Bağışıklık sistemini, kanserin metastaz hızını artırmasına yol açacak derecede engellemesi, virüs enfeksiyonlarına (damar tıkanıklığı) yol açan plâk oluşumuna ve miyokardiyal enfarktüse yol açan kan pıhtılaşmasını artırması, 1. tip şeker hastalığının başlangıcını ve 2. tip şekerin gelişmesini hızlandırması, astım krizlerini kötüleştirmesi ve başlatması bunlardan sadece bir kaçıdır. Stres ayrıca gastrointestinal (mide) sistemde ülser oluşumuna, ülserleşen kolit ve iltihaplı bağırsak hastalıkları arazlarının başlamasına da yol açar. Beynin kendisi de, hipokampusun ya da hâfızanın zarar görmesi gibi, sürekli stresin uzun vâdeli etkilerine açıktır.”1 Daha stresli insanların soğuk algınlığına yakalanmaya daha yatkın olduğu da tespit edilmiştir.

Araştırmalar 35 – 39 yaşları arasındaki 3524 erkeği 15 yıl boyunca izleyerek, belirli bir davranış şeklinin koroner kalp hastalığına sebep olduğunu son derece açık şekilde ispatlamıştır2. Araştırmalar koroner kalp hastalığı açısından yüksek risk taşıyan A tipi davranış biçimine sahip bir kişinin; hareketlilik, ihtiras, rekabet, saldırganlık ve düşmanlık duyguları, zaman baskısı ve tek açılı kişilik (sâbit fikirlilik) gibi özelliklere sahip olduklarını göstermiştir. Buna mukâbil bu özellikleri göstermeyen rahat, sakin ve güvenli kimselere B tipi davranış biçimine sahip denir. Araştırma sonuçları, B tipinde olan kimselerin, A tipine sahip kimselerden daha uzun yaşadıklarını ve daha az hastalandıklarını göstermiştir.

Peki insan üzerinde bu kadar tesirler icrâ eden stresle nasıl başa çıkarız?

Öncelikle stresin bizim dışımızdaki olaylardan nemâlanıyor olduğu gerçeğini unutmamamız gerekir. Ancak unutmamamız gereken bir diğer husus da, her ne kadar dışımızdaki olayları kontrol etme imkânımız olmasa da dış olayların bizdeki şiddetini ve süresini tayin edebilme imkânına sahip olduğumuzdur. Nitekim Allah insana bu kâbiliyeti vermiştir.

Stres kaynakları genelde belli şeyler olmakla birlikte, insanların ruhî yapıları ve hâdiseleri yorumlama şekilleri, aynı stres kaynağına farklı kişilerin farklı tepkiler vermesi oldukça normal bir durum olarak karşılanmaktadır. Nitekim aynı hâdiseye farklı iki kişi farklı anlamlar yükleyecektir. Yani temel düşünce: «İnsanlar şeylerden değil onlara yükledikleri mânâlardan rahatsız olurlar.» düşüncesidir. Aslında burada, stresle başa çıkmanın ilk yöntemi de ortaya çıkmaktadır. Bu yöntem, öncelikle nesnelere ve olaylara nasıl mânâlar yüklediğimizin idrakine varmaktır. Bu idrak, bizim hâdiselere nasıl tepkiler verdiğimizi anlamamıza ve öncesinden bir takım tedbirler almamıza zemin hazırlayacaktır. Kısacası stresle başa çıkmanın ilk şartı; «stresli bir durum karşısında biz kimiz?» sorusunun cevabını bilmektir.

Stresle başa çıkma usûllerini bedenî, zihnî ve fiîlî olarak üç ana grupta toplamak mümkündür. İlk grupta bedenî gevşeme teknikleri, değişik vücut egzersizleri ve beslenme biçimleri yer almaktadır. İkinci grupta zihnî başa çıkma yolları, uyumsuzluğa yol açan tutumlarımızın tetkik edilmesi ve düzenlenmesi teknikleri yer almaktadır. Üçüncü ve son grupta ise, geride bahsedilen A tipi davranış şeklinin değiştirilmesi ve zaman düzenlenmesi gibi teknikler yer almaktadır.

Stresle başa çıkmak istiyorsak strese nasıl tepki verdiğimizi anlamalıyız. Burada önemli olan olaylar karşısında ne tür bir tepki önceliğinizin olduğunu tespit etmektir. Yani stres oluşturan bir durumla karşı karşıya geldiğinizde, ilk önce zihnî bir tepkide mi bulunuyorsunuz (olayın ardındaki sebep sonuç ilişkisini tetkik etmek veya olumsuz bir tutum sergilemek gibi), yoksa A tipi bir davranış mı gösteriyorsunuz? Yoksa öncelikle olayın kalbî boyutlarını mı tetkik edersiniz? Tüm bunlar bizim hareket merkezli, duygu merkezli veya zihin merkezli bir tepki şeklimizin olduğunu gösterecektir.

Yapılan araştırmalar, stresle başa çıkmak için başvurduğumuz çeşitli yollar dikkate alındığında insanların bazı ortak davranış ve tutumlara sahip olduklarını göstermiştir. Meselâ bazı insanlar strese tepki olarak geri çekilmeyi tercih ederler. Bunu içine kapanma, pasifleşme, problemlerle yüzleşmekten imtinâ etme izler. Sonuçta bu tepkiler kişinin içtimaî anlamda problemler yaşamasına sebep olmakta ve kısır bir döngünün içerisine itilmektedir.

Yaygın olarak kullanılan bir başka stresle başa çıkma usûlü de aşırı tepki göstermektir. Küçük hayal kırıklıklarının aşırı şekilde dert edilmesi, pireyi deve yapmak gibi. Aşırı tepkiler bunlarla yetinmeyip, başkalarına yönelik öfke nöbetleri, kırıcı olma, kaygılanma gibi davranışlarla da kendini gösterebilmektedir.

Stresle ilgili bir başka savaşma usûlü olarak; stres karşısında hiç tepki vermemek gösterilebilir. Bu tepki sağlıklı bir tepki değildir. Nitekim sıkıntılar insanın içinde birikmekte ve hiç beklenmedik bir anda kontrol edilemez davranışlarla kendini göstermektedir. Bu yöntemi kullanmaya yatkın olan karakterler dikkatli olmalıdır. Çünkü ilk başlarda kişi stresle savaşırken daha sonraları bu savaşı kendisine yöneltmekte ve sınırlarını zorlamaktadır.

Özetle; stresle başa çıkma şeklimiz ne olursa olsun öncelikle alışkanlıklarımızı değiştirme cesaretine sahip olmak, sağlıklı ve huzurlu bir hayat sürmenin temel şartıdır. Strese ne tür tepkiler verdiğimizin de idrakine varmamız gerekmektedir. Ayrıca yanlış alışkanlıklarımızdan vazgeçmemiz ve uygun başa çıkma usûllerimizi tespit etmemiz de gerekli bir diğer şarttır. Son olarak stresle güçlü şekilde başa çıkabilmemiz için, zihnî, bedenî, fiilî tepkilerimizi ve boyutlarımızı farketmemizin ehemmiyetini asla unutmamalıyız.

____________________________
1 Doğan CÜCELOĞLU, İnsan ve Davranışı, 10. Basım, Remzi Kitabevi, Aralık 2000, s. 324.
2 Daniel GOLEMAN, Duygusal Zekâ, Banu Seçkin YÜKSEL (Çev.), 17. Baskı, Varlık Yayınları, 2000, s. 221.