MUHABBETİN GÜCÜ

YAZAR : İrfan ÖZTÜRK

irfan_ozturk-yuzakidergisi-agustos2015

Mustafa TURAN Beyin, Değerler Eğitimi adlı kitabından sevginin gücü bahsini hulâsa ederek size takdim etmek istiyorum:

Sevgi; her zaman ve her zemine uygun devamlı taze kalan bir hayat iksiridir. Hayat ancak, sevgi ile anlam kazanır. Toplum olarak her zaman ve her zeminde sevgi ve hoşgörüye; ekmek kadar, su kadar, hava kadar ihtiyaç duymaktayız.

Özel zevklerini, içinde yaşadıkları toplumun menfaatine fedâ edebilecek; vatanını, tarihini, bayrağını, millî ve mânevî değerlerini canından aziz bilecek, birlik ve bütünlüğe olan ihtiyacı bir ideal hâline getirebilecek nesillerin yetiştirilmesi için; okul, aile ve toplum lâboratuvar konumundadır. Bu lâboratuvarın sevgi ikliminde gelişmiş bir insana; kötü fikir ve düşünce rüzgârları ne kadar sert eserse essin asla tesir etmeyecek, onun sevgi atmosferinde dağılıp yok olacaktır.

Alnı ak, kalbi pak, işi düzgün, başarılı ve gönlü zengin olan insanlar hep sevgi doludur. Fazîletli ve merhametlidirler. Vatana ve millete karşı sadâkatlidirler. Eliyle ve diliyle hiçbir canlıya eziyet etmezler. İhtiyacı olan herkese yardıma koşar, küçüklerine karşı sevgi, merhamet ve lütufla, büyüklerine de hürmetle muamele ederler. Başkalarının mutluluğu ile kendilerini de mutlu hissederler. Yaşamadan ziyade, yaşatma arzusu içindedirler.

Cehâlet ve bilgisizlik sevginin en büyük düşmanıdır. Eğer karşımızdaki insanın ayıbını görmez, sevmediği bir şeyi yapmaz, kırıcı ve rencide edici şaka etmez ve kibirli tavırlarla kardeşlik bağlarını koparmaz isek o takdirde, sevgi ve dostluk bağları hem köklü hem de sürekli olacaktır.

Hacı Bektaş Velî’ye göre muhabbet, insanı olgunlaştırır ve Allâh’a ulaştırır. Ondaki sevgi motifi;

«İncinsen de incitme!» umdesiyle resmedilir. Mevlânâ, Yûnus ve Hacı Bektaş Velî gibi mübârek zâtlar, Anadolu’nun hamurunu sevgi ile yoğurarak, müslüman vatanı hâline getirmişlerdir.

Sevmek; yiğitlik ister, yürek ister, yüce bir gönül ister, merhamet ister, sabır ve azim ister.

İmtihandan geçmeyen sevgi, bir saman alevi gibidir.

İÇİNDE SEVGİ OLAN HER ŞEY GÜZELDİR

Muhabbet, ruh ve gönül hayatımızda öyle bir hâkimiyet sağlamalıdır ki; öğretmenin dersinde, askerin tekmilinde, doktorun dermanında, hâkimin fermanında, beşik sallayan annenin ninnisinde, çobanın kaval sesinde, şairin güftesinde ve sanatçının bestesinde hep sevgi terennüm edilsin.

Öyleyse; işimizi, eşimizi, aşımızı, kafamızı ve kalbimizi velhâsıl, hayatımızdaki her şeyimizi sevgiyle süsleyip, sevgiyle beslememiz gerekir. Hani;

Güzeli güzel yapan edeptir,
Güzeli sevmeye edep sebeptir.

demişler ya, işte öyle bir şey…

Muhabbet kavramının bir de îman boyutu vardır. Çünkü her şeyin kaynağı Cenâb-ı Allah’tır. Hâliyle sevginin kaynağı da O’dur:

“Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O’nun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (er-Rûm, 21)

Allah mü’min kullarını sever, mü’min kulları da Allâh’ı çok severler.

İnsan şüphesiz; kendisini en şerefli varlık olarak yaratan, bunca nimetlerle donatan, el verip tutturan, ayak verip yürüten, akıl verip düşündüren Cenâb-ı Allâh’ı sever. Kur’ân-ı Kerim’de;

“(Yâ Muhammed!) De ki: «Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin…»” (Âl-i İmrân, 31) buyurulur. Yani Allâh’ın bizi sevmesi için, bizim de O’nun Peygamberi’ne uymamız gerektiği hatırlatılır. Sevenin, sevilenin sözünü dinlemesi gerekir. O yüzden; «Rabbimiz’i seviyoruz!» diyorsak; O’nun emirlerini yerine getirip, yasaklarından kaçmamız gerekir. Bizi yüzü suyu hürmetine yarattığı Peygamber’ini de sevip yolundan gitmemiz gerekir. Kendisine uyduğumuzda en doğru yola götüreceğini haber verdiği Kur’ân’ı sevmemiz, okumamız ve içindekileri yaşamamız gerekir.

Aslında insanın; eşine, çocuğuna, annesine, babasına, akrabasına, kardeşine ve dostlarından her birine;

«Seni seviyorum!» demesi o kadar da zor bir şey değildir. Fakat bu iki sihirli kelime karşısındaki insanın gönlünü fethetmeye yeter.

Özgüveni olan ve kendini aşmış güzîde insanlar, beşerî münasebetlerinde sevgi ve saygı prensibine çok hassâsiyet gösterirler. Muhataplarını gönülden severler ve sayarlar. Kendileri de çevrelerinde sevilirler ve sayılırlar. Bu sebeple;

«Sev, sevdir, sevindir!» şiarı hayatımıza hâkim olmalı, fert ve toplum hayatında bir muhabbet dünyası kurulmalıdır. Sevgiyi şiar edinen bir insan, kendini aşmış demektir. Unutmayalım ki, seven insan, sevilen insandır. Çünkü sevgi, gönderildiğinden daha fazlasıyla geri döner.

Öğrenci, çalışma odasını ve ders çalışmayı sevmeli. Kitabını, defterini sevmeli. Evini, okulunu, kütüphânesini, sınıfını, arkadaşlarını ve öğretmenini sevmeli.

Öğretmen öğrencisini sevmeli. İmam cemaatini, cemaat de din görevlisini sevmeli. Çünkü sevmesini bilmeyen sevdirmesini de bilmez. Öğrencisini sevmeyen bir öğretmenin, ona vereceği bir şey olamaz. Cemaatini sevmeyen imam da hâkezâ öyledir.

Böylece içimizde bir muhabbet dünyası kurulmalı.

“Sevginin hâkim olduğu ev küçük de olsa, hiçbir zaman dar gelmez insana…” sözü konuya ne güzel zenginlik kazandırır.

Sâdî ise;

“Sevgin yoksa dost arama!” der.

Fazîlet bahçesinde insânî değerlerle olgunlaşan sevgi güllerini itina ile derip susamış gönüllere dostluk pınarlarından kana kana sunduğumuz gün, bizim bayramımız olacaktır. Böylece hem özlediğimiz sevgi dünyası kurulacak hem de insan huzur bulacaktır.

Şayet siz de değerlerimizin başında gelen sevgi kelimesine yabancı iseniz; bugünden tezi yok, muhabbetle tanışıp kucaklaşın ve hayat boyunca onunla kol kola yürüyün.

Sevmek için sevilmeyi beklemeyin. İnsanları sevin. Hayvanları sevin. Çevreyi ve tabiatı sevin. Her şeyden önemlisi de hayatı sevin. İçinizde bir muhabbet dünyası kurulsun.

Unutmamak gerekir ki; insanlar ölür ama kimi toprağa, kimi de yüreğe gömülür. Mesele yüreklere gömülebilmektir.

Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler aramak lâzımdır.

Karşınızdakine gülümsemek, sevgi mesajı göndermek demektir. Yüce Peygamber;

“Gülümsemek sadakadır.” buyurdu.

Kâinatta her canlı ilgi ve sevgi beklemektedir. Esirgemeyip bol bol sevgimizi sunalım tüm canlılara.

Bilge bir doktor en iyi ilâcın ilgi ve sevgi olduğunu söyler. Karşısındakiler;

“–Ya işe yaramazsa?..” diye sorarlar.

Doktor da;

“–O zaman dozunu artırın, mutlaka yararı olacaktır.” der.

Sevgiyi hayatımıza hâkim kılmak ve onu başımıza taç etmek gerek. Muhabbet çiçeklerinden demet demet toplayıp karşımızdakine tebessümle sunmak ve gönül almak gerek.

Sevgiyi sevmek ve düşmanlığa düşman olmak gerek.

(Değerler Eğitimi, Mustafa TURAN, s. 195-203)

Efendimiz’in sözüyle bitirelim:

“Îmân etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) îmân etmiş olamazsınız.” (Hadîs-i şerif)

Muhabbetin şevki ile yâr iste,
Ticaretin güzel ise kâr iste,
Gönlün ise Lyon ile Paris’te,
Gel Mevlâ’dan azcık sen de âr iste!.. (Gülzâr-ı İrfan)